Uybaan sevdiğini görmek ve onunla konuşmak için beklemekten bitap düşmüştü. İhtiyar Beceke ona:
– Tıka, neden böyle kederlisin? Bir yerin mi ağrıyor, nasılsın?
– Yok, bir yerim ağrımıyor, birkaç gündür Ketiriine görünmüyor. Bu yüzden biraz canım sıkkın.
– Hey! Doğru söyle, bak! Bir yerin mi ağrıyor, nasılsın? Ben bunu bilebilirim, çok hüzünlenme.
– İhtiyar her şeyi bilebilir. Onu görmediğimden beri benim uyuduğum uyku, uyku değil; yediğim yemek, yemek değil. Onu görmezsem benim güneşim doğmayacak.
– Tıka, çok kaygılanma, bir şekilde bir şeyler yapıp bir yolunu bulacağım, sevdiğinle seni görüştüreceğim, diyerek Moloohoy Uybaan’ın saçını okşadı. “Sen onu sevdiğin gibi o da seni seviyor, değil mi? Bunu da biliyorum.” diyerek İhtiyar Beceke oğlanı sevindirdi, onun içini rahatlattı.
Bu konuşmadan az bir süre sonra İhtiyar Beceke, Moloohoy Uybaan’a:
– Tıka, görüştüm. Doğrusu, basit bir grip geçirmiş, iyiymiş. Gripken ailesi onun dışarıya da pencereye de çıkmasını yasaklamış, bu yüzden görünmüyormuş.
– Benim hakkımda bir şey dedi mi?
– Çekindi, önce hiçbir şey sormadı, sonra…
– Benim hakkımda ne sordu, ne söyledi? Diye Moloohoy Uybaan telaşla, öğrenmek isteyerek sordu.
– Çekindiğini görünce şakayla karışık ona “Bir oğlan senin sevginden hiçbir şey yapamaz oldu.” dediğimde bana doğru bakıp gülümsedi ve yüzünü gizledi. Sonra “Oğlanı biliyor musun?” diye sordum. “Biliyorum.” dedi. “Peki, sen onu?” diye sorduğumda “Seviyorum.” dedi ve hemen evine girdi.
İşte böyle, oğlanla kız birbirlerine olan gizli aşklarını İhtiyar Beceke’ye açıklamış oldular. İhtiyar’a, Kere Ketiriine’nin “Seviyorum.” dediğini duyan Moloohoy Uybaan çok sevindi. Onun içi, gök gürültülü kara bulutların çekilmesiyle ortaya çıkan güneş ışıklarının parlaması gibi ferahladı.
Aziz Petrov Günü’nden önce Kıççık Miiterey, Bülüü şehrine gidip üç gün kaldı. O günler boyunca Petrov yağmurları yağdı. O ara İhtiyar Beceke’nin yardımıyla kızla oğlan, nihayet, görüştüler. İlkinde ikisi de biraz çekindi, konuşacak hiçbir şey bulamadıklarından birbirlerine gülümseyip durdular. Sonra Moloohoy Uybaan, kızın elini tuttu. Kere Ketiriine utanıp yüzünü ondan gizleyerek elini verdi. El ele tutuştuklarında kalpleri hızlı hızlı attı, vücutları titredi, nefesleri kesilmiş gibi oldu. Oğlanla kızın ruhlarının samimi birlikteliğini İhtiyar Beceke gibi yaşlılar, uzun bir hayat yaşamış olanlar büyük aşk olarak adlandırmışlardır.
– Ben seninle görüşmeyi çok istiyorum, dedi Moloohoy Uybaan.
Kere Ketiriine, yanakları kızarıp güzel görünüşü daha da güzelleşerek duyulup duyulmayacak bir şekilde:
– Ben… De, dedi.
İşte böyle, birbirlerini seven oğlanla kız sevgilerini ilan etmiş oldular. Kere Ketiriine, göğsü hızlı bir şekilde inip kalkarken çok üzülmüş bir sesle:
– Ailem sana olan sevgimi kabul etmiyor, dedi.
Kızın ailesi geçen seneden beri ona şeytana bakar gibi baktıklarının farkında olmasına rağmen Moloohoy Uybaan, sevgilisinden başka bir şey düşünmemişti. Kız onun ne söyleyeceğini beklemeden:
– Bizim aşkımız nasıl yürüyecek düşünemiyorum, dedi ve derin bir iç çekti.
– Bizim birbirimize olan sevgimize baban razı olmayabilir, dedi Moloohoy Uybaan. “Açıkçası İhtiyar Beceke’nin bana dediği gibi, senin ailenin yanından ayrıldığımda, başka bir yere gittiğimde…” demesiyle birlikte Kere Ketiriine korkmuş gibi, Moloohoy sözünü tamamlamadan:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.