Keneş Yusuf

Manas Destanı


Скачать книгу

Manas! Han ile canımız beraberdir. Eğer hana karşı suç işlersek, niyetimiz bozulursa yüce Tanrı cezamızı versin! Canımızı işte bu kılıç alsın!”

      Her bir yiğit albars kılıcı öperek kanını değdirdi.

      Manas’ın salâvatlı kırk yiğidinin hepsi bahadır diye adlandırıldı. Her birine ak otağ tahsis edildi, uşak verildi. Kırk yiğidin atlarının alnına muska takıldı.

      Er Manas iki dizgin bir yuları elinde tutup, talihsiz Kırgızın ocağını düzeltti, birbirinden kopanları birleştirdi, çevresini genişletti, Kalmuk ve Moğol’u eşit seviyeye getirdi. Evvelki zavallı millet artık dertlerinden kurtulup, beyaz kalpağını giyip, sıkıntılarını çözüp, “Tanrım, Han Manas’ı koru!” diye canı huzur içinde üzüntüsüz yaşamaya başladı.

* * *

      Manas, dokuz yıl benzeri bulunmayan han oldu. Manas tahta oturduktan sonra halkı muhtaçlıktan kurtuldu. Hanın bahadırı çoğaldı. Altay, Kazak, Türk, Uygur, Moğol ve komşu kabileler arasında itibar sahibi oldu. Kırgızlar; onlardan kız aldılar, onlara kızlarını verdiler, onları ata bindirdiler, onlarla mal mülk değiştirdiler, kervan kurup ticaret yaptılar. Manas’ın tarlası (toprağı) Altay’dan Kaşgar’a, Kaşgar’dan Tibet’e, Tibet’ten Semerkand’a ulaştı.

      Manas’ın saltanatını, Kalmuk Hanı olan yalancı Alevke, Çin Hanı olan kurnaz Esen Han, Mançu Hanı Neskara çekemediler. Çok eski kinini, üç kez gönderdiği ordusundan ayrılıp kaldığını hatırladılar. Savaş açmaya gücü yetmediği için “Bekleyin de görün Kırgızlar!” diyerek uygun bir haberin gelmesini beklediler. Kendi aralarında anlaşıp “Türkleri iple boğmaktansa, onları birbirine düşürmek lazım” diyerek çare aradılar. Kalmuk ve Çin’in rahip, sofi, kalender ve dervişleri casusluk yaparak avulları dolaştılar. Kaşgar, Moğol, Semerkand’a giden kervan Kırgız elinden geçerdi. Bunların çoğu Alevke ile Esen Han’ın mahsus gönderdiği adamlar idi.

      Kurnaz Esen Han, birbirine yakın bulunan Türkleri, Uygur ve Kalmukları Kırgızlara karşı kışkırttı. Manas’ın gücünü, gazabını bilen komşuları başkaldırdılar, düşman olmaktan vazgeçebildi. Çukura düşen ayı gibi çırpındı.

      Altay’daki düşmanların durumunu iyi bilen Manas, Çin ve Kalmukların hareketini sezerek Kalmuk ile Kırgız sınırına gece gündüz nöbetçi koyup ordusunu hazır durumda tuttu.

      Bahadır Manas sefere çıkarken çok daha heybetli gözükürdü, cebe giyerdi. Kurulup oturduğunda, kulağı kalkan gibiydi, gözleri ateşli idi, kapaklı ve büyük idi, öfkeli hâli vardı. Görünüşüne gelince bir bakarsın kaplana, bir bakarsın aslana benzerdi. Aklının ve gücünün mükemmel olduğu bir yaştaydı.

      Han Manas’ın Zaferleri

      Kalmuk hanı Alevke Dangu şehrinin hükümdarı Kayıp Dang’ı saraya çağırdı. “Kayıp Dang, Kara Şehir’in hanı Manas’ın sonu geldi. Şehri Tırgot, Mangullar yapmıştır. İçtiği suyunu üç gün kesip ondan sonra suya zehir koydur. Halkını öldür! Kapısını gece açtır. Ardından ordu girecek.” diye emretti Alevke.

      Kayıp Dang, bunu kabul etti. Şehir yöneticilerini çağırıp ertesi gün Karaşehir’in suyunu kestirmek için gizlice adam gönderdi. Alevke’nin emrini duyan Kayıp Dang’ın rahipleri akşamleyin bu haberi Manas’a ulaştırıp karşılığında altın aldılar.

      Manas gün geçmeden Karaşehir’in suyuna zehir koyacak olan Kalmuk ve hain Moğol’u öldürdü. O gün Dangu şehrine süratle akın yaptılar, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar şehirden kaçtılar.

      Kayıp Dang’ın kızı Karaberk, kırk kız arkadaşıyla halk arasında kalıp düşmana direndi ve pek çok yiğitleri atlarından devirdi. Karaberk, Bakay’ı da yaralamıştı.

      Manas, nişancı kızın yaptıklarını duyup onu canlı yakalatıp getirtti. Manas, han kızının güzelliğini gördükten sonra, onu öldürmeden onunla evlenmek istedi.

      Kız babasının öldüğünü öğrendikten sonra “Manas’a varmak değil, ondan babamın intikamını almak istiyorum.” Diye Manas’ı tehdit etti: “Kız nazı ile sevilir.” diyen Manas, Karaberk’in karşı koyuşundan, kahramanlığından memnun oldu.

      Ele geçen Kayıp Dang’ı kızının yanına getirdiler. Kayıp Dang ile Manas barıştı.

      Üç kahraman dost oldu. Buğday ekmeğini çiğnediler, el tutuştular, çubuk kırdılar, ellerinden kan çıkardılar:

      “Ekmek kutsaldır. Buğday gibi temiz niyetle yaşayalım! Birbirimize kötü niyette bulunursak çubuk gibi kırılalım! Düşmanımıza beraber saldıralım. Düşmanlaşsak kanımız aksın!” diyen bahadırlar Tanrı’nın huzurunda anlaştılar.

      Kayıp Dang büyük bir düğün düzenledi. Bay, Akbalta, Berdike, Bakay başta olmak üzere Dangu şehrindeki âdetler gereğince baş dünür olarak geldiler. Han Manas şanına yakışır bir şekilde Karaberk ile evlendi. Kayıp Dang, âdetlere göre Türk ustalarına kızı Karaberk için on iki katlı ev yaptırıp, içerisini türlü türlü eşyalarla süsledi. Bu evin güzelliğini ozan Caysang yarım gün methederek bitirememiştir.

***

      Tanrı’nın ulu gününde Cakıp avuldan altmış akıllıyı bir araya topladı, aksakallılarla kurultay düzenledi. Bu yine ne diyecek acaba diye Bay’ın sözünü dinlediler. İhtiyarlar kısrak kesip, tören olan eve yerleştiler.

      Ağzında sözü var, dilinde balı var Cakıp şöyle dedi:

      “Görmüş geçirmiş ihtiyarlar, size söyleyecek derdim var. Görmediğimizi gördük içmediğimizi içtik. Dolaştık. Gördük ki Altay kutsal yer imiş. Başıboş dolaşmıştık, şimdi canlandık; kurumuştuk, şimdi yeşerdik. Ama dünyalarımız çoğalıyor. Kalmuk ve Çinliler bize gün göstermeyecektir. Hâlimiz iyi iken yer arayalım. Uygun görürseniz, Altay’dan Ala Dağ ve Andıcan taraflarına göç edelim.

      Avulun büyüğü Berdike bu sözü beğenmedi.

      “Hayvanlarına yer dar geldiği için böyle söylüyorsun herhalde. Düşmanlar artık yıpranıp bizden korkmaya başladılar. Şimdi nereye kaçacağız? Kazandığımız malı mülkü niye savuralım?

      İhtiyarların sükûnetini Bay yiğit bozdu:

      “Cakıp’ın dediği doğrudur. Korumak isteyeni korurum.” buyurmuş Tanrım. Issız bucaksız sınırı olan Çin’in askerlerinin hesabı yok. Altay’daki Kırgız’ın ordusu kuvvetli değildir. Bir gün gelip bizi yok etmesin! Doğuda Sarı Arka, Kuzey tarafta İdil, Nura Suyu15, Opol dağı var. Oralar annemizin babamızın büyüdüğü yerdir. Bu taraflara bir bakalım.”

      Bu sırada Kambar’ın oğlu Aydarkan şöyle dedi:

      “Başımıza bir şey geldiği yok, niye göç edelim diye söyleniyorsunuz? Yoksa Çinliler mi geliyor? Veya Kangay mı geliyor? Doğmak var, ölmek var. Nereye gidersek gidelim ecelimiz gelmişse öleceğiz. Alnımıza yazılanı görelim.”

      “Vay dünya! Göbek kanımız damlayan topraktan iyi ne var!” dedi Bay.

      Manas şöyle dedi:

      “Milletim, düşmanın gölgesinden korkup kızışmayalım. Beni han yaptınız, hanın sözünü dinleyiniz! Babalarımız düşmana kanını verse de topraklarını vermiş değildir. Çinliler topraklarımızı elimizden aldılar. Topraklarımızı geri alalım. Bunu yapamazsak Kırgız olmayalım. Şerefimizi koruyarak; intikamımızı, topraklarımızı aldıktan sonra Ala Dağ’a göç edelim.”

      Manas’ın