Sabir Şahtahtı

Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü


Скачать книгу

John Press, Texass, 2002) eseri uluslararası platformda sansasyon yaratmıştır. Defalarca ermeniler tarafından tehdit edilen bilim adamı yolundan dönmese de, başladığı işi bitirememiştir. Adı geçen kitabın yayımlanmasından az sonra ABD’de kendi evinde esrarengiz şekilde hayatını kaybeden Samuel A.Weems’in ölümünün gerçek nedeni hakkında halen resmi bir açıklama yapılmamıştır. Söz-konusu eserin ikinci cildinin yazma nüshası araştırmacının evinden çalınmıştır.26

      Dünya güçleri tarafından himaye edilen Ermeniler sözde “Büyük Ermenistan” ideolojisini gerçeğe dönüştürmek için her türlü kurnazlığa; söylenti yaymak, kimi zaman kendilerini Türk olarak tanıtmak, çeşitli etnik grupları kendilerine suç ortağı yapmak, azınlık gruplarla Türkler arasında çatışma yaratmak gibi yöntemlere ustalıkla baş vurmuşlar. Bu sinsi araçlar XX. yüzyılda Azerbaycan halkına ve onun devletine karşı da defalarca kullanılmıştır. 1918 yılında Bolşevik Şaumyan’ın doğrudan liderliği ile Azerbaycana karşı yapılan soykırım “Mart Olayları” adı altında tarihe kanlı harflerle yazıldı. 1920 yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak maksadıyla ülkemizin sınırlarına sokulan Bolşevik ordusunun komutanları arasında onlarca Ermeni asıllı subay vardı. Sonunda, Milli Lider Haydar Aliyev 26 Mart 1998 tarihli “Azerbaycanlıların Soykırımı Günü” emrini imzaladı. Böylece tarihte ilk kez sözde “Büyük Ermenistan’a” yönelik genel eylem programının temellerini attı. Alınan bu kararla 31 Mart tarihi “Azerbaycanlıların Soykırım Günü” ilan edildi. Bu kararname uyarınca yapılan çalışmalar, oluşturulan arşiv materyalleri, yabancı uzmanların da dahil olduğu araştırmaların tanıtımını sağlamıştır. Büyük Lider Haydar Aliyev, 1993-2003 yıllarında Azerbaycan Parlamentosu’nun Karabağ’daki çatışmalar konusunda yapılan görüşmelerde defalarca bir tarihçi özeni göstererek sahte “Büyük Ermenistan” ideolojisinin kullandığı yöntemleri ve onların hedeflerine ulaşmak için yaptıkları çalışmaları gerçekçi bir şekilde ele aldı.

      Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 1918 yılında Azerbaycan'daki Soykırımının 100’üncü yıldönümünde, 18 Ocak 2018 tarihli bir belge imzalamış ve bu belge çerçevesinde önemli işler yapılmıştır. “Azerbaycanlıların Soykırımı Günü” kararnamesi, sahte “Büyük Ermenistan” davasının en tehlikeli prensibini ortaya çıkarmıştır.

      1990 yılında 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gece Bakü’ye ve Azerbaycan’ın diğer bölgelerine saldıran Sovyet ordusunun bünyesinde, eski Sovyet Birliği’nin Krasnodar ve Stavropol vilayetlerinden toplanmış Ermeni asıllı gönüllü askerler bulunuyordu. 1992 yılında 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece yapılan Hocalı Soykırımı Ermenistan silahlı birlikleriyle, eski Sovyetler Birliği’nin Silahlı Kuvvetleri’nden kalan Dağlık Karabağ’da bulunan 366. piyade alayındaki Ermeni asıllı subaylar ve küçük rütbeli diğer subayları tarafından gerçekleştirilmiştir.

      Şimdi Ermeni siyasi çevrelerinde ve entelektüeller oturup-kalkıp yemin ediyorlar ki Hocalı Soykırımı’nı biz değil, Ruslar yaptı. Sadece bir tek bu da değildir. Bu durumda Ruslar da suçludur. Örneğin: Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyesi, köşe yazarı Markar Esayan “Akşam” gazetesinde yayınlanan “Demokrasiyi İdam Ettiler” başlıklı yazısında şöyle yazıyordu:

      “Hocalı katliamı ve terminoloji…Evvelki gün, 70’i yaşlı, 63’ü çocuk tam 613 Azerbaycanlı kardeşimizin Ermenistan Devleti birliklerinin saldırısı ile vahşice öldürüldüğü katliamın 27. sene-i devriyesini idrak ettik. Unutmak katliamların devam etmesi demektir. Allah bir daha böyle günler yaşamaktan tüm dünyayı esirgesin…Ülkemizde bu konuda bir özensizlik var. Bir genelleme hastalığıdır gidiyor. Ben Hristiyan bir Ermeni’yim; ASALA cinayetleri ve Hocalı katliamını tiksintiyle karşılayan, lanetleyen biriyim. Dışişleri görevlilerimizi ASALA adlı örgüt şehit etmişti, “Ermeniler” değil. Hocalı katliamını da Rus ordusu destekli Ermenistan birlikleri gerçekleştirdi. Ama dün haberlere baktığımda “Ermeniler” genellemesi havada uçuşuyordu.”27

      Elbette, merhum Markar Esayan’ın endişesi temelsizdir. Çünkü, yüzlerce makalede Hocalı Soykırımı’nın Ermeni silahlı kuvvetleriyle geçmiş SSCB’nin 366. alayı tarafından birlikte işlendiği vurgulanmıştır. Ayrıca biliniyor ki 366. Alay personelinin çoğu Ermeni kökenlidir. Hepsi de Hocalı soykırımına katılmıştır. Markar Esayan çok iyi biliyor ki tüm bu suçlardan ASALA terör örgütü başkanı dahil, sahte “Büyük Ermenistan” ideolojisini savunan Ermeni milliyetçi çevreler sorumludur. Bu ideoloji, o Ermeniler için sürekli bir gelir kaynağı haline gelmiştir.

      Hocalı soykırımı konusunda, bizim için demokrasi değil, adalet arayışı her şeyden önemlidir. Markar Esayan’ın böyle bir duygusu varsa “Hocalı’ya Adalet!” deseydi veya Hocalı Soykırımı’nın faillerini öven Ermeni dini figürlerinin, lobicilerinin yanlış yolda olduğunu söyleseydi daha iyi olurdu. Ancak yapamazdı! Çünkü Ermeni lobisi onu yok ederdi. Ortada açık bir gerçek var: 366. Piyade alayındaki askerlerin çoğu Ermeniydi. Ve bu Alay Ermeni subayların emrindeydi! Burada hizmet eden ne bir asker ne de bölge yöneticilerinden birisi Ermenilerin planlı bir şekilde Hocalı Soykırımı’nı yapmasına katılmaktan imtina etmedi.

      Yeri gelmişken, 1925 yılında Pehlevi hanedanı İran’da iktidarı ele geçirdikten sonra bu ülkede Azerbaycan Türklerine karşı geniş kapsamlı asimilasyon politikası başlatıldı. Rıza Şah Pehlevi bu iğrenç politikasında Ermenileri ustalıkla kullanmıştır. Sovyet devletinin İran’a gönderdiği Ermeni asıllı büyükelçi Davtyan’ın Tahran’da şaşaalı karşılanma töreni şah rejiminin Azerbaycanlılara olan nefretinin göstergesiydi. Davtyan kısa zamanda İran’da Ermenilerin özel imtiyazlarını yasalaştırdı; yeni Ermeni kiliselerinin yapılmasını, Ermenice okulların açılmasını, Ermeni dilinde gazete ve dergilerin yayımlanmasını, hatta kilisenin bünyesinde matbaanın kurulmasını sağlamıştır. Büyükelçi geniş kapsamlı faaliyetlerinin desteklenmesi için Türkiye’de yaşayan Ermenilerden de yardım talep ediyordu.28 Bu gelişmeler, Lenin’in ölümünden sonra Kremlin'in toprak iddiaları sebebiyle Sovyetler Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti arasında gerginliğin durmadan tırmandığı döneme tekabül ediyordu.

      Böyle bir zamanda Türkiye Ermenileri ile Sovyet Büyükelçisi’nin işbirliği, Türkiye ve Azerbaycan’a karşı gizli niyetlerin hayata geçirilmesine hizmet ediyordu. Davtyan İran’da sanki Sovyetlerin Büyükelçisi değil, Ermenilerin misyoneriydi.

      Büyükelçi A.Griboyedov’un, araştırmacı yazarlar E.Feigl, V.L.Veliçko, Samuel A.Weems’in, büyük Rus şairi Puşkin’in ve başkalarının Ermeni toplumuna özgün karakteristik özellikler konusunda söyledikleri haklı düşünceler bilinmektedir. Ermeniler dışında olumsuz özellikleri hakkında bu kadar fazla ve bu kadar keskin ifadeler kullanılan ikinci bir toplum mevcut değildir. Rusya Federasyonu’nun İran’daki Büyükelçisi Ermeni asıllı Levon Djagaryan da anti Türk faaliyeti nedeniyle bu ülkede misyonerlik yapmıştır. O, bu göreve 2011 yılının Ekim ayında atanmıştır.

      L. Djagaryan’ın bu göreve atanması Rusya’nın İran’daki diplomatik misyonu ile geçmiş SSCB’den ayrılan bağımsız devletlerin büyükelçilikleri arasında ciddi sorunlar yaratmaya başladı. Rusya’nın Tahran Büyükelçiliği’nin ikametgahında, II. Dünya Savaşı’nda ölen Sovyet askerlerinin anısına bir anıt dikildi. Her yıl 9 Mayıs’ta faşizme karşı kazanılan Zaferin yıldönümü nedeniyle düzenlenen tören, anıta çelenk konulmasıyla başlar.

      2011 yılına kadar anıta yapılan ziyaretlerin rutin sıralaması, Rusya, Belarus, Ukrayna ve Azerbaycan şeklinde devam ediyordu. L. Djagaryan tarafından tertip