savaş çıkarmıştı… Temmuz ayının son haftası boyunca, muhtemelen 10 bin civarında savaşçı askere sahip olan ancak safları arasına sığınan kadın ve çocuklarla 30 bin rakamını bulan Hristiyan (Ermeni) ordusu Urmiye'den çekildi ve güneye doğru yürüdü.62
Bütün tarihi kaynaklar gösteriyor ki, İran'ın kuzeybatısında başka silahlı bir Hristiyan toplum yoktu. Ermenilerden baska di-ger silahlı Hırıstiyan toplum olmayıb. Çoğunlukla o bölgede Hristian toplum meskun değildi. Her şeyden önce şunu not ediyorum ki bu gerçek Ermenilerin, Osmanlılara karşı savaşan taraf olduğunun en ikna edici kanıtlardan biridir. Yazar M.H. Donohoe'nin belirttiği gibi tarihte bölgedeki Çarlık Rusya ordusu birçok nedenden dolayı bugünkü İran’ın Doğu ve Batı Azerbaycan vilayetlerini terk ederek, geri çekilirken Ermeniler için büyük miktarda cephane, giysiler ve hatta kuru yiyecekler bırakmışlardır.
Yazarın Ermeni bağnazlığı ile gizlice işaret ettiği Hristiyan Ordusu aslında düzensiz Ermeni birlikleri olmuştur. Bunu inkar edecek hiçbir argüman yoktur. Bu silahlı kuvvetler, tarihe “Cilolu” faciası olarak yazılan Türk-Müslüman soykırımını işlemiştir. Bu faciaya “Cilolu” denmesinin sebebi, bu faciayı yapan Ermeni çetelerinin Anadolu’nun Cilolu bölgesinden gelmesiydi..
Tovhid Malikzade Dilmagani’nin “Birinci Dünya Savaşında Azerbaycan ve Cilolu Faciaları” adlı ilmi eseri Birinci Dünya Savaşı’nın öncesinde Ermenilerin Süryanilerle birlikte İran’ın şimdiki Batı ve Doğu Azerbaycan illerinde işledikleri korkunç suçlardan bahsediyor.
Yazar, Türkiye ve İran arşiv belgelerini araştırmaya dahil ederek kanıtlıyor ki Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Çarlık Rusya’sının bu bölgesinden geri çekilen ordu birimleri tüm silah ve mühimmatı Ermenilere verdiler. Sonuç olarak, Ermeni silahlı çeteleri İran’daki az sayıda Süryani’yi yanlarına alarak masum Türk-Müslüman nüfusa karşı eşi görülmemiş suçlar işlemişler. Aslında, Binbaşı M.H. Donohoen yukarıda zikrettiğimiz eserinde işte bu gerçeği doğruluyor.
M.H. Donohoe tarafından yazıldığı gibi isyanları sonucu evlerini terk eden Ermeni kadınları ve gençleri silahlanmaya ve çatışmaya katılmaları için zorlandılar. İşte tam olarak bu şekilde Balkanlar’daki Ermeni kadın ve gençleri, çocuklardan oluşan özel silahlı birlikleri bile biraz eğitip, hazırlayarak Osmanlılara karşı isyanlara yardım için gönderdi. Burada Birinci Dünya Savaşı’nın sonundaki barış sürecine dönüyoruz.
Nihayet, Paris Baış Konferansında 26 Şubat 1919 tarihinde Müttefikler arası görüşmelerin öğleden sonraki oturumunda söz alan Ermenistan Cumhuriyeti Delegasyonu Başkanı Avetis Agoranyan (Ahoronyan), “1914, 1915, 1916 ve 1917 yıllarında dünyanın her yerinden Ermeni gönüllüler, Rus ordusunda düzenli asker olarak kendi soydaşlarıyla birlikte omuz omuza savaşa katılmışlardır, milletlerin özgürlüğü için savaşa katılan bu Ermenilerin sayı 180.000 den fazladır” demiştir.63
Bu durumda tepeden tırnağa dek Rus, İngiliz, İtalyan, ve Fransız silahlarıyla donanmış Ermeniler nasıl soykırıma uğrayabilir? Bunu özellikle not edebiliriz Paris Barış Konferansı’na katılan Ermeni heyeti tüm görüşmelerde iki sorunu gündeme getirdiler: Ermeniler Müttefikler tarafında savaştığı için onlara, Osmanlı topraklarından bir pay vermelidir. İkincisi ise Ermeniler sefalet içinde olduklarından onlar için sürekli yardım tahsis edilmelidir. Kaynaklarda okuduk, genel olarak Ermeni heyeti Paris Barış Konferansı’nda karşılaştıkları herkesten para için yalvarıyordu.
Konuyla doğrudan ilgili olduğu için Ermeni diasporasının geçmişiyle ve bugünü hakkında gerçeklere ve rakamlara başvurmayı planlıyoruz. Kesin olarak biliyoruz ki Ermeni diasporasının kuruluşu, gelişmesi ve kapsamının genişliğini yaratan iki ana sebep vardır: Birincisi Ermenilerin sürekli göçü, ikincisi devletin olmamasıdır.
Anadolu’da ve Arap Yarımadası’nda çıkarları olan imparatorlar ve komutanlar, bu Ermenilerden yararlanarak bazen de diğer topluluklara karşı onları kullandılar. Bu politikadaki anahtar olan Ermeniler, daha sonradan göç etmek zorunda kalmışlardır. Örneğin, sahte “Ermeni soykırımı”nı rekor sayıda soykırım olarak tanıyan bir taraf olan Arjantin’e, Ermeni göçünün yapıldığı tarihe bakalım:
“1810 yılında bağımsızlığını ilan eden Arjantin için, ekonomik ve sosyal anlamda kalkınmayı sağlayacak tek yol, göç yoluyla nüfusu arttırmaktı. Arjantin’e Ermeni göçü, ilk olarak (1910-1915) bu süreçte başlamış ve üç büyük dalga şeklinde gerçekleştiği saptanmıştır. Günümüzde Latin Amerika ülkeleri arasında en fazla Ermeni nüfusuna sahip olan Arjantin Cumhuriyeti, Ermeni diasporasının en aktif olduğu ülkelerden biridir”64. Son yıllarda Azerbaycan ve Türkiye'nin Arjantin’de etkin olması da bu ülkede Ermeni yalanlarının ifşa olmasına olanak sağladı. “Azerbaycan’ın Arjantin Büyükelçiliği ve La Plata Devlet Üniversitesinin Uluslararası İlişkiler Fakültesinin Azerbaycan Ana Bilim Dalı tarafından Hocalı Soykırımı’nın 22. yıldönümü (2014) dolayısıyla 24 Şubat tarihinde “Ermenistan-Azerbaycan Sorunu ve Onun Çözümünün Bölgedeki Duruma Etkisi” konulu seminer düzenlendi…. Etkinlik başlamadan önce Arjantin Ermeni topluluğu temsilcileri Büyükelçiliğin önüne toplanarak insanların binaya girişini engellemeye çalıştı, etkinliğe katılanlara hakaret ettiler, Büyükelçilik personeline güç kullanma girişiminde bulundular”65
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.