Samet Azap

Tanrı Dağından Sesler


Скачать книгу

Çünkü Kırgızca Maya ismini Umay olarak, Şodgodon’u ise Şodokon olarak biliyorduk. Hindu ile ilgili bilgilere baktığımda Türkçe kelimelerde türeyen bazı sözcüklere rastlayınca, Hindu dilinin daha çok Sankritçe’ye benzediğini farkettim. Bütün bunları araştırırken Hindu hakkında bir roman yazmak düşüncesi oluştu. Fakat sadece Hindu’nun hayatı romana konu olamazdı. Ben güzel bir konu olsun istiyordum. Düşüne düşüne Arhat adında romanı yazmaya başladım.

      Hindu’nun insanoğluna iletmek istediği en önemli mesaj, reenkarnasyon/yeniden dirilme, yani ruh gücü veya tenasühtür. “Hayatını kaybeden insanın tekrar doğması.” Hinduizm, işte bu anlayışla yaygınlaştı. Bu fikir sayesinde şu an, bildiğim kadarıyla 1,5 milyar insan Hinduizm’i benimsemektedir. Eğer din, insana ebediyeti, sonsuzluğu ifade ediyorsa, demek ki o gerçek dindir. Çünkü ölümsüzlüğün çözümünü sağlamaktadır.

      Aslında tüm dinlerde ölümsüzlük meselesi olsa da, herbirinde bu fikir farklılaşmış ve çeşitli yönlerden açıklanmıştır. Fakat Hinduizm’de bu fikir başlıca mesajın yerini almaktadır.

      Hiristiyanlarda ölümsüzlüğü İsa Peygamberin getireceğine inanılır. Bence bu biraz masala benziyor. Aynı şekilde Hinduizm dininin anlayışı bilim açısından daha açık, daha net açıklamalara dayanmaktadır. “Doğma” anlamına gelen Müslüman dininin göstergelerine göre, insan öldüğünde, bedeni kalıp ruhu uçup gider. Ruh, ebedidir. Bu konuyu söyle algılıyorum: peygamberimiz Hz. Muhammed, yaşayan insanlarla ölmüş insanları kendi aralarında birleştirmiştir. Kırgızlarda “Ölenleri saymadan hayattakilere hürmet gösterilmez” anlamına gelen atasözü yaygındır.

      Böylece bir sürü eser okuduktan ve bilgi topladıktan sonra Ar-hat romanını oluşturdum. Bu arada Moskova’da düzenlenecek olan Dünya Kitap Festivali’ni duyduk. Arhat, Hinduizm’in en büyük derecesidir. Romanı da aynı adla belirttim. Bu festival, kitap festivaliydi. Festivale 17 ülke katıldı. Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya önde gelen devletlerdi. Rusya Federasyonu başkanı V.V.Putin’in eşi Lyudmila (Людмила Путина), tüm kitapları bir araya getirmişti.

      İşte bu Festivali düzenlemeden önce L. Putina 17 memleket başkanına kendi ülkelerinde yayımlanmış olan yeni romanları yollamaları için mektup yazmış. O dönem ülkemiz başkanı, Kurman-bek Bakiyev’di. Eski başkanımız edebiyata, romana pek ilgisi olmayan biri olarak bilinirdi. K. Bakiyev mektubu Kültür Bakanı’na gönderdi. Kültür Bakanımız, Kanıbek İmanaliyev adlı yazarımızın Deputat (Millet Vekili) adlı kitabını seçmiş ve Moskova’ya yollamıştı. Moskova, o kitabı kabul etmemişti. Lyudmila Putina’nın akrabalarından olan K. Bakiyev’in eşi Tatyana Vasilyevna, bu festivali düzenleyen Proje Komitesine üye olarak, Kanıbek İmanaliyev’in, benim ve benzeri otuz civarında yazarımızın eserini toplayarak Moskova’ya yolladı.

      Başkanımızın eşi Tatyana Vasilyevna ve bazı yazarlarımızdan oluşan heyetle birlikte Moskova’ya gittik. Gittiğimizde, Moskova’da bir yayınevi tarafından benim Arhat romanımın Rusçası beş bin nüsha olarak yayımlanmış olduğunu öğrendim. Bana şöyle dediler: “Eğer izin verirseniz, sizin romanı bizim okullarda, üniversitelerimizde tanıtalım.” Ben de izin verdim. Beş bin nüshalık eserin yayımlanmasında benden bir kuruş bile istemedilerse ben niye izin vermeyeyim ki. Yayınevinden bana iki yüz kitap verdiler ve diğerlerini de Moskova’da dağıttılar.

      Dünya Kitapları Festivali’nin benim açımdan önemi büyüktü; çünkü Projeyi düzenleyenler, bu festivale getirilen kitaplardan bazılarını seçerek, onların tanıtımını yaptı. Benim Arhat adlı eserimin de tanıtımını yaptılar. Eserimi oyunlaştırarak sahnelediler.

      Tanıtımı yapılan eserleri yayımlama hakkı için Moskova’da çok tanınan yayınevlerinin yarışmasını Parnas yayınevi kazandı. Böylece Arhat adlı eserimin ikinci baskısını Parnas yayınevi yaptı.

      Eserim İngilizce yayımlandıktan hemen sonra bana Hindistan’dan mektup geldi. 2011’de Hindistan’da “Dünya Hindu Kongresi” sürüyordu. Mektupta şöyle bir mesaj geçiyordu: “Kırgızistanlı Kazat Akmatov adlı yazarın Hindu hakkındaki eseri dolayısıyla “Dünya Hindu Kongresi”ne onur konuğu olarak katılmasını istiyoruz. Kongreye sizin Arhat isimli romanınızı tanıtmak amacıyla gelmenizi talep ediyoruz…”

      Böylece Hindistan’a Cengiz Aytmatov’un oğlu Askar Aytmatov ile beraber gittim. Askar, önceleri bakanlık görevinde bulunduğu için, tanıdıkları vardı.

      Eserimin tanıtımını yaptıktan sonra Tibet Budistlerinin başrahibi ve başkanı Dalay Lama ile görüşmeyi planladılar. O arada Dalay Lama Delhi’de bulunuyormuş. Fakat Çin budistleri Dalay Lama’nın konferansa katılmasını yasaklamışlar. Çin budistleriyle Tibet budistlerinin bir araya gelmemesini/uyuşmazlığını bu olayda, Çin’in Tibet karşısındaki politikasından açık bir şekilde anlayabiliriz.

      Biz, Dalay Lama’nın yardımcısına mektup yazdık ve yardımcısı mektubu aldıktan sonra bizim Dalay Lama ile görüşmemizi sağladı. Görüşme, sabah saat 5’te Dalay Lama’nın kaldığı otelde gerçekleşti. Dalay Lama’ya eseri uzattığımda memnun kalarak “okuyacağım” anlamında yan tarafına koydu. Bundan başka Dalay Lama’ya bir armağan daha verdim: Eskiden bir çayın kenarında mavimsi yuvarlak taş bulmuştum. Taşın üzerinde beyazımsı bir ufak leke vardı. Aslında bu taşı ben on yıl önce bulmuştum ve taş dikkat çekici olduğundan özel kütüphanemde yer vermiştim. Tam Hindistan’a gidecekken o taş gözüme çarptı ve şaşırdım: Eskiden önemsemediğim ufak leke Tibet’in coğrafi bölgesinin haritasını andırıyordu! Hemen taşı alarak Kıyal (hayal) pazarına gittim ve taşa uygun olarak süsleme yaptırdım. Dalay Lama’ya gittiğimde o taşı hediye ettim. Taşı alınca “Bu ne?” diye sordu. Ben de “Taş, dünyadır, bu leke de Tibet’tir.” diye cevap verdim. Cevabı duyunca Dalay Lama taşı göğsüne bastırdı ve üzerine giydiği kıymetli bornozunun iç taraftaki büyük ve geniş cebine koydu.

      Sonra benim nereden geldiğimi sordu. Cevap verdim. O dönem için söylüyorum, belki de şu an için yanlış söylemiş olabilirim tabi ki. Güney taraftaki ülkeler, bilhassa Hindistan’ın bazı bölgelerinde Kırgızistan’ı bilmezler, Kırgızları hiç tanımazlar bile. Fakat Dalay Lama Kırgızistan deyince anladı galiba. Kırgızistan’da düzenlenen arkeolojik kazılarda Hindu anıtlarının bulunduğunu söyledi. Eğer Kırgızlar, Kırgızistan’da kazılıp bulunmuş anıtları esas alarak bir konferans düzenlerse, o zaman memnuniyetle ülkemizi ziyaret edeceğini söyledi. Dalay Lama o zaman 84 yaşında idi.

      Konuşmadan sonra Askar ile ikimize beyaz bant taktı. Bizi yanına alarak fotoğraf çektirdi. Dalay Lama, Bombey’e gideceğini söyleyip bizimle vedalaştı.

      Dalay Lama’nın bulduğu tavsiyesini dikkate alarak bizi Drahsalam Bölgesine götürdüler. Orada yirmi binin üzerinde Tibetli bulunuyordu. Biz oraya gidip Arhat eserimin tanıtımını yaptık. Drahsalam’daki Dalay Lama’nın oturduğu sarayı, ofisi gezdik. Drahsalam, Hindistan’ın Dalay Lama’ya bir armağanı olduğunu ve Dalay Lama’nın tüm şehre sahip olduğunu öğrendik. Drahsalam şehrinde toplam 40 bin kişi yaşıyorsa, bunun yarısı Tibetlilerdi.

      Orada eserimin tanıtımını yaptık. Tanıtımdan sonra eserimi İngilizce’ye çevireceklerini ve İngilizce’den Tibet diline hemen aktaracaklarını söylediler.

      Şu an eserimi çeviriyorlar. Çeviriyi bitirdikten sonra bana mektup yollayacaklar.

      Ben Kırgızistan’a döndükten sonra ülkemizde bulunan Hindu Kuruluna gidip Dalay Lama’nın söylediklerini ilettim. Bildiğim kadarıyla, kurulun başkanı şu an arkeolojik konferans düzenleme projesi üzerinde çalışıyor olmalı.

      Arhat romanından sonra ben iki roman daha