Sabir Şahtahtı

Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü


Скачать книгу

(Osmanlı İmparatorluğu’nda Cumhuriyet öncesi de Arap alfabesinin değişimi tartışma konusu olmuştu).

      Elbette, bu eserlerin Ermeni alfabesi ile değil de Türkçe yazılması ebediyete kadar XIX.yüzyılda Ermeni kimliğinin manevi yoksulluğuna ilişkin soruları güncel tutacaktır.

      “Ermenilerin 1850-1890 yıllarında Osmanlı topraklarında yayımladıkları 100 civarındaki gazeteden 54-ü kısmen veya tam olarak Ermeni alfabesiyle (Türk dilinde – S.Ş.) basılıyordu.”19

      Kaydettiğimiz gibi Ermeniler Hristiyanlık dönemine kadar herhangi bir tarihi esere sahip olmamışlar. Raffi mahlasıyla daha çok tanınan Ermeni yazar Agop Melik Agopyan bu olguyu çekinmeden onaylıyor: “Bizim çorak tarihimiz tarihçilere çok az bilgi vermektedir. Bizim literatür tarihimiz ise kilise yazıtlarından öteye geçememiştir.”20 Bu olgu toplumun göçebe hayat sürdürdürdüğünü tasdik eden öyle bir delildir ki, onu inkar etmeye kalkışmak büyük bir saçmalıktır. Ama yine de burada bir abartı var. Ermeni milli edebiyatının oluşma tarihi, Agop Melik Agopyan’ın dediği gibi kilisenin tarihi ile aynı yaşta değil, sadece kiliseye bağlıdır. Yani 19. yüzyılın ortalarında kilisenin gücü ile kurulmuştur.

      Diğer önemli Ermeni tarihçi A.Lalayan ise şöyle yazıyor, “Ermenilerin Komünist karşıtı çıkarlarına hizmet eden Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) kırk yılı aşkın bir süre Ermeni halkını kandırmıştır.21 Bu fikirden yola çıkarak Ermeni din adamlarının kendi soydaşlarını üç asırdan beridir kandırdıklarını söyleyebiliriz. Onlar işte bu yalanlar ve döktükleri kanlar pahasına Azerbaycan topraklarına Ermeni devleti kurmayı başarmışlardır. Ama Ermenistan’da şimdi mevcut olan devleti kendileri değil, Çarlık Rusya’sı kendisine imparatorluk için bir ileri karakolu olarak inşa etti ve onlara sundu. Zaman zaman bu acı gerçek Ermeni din adamları, Ermeni milliyetçileri, Ermeni siyasetçileri, Ermenistan’ın devlet yetkilileri tarafından itiraf edilmiştir. Fakat bu itiraflar tarih sayfalarına yazılmaktan başka bir işe yaramamıştır. Çünkü hasta Ermeni hayal gücünden doğan sahte “Büyük Ermenistan” ideolojisi bütün hedeflerine henüz ulaşmamıştır. Bu yalanların asıl amacı uydurma “Büyük Ermenistan” ideolojisinin çeşitli istikametlerde ilerlemesini ve aynı zamanda sahte “Ermeni Soykırımı”nın dünyaya kabul ettirilmesini sağlamaktır. Sözde “Büyük Ermenistan” ideolojisinin sıradan Ermenileri kendi etkisi altına almasının, onları akla ve mantığa aykırı bir işin mücadelesine celbetmesinin nedenlerinden bahsetmek gerekir. Araştırmacılar XIX. yüzyılın sonuna kadar Ermenilerin yaşadıkları ülkeye hakim olan veya o ülkenin çoğunluğunu oluşturan halkın dilini kesinlikle ana dili olarak kabul ettiklerini ispatlıyorlar. Osmanlı topraklarında yerleşik olan Ermenilerin ana dili de Türkçe olmuştur. H.Abovyan yazıyor: “Ermenistan”da (o, Türkiye’de Haylar’ın yaşadığı bölgeleri böyle adlandırıyordu – S.Ş) çocuklar ve kadınlar bile Türkçe konuşuyor.”22

      “Anadolu’nun Türkler tarafından fethinden sonra burada yaşayan Ermenilere, kendi dillerinde özgürce konuşmak hakkı verilmiştir.”23 Ama onların okuma yazması yoktu. Okumayı bilen Osmanlı Ermenileri ise Türkçeyi kullanıyorlardı. Ermeni din adamlarının, milli burjuvazinin ve milliyetçi örgütlerin ortak çabası sonucunda Ermenilerin bilgilendirilmesi, kendi dillerinde okuma yazmayı öğrenmeleri, eğitim almaları, bir takım meslekleri benimsemeleri için yapılan çalışmalar yaklaşık 1850 yılından sonra daha da hız kazanmıştır. Neticede artık 1910 yılında sadece İstanbul’da Ermeni dilinde beş gazete ve yedi dergi yayımlanıyordu. Ancak onların bir kısmı tamamen, diğer bir kısmının ise ortalama yarısı Ermeni Alfabesi ile Türkçe okur arıyordu.

      Saydığımız olgulara dayanarak Ermeni toplumuna sunulan tarihin ve tarih literatürünün kilise yazıtları ile yaşıt olmaması, Ermenilerin “Büyük Ermenistan” ideolojisi etrafında birleşmesinin başlıca sebebidir diyebiliriz. Sadece bu süreç kiliseden yönetilmiştir. Bu literatürü Ermeni din adamları zaman zaman kendi çirkin amaçlarına uygun şekilde yazmış veya yazdırmışlardır. Bu sebepten dolayı sıradan Ermeniler yaşanan olaylarla ilgili özgürce ve doğru düşünmek, analiz etmek, imkanlarını tamamen kaybetmişlerdir. Ermeni toplumuna sunulan tarihin ve tarihî literatürün oluşması kiliseden yönetildiği için buradaki sistematik yapı korunmuştur.

      Büyük devletler aralarında yaşadıkları sorunlara, krizlere, savaşlara ve çatışmalara rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması konusunda müttefik olanaklarını seferber ediyorlardı. Araştırmacılar kesin olgulara dayanarak, Rusya ve İngiltere’nin siyasi gündeme getirdikleri sözde “Ermeni Meselesi”nin kesinlikle Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak amacı güttüğünü kanıtlıyorlar. XVIII. yüzyıldan itibaren XX. yüzyılın başlarına kadar dünya siyasetinde etkili olan istisnasız tüm büyük devletler Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması için çaba sarfetmiş, bu konuda kendilerine müttefik aramışlar. Ve bu konuda Ermeni unsuru her şekilde kullanılmış, kah “ezilen ırk”, kah “hakkı çiğnenen” Hristiyan toplumu adı altında Türklere karşı silahlı ayaklanmalara teşvik edilmişler.

      Yukarıda belirttiğimiz önemli hususlar Ermeni din adamlarını, Ermeni milliyetçilerini ve Ermeni burjuvazisini hastalıklı Ermeni hülyasından doğan “Büyük Ermenistan” ideolojisini gerçekleştirmeye yeterince teşvik etmiştir. Bu sebepten Ermeni terör örgütlerinin oluşturulması, organize edilmesi, finanse edilmesi ve aleni şekilde faaliyete geçmesi konusunda bu güçler arasında zerre kadar görüş ayrılığı yaşanmamıştır. Göçebe yaşam tarzı sürdüren Ermeni toplumunda milli bilinç oluşturmadan onları devlet kurmak fikri etrafında toplamak mümkün değildir. Osmanlı topraklarına yerleşen ABD misyonerleri bu sorunu çözmek amacıyla XIX. yüzyılın sonlarında eğitim vermek, bilinçlendirmek amacıyla pek çok sayda Ermeniyi kendi ülkelerine göndermeye başlamışlar. İki asır öncesine kadar Ermeniler ileride ABD’ye taşınmak imkanını elde edeceklerini hayal bile edemezlerdi. Fakat 1840 yılından itibaren misyonerlerin ABD’ye okumak, belli mesleklere sahip olmak amacıyla gönderdikleri Ermeniler sonraki yıllarda Osmanlı topraklarına dönüyorlardı. Amerikan vatandaşlığını alarak Osmanlı topraklarına dönen bu Ermeniler doktor, mühendis olarak çalışmaya başlamışlar; her fırsatta “Ermeni Meselesi”ne odaklanmış ve Osmanlı topraklarında Ermeni milli burjuvazisinin şekillenmesinde aktif rol oynamışlardır. Sadece 1890 yılında çeşitli yüksek öğretim kurumlarında eğitim almak için Osmanlı’dan 70 civarında Ermeni genç ABD’ye gönderilmiştir.24

      Bu Ermenilere iki yarı yıl veya daha fazla eğitim verilirdi. Farklı meslek sahibi olan aynı Ermeniler, bu sefer Osmanlı topraklarına ABD vatandaşı olarak gönderildi. Döndüklerinde hangi meslek sahibi olursa olsun asıl işleri Osmanlılara karşı casusluk yapmak olurdu.Ve sadece Amerika Birleşik Devletleri için çalışmıyorlardı; Osmanlı karşıtı tüm devletler bu Ermenileri kullanıyordu.

      XIX. yüzyılın ortalarından Birinci Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı Devleti’nin çeşitli şehirlerinde çalışan, farklı ülkeleri temsil eden Ermeni asıllı diplomatlar aslında Türklere karşı apaçık casusluk faaliyetleri yürütüyorlardı. Onlar yerli Ermeniler arasında anti-Türk propagandasının yapılmasında, silahlı ayaklanmaların çıkarılmasında, gönüllü Ermeni silahlı birliklerinin oluşturulmasında, sonraki aşamada ise Azerbaycan ve Türk diplomatlarına, siyaset ve devlet adamlarına karşı suikastlerin hazırlanmasında ve icrasında aktif rol oynamışlardı. Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren Ermeni diplomatlar Ermeni gönüllülerinin giyim, silah ve yiyecek temin etmesinde faal çalışmalar yapıyorlardı. Rusya’nın