ayıl Memmed
Unuttuğun YerdeyimSeçilmiş Şiirler
ŞİİR PEŞİNDE BİR ÖMÜR: MEMMED İSMAYIL
Şiirin zirvesinde bir şairin kitabına takdim yazmak ne büyük mutluluk; bir de o şair sizin en yakın dostunuz, arkadaşınız, mısralar paylaştığınız biriyse…
Memmed İsmayıl’ın şiir dünyasına dalmak, mısralarının arka planındaki derinliği ve düşünceyi kavrayabilmek için, onun mücadelelerle dolu hayatına kısaca göz atmak gerekir…
Memmed İsmayıl, henüz dünyadan, dünyanın dertlerinden, kederlerinden habersiz bir bebekken babasından ayrılmış; babası cepheye giderken daha bir yaşında olduğu için, ne yazık ki, zihninde ölüme giden bir babanın sureti dahi kalmamıştır; ancak Memmed İsmayıl, “Baba Resmi” adlı şiirinde bu ayrılığı en ince renklerle resmeder ve adeta bir ressam titizliği ile tablolaştırır:
…
Bu soğuk satırlar bir şeyler der mi?
Sesi sonra çıktı yağan karın da…
Bir ana düşünün, yaşı da yirmi,
Bir oğul, çok olsa yaş yarımında.
…
Havada donarken söze ihtiyaç
Babanın sözleri kırık kırıktır:
“Gözümün ışığı! Gözlerini aç!
Belki bu ayrılık, son ayrılıktır!”
Bu hazin ayrılıkla alnına yetimlik mührü vurulan Memmed İsmayıl, aynı zamanda, daha çiçeği burnunda bir gelin iken, henüz elinin kınası bile solmadan eşini ikinci cihan harbinin kan ve barut kokan cephelerine gönderen ve bu savaşta kocasını kaybeden şahbaz bir ananın; Gülzar ninenin oğludur… O yiğit kadının oğlu olduğundan, ayağını yere daha sağlam basabilmiş, bir yetim olarak büyüse de hayata sımsıkı tutunmayı başarabilmiştir… Çilekeş bir Türk anası olan Gülzar nine, bir ana kurt gibi, adeta onun kundağını dişlerine takarak tehlikelerden uzaklaştırmış, kem gözlerden ırak kuytularda büyütmüştür…
Memmed İsmayıl, bu garipliği, arkasızlığı, çaresizliği ve yalnızlığı, Annesi Gülzar ninenin hatırasına ithaf ettiği “Mukaddes Kader” adlı şiiriyle ölümsüzleştirir:
Biz dört nefer idik.
Tepel koyun idi,
Gezel elma idi,
Anamdı, bendim…
Gelecek hayatın hatırasına
Bizi atmışlardı yerküresine.
Anam güzelliğin gelinliğiydi,
Elma ormanların pöhreliğiydi
Ben ise beşerin körpeliğiydim.
Vaktiniz olunca sıkın bir beni,
Bir görün neyim?!
Ana çöreğiyim,
Elma şiresiyim, koyun sütüyüm…
Memmed İsmayıl ile aynı kaderi paylaşan Kırgızistan’ın dev yazarı Cengiz Aytmatov ve Mar Bayciyev de Gülzar nine gibi çilekeş Türk anaların insanlığa birer armağanıdır. Bu analar ki, kocaları, Stalin tarafından sebepsiz yere ölüme gönderildiği için, yavrularını dünya çapında yazarlar ve şairler olarak büyüterek, Türk Dünyasını saran “kızıl âfet”ten öç almışlardır. Türk tarihinde böyle analar hiç de az değildir… Anadolu’da da seferberlikten sonra dul kalan ninelerimiz, saçlarını süpürge ederek yetimleri büyütmüş ve bir ba’sübâdelmevte vesile olmuşlardır. Bu özellik Türk analarına önceki kuşaklardan kalan genetik bir mirastır aslında. Memmed İsmayıl gibi zirve bir şairi yetiştiren Gülzar nine de o kadınlardan sadece biridir… O kadınlar ki, sadece yetimlerini değil, iffet ve namuslarını da koruyarak başarmışlardır bu işi… Dul kalan gelinler, yetim çocuklarını, iffetleriyle kadınlık duyguları arasına siper etmişlerdir. Memmed İsmayıl bu asil mücadeleyi;
“…Aklımız yenice yeterdi onda
Bir hasret gezerdi dereyi, düzü
Bir ad dolaşırdı söz arasında
Ümide asılan kılıç gibiydik
Analar kınından sıyırıp bizi
Koymuştu nefsiyle öz arasında…” mısralarıyla anlatır.
Onun, anasının duldasında geçirdiği çocukluk ve ilk gençlik yılları, aslında birkaç romanı besleyecek kadar yoğun, dramatik olaylarla doludur. Buna rağmen O, aynı yetim kaderi paylaştığı Cengiz Aytmatov gibi aklın sesine kulak veren nesre değil, duygulara seslenen “arı söz”e yönelmiştir ki, bu yüzden Memmed İsmayıl’ın şiirleri, ana sevgisi ve baba özlemi ile yoğrulmuştur… Fakat Memmed İsmayıl’ın şiirlerindeki ana sevgisi vatanla; baba özlemi ise Türklük şuuru ile özdeşleşir.
….
Dersiniz, bilmedik ömür süreli
Vaktin söz sovunda, çat ha çatında
Atadan, anadan, yardan ireli
Sevgilisi varmış vatan adında…
…
Hele istek, arzu şahtır
Ömrün geçen yatırında
Gönlüm bir yetim uşaktır
Kadim bir Türk çadırında…
Memmed İsmayıl’ın dünyaya geldiği Toğuz bölgesi zengin bir folklorik hayatın yaşandığı, usta saz şairlerinin yetiştiği kadim bir Oğuz yurdudur. Memmed İsmayıl, daha çocukluk yıllarında, Koca Kartal namıyla anılan ve şairin komşusu olan Mikâyıl Azaplı’nın, saz nağmeleri eşliğinde söylediği eşsiz şiirler ve çevresinde anlatılan destan ve masallarla büyür. Ondaki bu folklorik birikim, Bakü’de kazandığı zengin edebî miras ve Moskova’da Gorki Enstitüsü’nde tedris ettiği sanat eğitimiyle birleşerek gelenek ve moderni birleştiren eşsiz bir lirizme dönüşür…
…
Garip gecelerin uykusu servaht,
Gurbet gündüzlere zulüm dolanır.
Anam dolanırdı başımda bir vaht,
Şimdi etrafımda ölüm dolanır…
Memmed İsmayıl Azerbaycan edebiyat tarihinde önemli bir yer tutan, bir edebiyat ve sanat dergisi olan ve iki dilde yayın yapan “Gençlik Jurnali” nin de kurucu genel yayın yönetmenliğini yapar. Fikir çilesiyle yoğrulan bir sanatçının kaderi, elbette ülkesinin kaderinden soyutlanamaz. Bu yüzden onun kaderi de Azerbaycan’ın çalkantılı devirleri gibi inişler ve çıkışlarla doludur. Memmed İsmayıl Gençlik Jurnali’nde temsil ettiği milli uyanışın, 1990 yılında başlayan azatlık direnişine dönüşmesine de öncülük eden şairlerden biridir. Aşağıdaki mısralar azatlık inancının tezahürüdür:
Güneyle, kuzeyin Türk vadisinde
Uzun bir cümledir vatan toprağı!
Batıdan doğuya yolu upuzun,
Ortada virgüldür Hezer denizi
İtil’dir, Fırat’tır kol budakları
Önünde mübteda Ege suları
Sonunda nidadır Tanrı dağları…
Okunsa uçuklar dili sonsuzun.
Hiç kimse okuyup başa çıkamaz,
Uzun bir cümledir vatan toprağı
Uzundur, dünyanın ömründen uzun…
…Memmed İsmayıl gibi milli şuurla donanmış nice şairin sözleriyle alevlenen ve gür bir ateşe dönüşen azatlığın önü, Azerbaycan’ın bağımsızlık yıllarının hemen başlarında Karabağ Savaşı ile kesilmeye çalışılmıştır ki, Karabağ hadiseleri Memmed İsmayıl’ın şiirlerinde mısra mısra kanar… Belki de kader Memmed İsmayıl gibi şairleri de Karabağ’ın, Hocalı’nın, Laçın’ın, Kerkük’ün