Kızıl Enik Kudajı

Issız Köşe


Скачать книгу

Tuva Devlet Nişanı (1999) sahibidir. 2003 yılında Tuva Cumhuriyeti Devlet Ödülü’ne hak kazanmıştır. Kendisine 1987 yılında Tuva Halk Yazarı ve 2004 yılında Tuva Cumhuriyeti Onursal Eğitim Emekçisi unvanları verilmiştir.

      Yazar 2006 yılında 77 yaşında hayata gözlerini yumdu.

      a) Issız Köşe’nin Tarihsel Arka Planına Genel Bir Bakış

      Sovyetler Birliği dönemi edebî eserleri, resmî ideoloji çerçevesinde çeşitli temalar etrafında öbeklenmiştir. Bu temalardan biri de hiç şüphesiz, Sovyetler Birliği tarihinin en önemli toplumsal olaylarından biri olan kolektifleştirme’dir. Her ne kadar dönemin eserlerinde farklı bir bakış açısı ile ele alınmış olsa da kolektifleştirme tüm SSCB coğrafyasını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen, geniş halk kitlelerinin kıtlık, sürgün ve soykırım derecesine varan katliamlara maruz kalmasına neden olan bir trajediler silsilesidir.

      Bütün tarımın kolektivizasyonu, İlk Beş Yıllık Plan ile sanayileşme hamleleri Parti’nin NEP’i (Yeni Ekonomi Politikası) terk etmesinin ardından gelişmiştir. Kolektifleşme sanayinin ayrılmaz bir parçası olmuş ve hem ekonomik hem de politik birçok nedenle geliştirilmiştir. Stalin ekonomik bakımdan sanayiye kaynak aktarmanın tek yolunun tarımın baskılanması olacağına inanmış; Sovyet rejimini güçlendirmek, Rusya’yı dönüştürmek ve geniş bir proletarya yaratarak sosyalizmi sosyoekonomik olarak meşrulaştırmak için ikinci bir devrimi başlatacak ekonomik bir zemin hazırlamak istemiştir (Barnes 2022: 140).

      Ancak özel mülkiyetin ve bir anlamda ağalık sisteminin sonlandırılmasına dayanan kolektifleştirme tüm SSCB’de muazzam bir direnişle karşılaşmış, Parti kadroları kolektifleştirmeyi gerçekleştirebilmek için köylülerin kırılmasını göze alacak kadar sert politikalar izlemiş; bunun sonucu olarak Kazakistan’da 1929-1932 yılları arasında Kızıl Kıtlık, Ukrayna’da 1932-1933 yılları arasında Golodomor/Holodomor adı verilen “planlı kıtlıkların” yaşanmasına neden olmuştur.

      Sovyet hükümeti kolhozlaşmaya karşıtı kitlesel muhalefeti baskılamak için polisiye tedbirlerin yanı sıra, Komünist ideolojinin en önemli propaganda silahı olan edebiyatı da devreye sokmuş, kolektifleştirme ve kolhozlaştırma kavramlarınının halka edebiyat yoluyla benimsetilmesi adına “kolhoz edebiyatı” adı verilen bir edebî tür yaratılmıştır.

      Benzerlerine Sovyetler Birliği dönemini tecrübe etmiş diğer Türk halklarının edebiyatlarında da tesadüf edilen kolhoz edebiyatının Tuva’daki en önemli temsilcilerinden biri de Kızıl-Enik Kırgıs Kudajı’dır. Onun 1965-1983 yılları arasında yayımladığı kolhoz üçlemesi bu türün Tuva edebiyatındaki en dikkat çekici örnekleridir. Üçleme Issız Köşe (Irjım Buluŋ), Uzak Bulut (Irak Bulut) ve Şarkı Söyleyen Pınar (Irlıg Bulak) romanlarından oluşmaktadır. Issız Köşe, bu üçlemenin yayımlanan ilk eseridir.

      Her üç roman da1 kolhoz ve kolhocuları merkezine almakla beraber, esasen Tuvaların 20. yüzyılını farklı kesitler halinde dile getiren eserler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle Issız Köşe’nin olay örgüsünü kronolojik olarak doğru konumlandırabilmek için Tuvaların 20. yüzyılda yaşadıkları dönüm noktalarını bilmek ve eseri buna göre değerlendirmek gerekmektedir.

      20. yüzyıl, Tuvaların Asya’nın hâkim güçleri arasında yaşanan askerî ve siyasi çatışmaların arasında adeta bir hayatta kalma mücadelesi verdikleri bir dönemdir. Bilindiği üzere Tuvalar 1911 yılında gerçekleşen Xinhai Devrimi’nin ardından Çin Mançu Hanedanlığından bağımsızlıklarını ilan etmiş, 1918’de Rus Çarlığının korumasına girmiştir. Ekim Devrimi’nin hemen ardından başlayan ve 1921 yılına kadar süren Rus İç Savaşı Tuva’ya da sıçramış; çok sayıda Tuvalı, Beyazlar ve Kızıllar arasındaki çatışmaların kurbanı olmuştur. Bu çatışmaların devam ettiği dönemde Tuvalar, Moğolistan ve Çin’in itirazlarına karşın Tannu-Tuva Cumhuriyeti kurulmuştur.

      Tamamen SSCB güdümünde olan bu cumhuriyetin ilk devlet kadroları, geleneksel eğitimle yetişmiş, Lamaizm’e sadık ve pek çoğu soylu ailelerden gelen insanlardan müteşekkildi. Sovyetler Birliği’nin değerler sistemine aykırı olan bu kadrolar, Tuva’da başlayan kolektifleştirme faaliyetleri döneminde Moskova ile kendi halkları arasında tercih yapmaya zorlanmıştır. Bilhassa 1930’lu yıllarda bu politika çerçevesinde tarım alanlarının kişilerin elinden alınması ve kolhoz adı verilen çiftliklerin kurulması tüm Sovyetlerde olduğu gibi Tuva’da da sancılı bir şekilde devam etmiştir. İşçilerin aksine sosyalist olmaktan uzak eski inanışları korumaya meyyal muhafazakârlar olarak değerlendirilen köylüler kolektifleştirmenin önündeki en önemli engel olarak görülmüş ve devletin bir numaralı düşmanı olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle soylu ailelerden gelen devlet yöneticileri kolektifleştirme politikasına doğan muhalefet nedeniyle Tuva’da patlak veren iç isyanlar bahane edilerek Stalin döneminde iktidardan uzaklaştırılmış ve başta devletin kurucu liderlerinden Buyan Badırgı olmak üzere Tuva’nın eğitimli halk tabakasını temsil eden nesil neredeyse ortadan kaldırılmıştır.

      Issız Köşe’nin olay örgüsü de 1920-1960 yılları arasındaki yaklaşık 40 yıllık zaman dilimini kapsamakta; bu çerçevede Tuva’daki Kızıllar ve Beyazların arasındaki çatışmalar, Tuva’daki kolektifleştirme faaliyetleri ve bu nedenle yaşanan sorunlar, Sovyetler Birliği’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonraki yeniden inşa süreci ele alınmaktadır.

      b) Issız Köşe’nin Şahıslar Kadrosu

      Issız Köşe, Eres ve Dolaana’nın hayatı üzerine odaklanmıştır. Üçlemenin ikinci kitabı Uzak Bulut ise, Issız Köşe’deki yan karakterler olan Lapçar ve Anay-Kıs’ı ele almakta; son kitap Şarkı Söyleyen Pınar, ilk iki kitapta ön plana çıkan karakterlerin hayatlarının ilerleyen dönemini hikâye etmektedir. Issız Köşe romanı/uzun hikayesinin şahıslar kadrosu şöyle özetlenebilir:

      Eres Herel: Eserin başkahramanı Eres Herel’dir. Eres Herel, Kudajı’nın eserinde “altın kadrolar” olarak isimlendirdiği ideal gençliği temsil eden bir kolhozcudur. Bu nedenle adı ve soyadı, Türk edebiyatının diğer sahalarında da görülebileceği üzere eserin tezine uygun düşen bir isim sembolizmiyle belirlenmiştir: Eres “Yiğit”, Herel “Işık”. Eserde tenkit edilen eski bir inanış nedeniyle ormana terkedilmiş öksüz ve yetim olan Eres, fakir ve çocuksuz bir aile tarafından evlat edinilmiş, Şivilig köyünde aile dostları İrbijeylerin oğlu Lapçar’la beraber büyümüştür. Çocukluğundan beri çalışkan, disiplinli ve dürüsttür. Okulu bitince Şivilig Kolhozunda çalışmaya başlamış ve burada Anay-Kıs’la nişanlanmıştır. Askerliğini Sovyetler Birliği’nin en doğusunda yer alan Çukotka’da yapan Eres; askerlik mesleğinin özüne vakıf, politik bilgisi tam ve disiplinli bir çavuştur. En başından itibaren babasının “Ailenin adını kirletme ve vatanını sev” öğüdüne uyan Eres, sürekli SSCB’nin insana olan saygısını dile getirir ve kendisini de ülkesine faydalı bir birey olarak kabul eder. Askerdeyken Anay-Kıs’la ayrılan Eres, herkesten uzak ve ıssız bir köşede çalışmak ister ve doğum yeri olan Agılıg köyünün kolhozuna gider. Burada kolhozun yönetimdeki bozukluklar, eski nesillerin organizasyon kültüründen ve yeniliklere uyum sağlamaktan yoksun oluşu, Eres’in fikirleri çerçevesinde dile getirilir. Eres, kolhozlaşmaya inancı tam, tarımda teknolojinin önemini kavramış, gelişmeye açık, gözü kara ve çok çalışkan bir kolhozcu olarak tasvir edilir. Kendisi de öksüz ve yetim olan Eres, Dolaana’nın yetim kalan oğlunu kendi evladı gibi yetiştirir ve kolhozunun gelişmesi için mücadele eder.

      Oyun Herel: Eres’in üvey babasıdır. Agılıg civarında eşiyle birlikte