Sabir Şahtahtı

Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü


Скачать книгу

Salmas’ta ve başka bölgelerde on binlerce sivil Azerbaycanlıyı katletmişlerdir. Ermeni silahlı birliklerinin saldırıları sonucu öldürülen, işkencelere maruz kalan, mülteci hayatı yaşamaya mecbur bırakılan insanların tek günahı onların Azerbaycanlı olmasıydı. “Cilolu Olayı” Aras Nehri çevresindeki Türk-Müslüman nüfusu imha etmek ve kovmak, buraya Ermeni ve Süryanileri yerleştirmek maksadını güdüyordu.40 Bazı tarihi kaynakların verdiği bilgiye göre, Ermeniler yaptıkları soykırımın tarihi ve hukuki sorumluluğundan kurtulmak için İran’daki Süryanileri de kendilerine suç ortağı yapmışlar. Bazı kaynaklarda Ermenilerin Süryanilere sarhoş olana kadar içki içirdikleri, ellerine silah tutuşturdukları bilgileri yer almaktadır. Böyle bir durumda Süryaniler çoğu zaman ne yaptıklarının farkında olmuyor, Müslümanları gayri ihtiyari, sebepsizce katlediyorlarmış.

      1987 yılında Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı toprak iddialarının yeniden baş kaldırması iki devlet arasında savaşın başlamasına neden oldu. Sovyet Rusya'dan askeri yardım alan, bazı Avrupa devletlerinden ise çeşitli konularda destek sağlayan işgalci Ermenistan Azerbaycan topraklarının %20’sini zaptetti. Bir milyondan fazla masum insan ata yurdundan mahrum bırakıldı.

      Ermenistan’ın mono-etnik siyaseti neticesinde bu ülkede yaşayan bütün Azerbaycan Türkleri yurdundan yuvasından kovuldu. Ermenistan’ın yayılmacı politikası Azerbaycan Cumhuriyeti’ne yaklaşık 60 milyar ABD dolarına mal oldu, milyonlarca masum insan manevi-psikolojik travma yaşadı, yüz binlerce insan yakınlarını kaybetti, on binlerce insan esir düştü.41

      Karabağ savaşında Ermenistan ordusu ile birlikte yabancı ülkelerin paralı askerleri de (günlük 400 dolar maaşla) dövüşmüştür. Azerbaycan’ın Beylegan bölgesine düzenlenen saldırıya Suriye’den getirilen bir tabur katılmıştır.42 Ermenistan devletinin Azerbaycan’a karşı düzenlediği askerî saldırılarda; paralı askerleri, uluslararası teröristleri kullandığını doğrulayan çok sayıda deliller vardır. Bu nedenle, 1993 yılında Karabağ’da öldürülen uluslararası terörist M.Melkonyan Erivan’da Ermenistan’ın o zamanki Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’ın da katıldığı törenle defnedilmiştir. Eski cumhurbaşkanı R.Koçaryan’ın Hocalı Soykırımı’nın hazırlanmasında ve uygulanmasındaki rolünden dolayı gurur duyduğunu itiraf etmesi, S.Sarkisyan’ın Gürcistan’da ağır suçlar işleyen Bagramyan taburundaki Ermeni subayları kendi yemin törenine davet etmesi, 2012 yılının Ocak ayında Erivan’da ASALA’nın kuruluşunun 37. yıldönümünün büyük bir ihtişamla kutlanması vb. olgular Ermenistan’ın terörist bir devlet olduğunu kanıtlayan kesin delillerdir.

      Büyük Rus şairi Puşkin’in “… sen korkaksın, sen kölesin, sen ermenisin”43 ibaresine dayanarak paragrafın sonunda bir mantığın yürütülmesi ihtiyacı doğuyor: Ermeniler sinsi ve hilekârdır. Fakat güçlü olan onlar değil, onları kullanan taraflardır. Azerbaycan topraklarının Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından tacize uğraması, yaklaşık 30 yıl işgal faktörüne çözüm bulunmaması, Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun çözülmemesinin en önemli nedenlerinden biri de büyük devletlerin bölgedeki bitmek bilmeyen çıkarları ve bu konuda Ermenileri ve Ermenistan devletini kullanmalarıdır.

      1.2. ERMENİLERİN İHANET VE HİLE YOLUYLA ÇÖZDÜKLERİ TOPRAK PROBLEMİ

      Zori Balayan: “1828 yılında yapılan Türkmençay Antlaşması olmasaydı; Griboyedov ve Abovyan olmasaydı; Rus askerleri olmasaydı bugün çağdaş köy ve şehirlere dönüşen yüzlerce yeni Ermeni yurdu olmayacaktı… Sadece son on yıllık zaman ölçüsünde (1960-1970’li yıllarda) Vatana 200 binden fazla ermeni göç etmiştir.” 44

      “Müttefikler, Ermenilerin yeni toprakları işğal etmek için Müttefiklerin çok fazla askerini bölgede tutmaq istediklerini bilyorlardı” 45

      Her bir halkın ulusal özgürlük mücadelesinin şekillenmesinde, bağımsızlığını kazanmasında ve hareket çizgilerinin oluşmasında tarihi şahsiyetlerin ve tarihi süreçlerin önemli rolü bulunur. Çeşitli halkların karşılaştığı ulusal problemleri de siyasetçiler ve tarihi süreçler meydana getirir. Yaklaşık, 400 bin kilometre kareden daha fazla bir alanı kapsayan Azerbaycan topraklarının zaman zaman parçalanması, zapt edilmesi, pay edilmesi ve soykırıma maruz kalması; Azerbaycan halkının diline, dinine, gelenek ve göreneklerine yönelik yaşanan tecavüz süreçleri de geçmiş dönemde (1813-2021) uluslararasında cereyan eden askeri-siyasi çatışmaların sonuçlarıdır. Son iki yüzyıldan daha fazla bir zaman diliminde Azerbaycan topraklarının parçalanması ve paylaşılması süreçlerinde Çarlık Rusya’nın emperyalist politikaları önemli rol oynamıştır. Aynı zamanda, 1918 yılında İslam coğrafyasının doğusunda kurulan ilk demokratik cumhuriyet olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması, çöküşü, XX. yüzyılın sonlarında devlet bağımsızlığının yeniden kazanılması süreçleri de Rusya İmparatorluğu’nda yaşanan sosyo-politik ve askeri işlemlerle doğrudan bağlantılıdır.

      Azerbaycan topraklarındaki çıkarlarını gerçekleştirmek için Ermenilerden faydalanan Çarlık Rusya’nın himayesinin Ermeni milliyetçilerinde uyandırdığı heves sonucunda uydurma “Büyük Ermenistan” ideolojisi ortaya çıkmıştır. ABD, İngiltere, Fransa gibi devletlerin de bu konuda önemli etkileri olmuştur. “Büyük Ermenistan” ideolojisi ise Ermeni milli burjuvazisinin oluşmasına, şekillenmesine neden olmuş ve hızla gelişmesini sağlamıştır. Bu iki faktör büyük devletlerin himayelerinin de etkisiyle tarihi Azerbaycan topraklarında Ermenistan devletinin kurulmasına neden olmuştur. XIX. yüzyılın sonlarından başlayarak Birinci Dünya Savaşı’na kadar Ermeni milliyetçilerinin devlet yaratmak iddiaları esaslı ve inandırıcı görünmüyordu. G.Hovanasissian’ın “Ermenistan Cumhuriyeti” (Richard G.Hovanasissian. The Respublik of Armenii. Los Angeles) kitabında yazdığına göre, Fransa Heyeti Sekreteri Philip Barselot Ermenilerin iddialarını şöyle açıklıyordu: “Ermenistan’ı kurmanın en büyük sıkıntısı şudur ki, Ermeniler aslında hiçbir yerde nüfusun çoğunluğunu teşkil etmezler. Onları milletin güçlü çekirdeğinin bulunduğu Kilikya gibi ülkeye bile yerleştirmek büyük itiraza sebep olurdu.”46 O, “eski dönemlerde Kilikya’dan Kafkasya’ya kadar uzayan topraklar kısa bir süre dışında hiçbir zaman Ermenilere ait olmamıştır” fikrini onaylıyordu.

      Herand Pastırmacıyan ise şöyle yazıyordu: 1914 yılında 9.900 kilometrekare alana ve 300 bin nüfusa sahip olan Ermenistan vilayetinde 4 yıl sonra, yani 1918 yılında binlerce Ermeni’nin Ermenistan’a akın etmesi sonucunda Ermenilerin sayısı arttı. XVII. yüzyılın ilk yarısında ise Erivan’ın 65 yerleşim merkezinde Müslümanlar, 4 mıntıkasında Ermeniler yaşıyordu. Mirza Bala Mehmetzade'ye göre, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce tüm dünyada mevcut olan Ermeni’den 1 milyon 100 bini dağınık halde Kafkasya’ya, 100 bini İran’a, 400 bini ise Türkiye’ye yerleşmiştir.47 Bu verileri tasdikleyen yüzlerce sahih kaynak mevcuttur.

      Bu konuda önemli olan sayı değildir. En azından Ermenilerin iddia ettikleri sözde “Ermeni soykırımı” anlayışına göre şimdi yeryüzünde yüz binden fazla Ermeni olmaması gerekirdi. Bu konuya daha çok önem veren tarihçi ve sosyal araştırmacılar Ermeniler hakkında konuşurken “Yerleşmiştir” ifadesini kullanmaktadırlar. Ermeniler, aynı yıllarda silahlı ayaklanmalar yaptıkları için kendileri için uygun gördükleri alanlara yerleşiyorlardı. Bu nedenle onlar hiçbir yerde kalıcı ikamet eden sakinler olarak kabul edilmiyorlardı.

      Dolayısıyla