Keneş Yusuf

Manas Destanı


Скачать книгу

hayvan olduğunu gördü.

      Bu konuşmada Çabdar’ın insanın bilmediği bir hileden de bahsettiğini Bay duydu:

      “Bu yarı yolda padişahın köprüsünü boşu boşuna ele geçirdin. Şimdi Esen Han’ın emrini yerine getirmeye bak. Senin yakalayıp geleceğin Manas adlı çocuk gün geçtikçe güçlenmektedir. Seni yok edecek olan odur. Onu küçükken yakalayıp yok et. Arkı kazmakta olan altı bin kişiyi doyurup, onları altı bin ata bindir. Ellerine silah ver. Senin altı bin atlı, güçlü askerin olur. Sana kimse karşı koyamaz. Oraya gecikmeden var!” Neskara dev altı bin kişiyi sürüp Altay’daki Cakıp Bay’ın atlarını ele geçirmek, oğlunu yakalamak için harekete geçti. Çölde tozu dumana katarak yola koyuldu.

      Bay topraktan sıyrılıp çıktı. Örtüdeki katıra binerek gidenleri peşlerinden takip etti.

      Bay altı gün yol gitti, insan yüzü görür müyüm, ya da açlıktan ıssız dağ geçidinde, ıssız dağlarda ölür müyüm diye yürürken Uludağın kenarına geldiğinde beklenmedik bir yerden kıratını çekerek bir kişi çıkageldi. Yaşlı Bay atlının selamına Kalmukça cevap verdi.

      Aksakallıyı gören Cakıp, atını çekerek bu yabancıya tek gözüyle baktı.

      “Var ol bahadır!” dedi aksakal katırını çekerek.

      “Var olan aksakal.” dedi. Cakıp sakalını sıvazlayarak.

      “Oğlum! Adın sanın kimdir?” dedi ihtiyar.

      “Adımı sanımı sordunuz: İlk atam Buygur, devlet yöneten kişidir. İkincisi Babir Han, üçüncüsü Tüböy, dördüncüsü Kögöy. Kögöy’den Nogoy, Nogoy’dan ben oldum… Otuz yıldan beri Altay’ın dağlarında yaşadım. Adım Cakıp…

      “Ah, aman Tanrım! Cakıp’ım sen misin? Ciğerim sağ mısın?” diye Bay çığlık attı. “Ben Bay, ağabeyinim.”

      Cakıp attan kendini atarak katır üzerindeki ihtiyarı kucaklayıp indirdi. Gözlerinden yaş döktü; ağladı, ağladı. Yıllardır birbirinden ayrı olan iki kardeş çölde ağlayıp dertleştiler. Birbirine kavuştuklarına sevinen zavallılar gözlerinden yaş akıtıp bir süre oturdular.

      “Cakıp’ım, seni araya araya atım kuş kirazı gibi, bitim Torgay gibi oldu” dedi Bay.

      Cakıp “Ah, tövbe!” diye Tanrı’ya sığındı. “O günleri Tanrı haber verdiği ya da ruhlardan işaret geldiği zaman uykum kaçıp, oturacak yer bulamadım. Kalbim yerinden oynadı, perişan oldum, ağabey hep seni düşündüm, rüyama girdin. Beklediğime değdi, şimdi işte rüyam gerçekleşti.”

      Güngörmüş iki ihtiyar birbirine sarılıp başlarından geçenleri anlattılar. Sevindiler, bezdiğimizde dağılsak da, ölmediğimiz sürece görüşecekmişiz diye Tanrının takdirine şaşırıp, söylemeye söz bulamadılar.

      “Kaç çocuğun var Cakıp’ım?” diye sordu Bay.

      “Bir tane.”

      “Çocuğunun adı nedir?” dedi Bay.

      “Adı Manas. On üç yaşında”.

      “Ad veren bilerek vermiş, adı kutsal bir addır. Atalarımızın ruhu yardımcı olsun!” diye Bay Tanrı’ya sığındı. “Şimdi aklımdayken söyleyeyim. “Manas’ı yakalayıp getirin!” diye Esen Han’ın gönderdiği Neskara adlı dev altı bin askerle geliyor. Bunu gözümle gördüm, kulağımla duydum.”

      “O zaman yola çıkalım, Bay ağabey.” Cakıp’ın kalbi sızlayıp kayası titredi, çabucak avul yolunu tuttu.

      Cakıp avula haber verdi. Neskara’nın askerlerinin binlerce olduğundan korkmaya başladı.

      “Bu Çinli ve Kalmukların askeri çokmuş. Bize saldıracaklarmış. Neskara gördüğünü diri yutan bir devmiş. Bunlara at, kız hediye edelim, hayvan ve altın hazırlayalım.” dedi Cakıp.

      “Ey baba, düşmanı gördüğün zaman böyle korkup duruyorsun. Yüreğin sökülüp alınmış gibi. Artık korkma! Canını sıkma. Yaşadığım hâlde halkımı tutup nasıl onlara vereyim. Kaderimde varsa oktan öleyim. Kara canı esirgemeden mücadele edeyim. Bu kudurmuş Kalmukların yiğitliğini deneyeyim. Cezasını vereyim.” dedi Manas.

      Manas’ın fikrini Akbalta destekledi. Komşu Türk kabilelerine, altı günlük mesafedeki Kazaklara haber gönderdi.

      Neskara’nın aç kalan altı bin askeri yolunu şaşırıp Cakıp’ın kışlağı olan Keng-Aral’a geçerek yoldaki Moğolların yurdunu basıp, on bin at ele geçirmişlerdi. Sayıları beş yüze varmayan Moğollar “Nereden çıktı bu haydutlar! Ya savaşmanın yolunu bilmiyorlar ya da küstahlık ediyorlar!” diye onların peşine düştüler.

      “Hey, siz kimsiniz? Düşmanınız olan kim?” diyerek hayvanlarını çaldıran Moğol beyi Caysangbay at üzerinden bağırdı.

      Dil bilen Şart Basangkul seslendi:

      “Hey, Cakıp Bay’ın avulu nerede? Onu arıyoruz.”

      “Hey, o Kulan yaylasında. Onlar için mi bizim hayvanlarımızı soyup götürüyorsunuz? Onlar çöpünü yedirtmeyen kötü insanlardır. Öç alacaksanız onlardan alınız, hayvanlarımızı geri verin.”

      Neskara “Atları çok olan kurnaz ihtiyar Cakıp, oğlunu saklayıp yolumuzu sapıttı; hile yaptı, bunun atlarını geri verip, Cakıp’ı yakalayalım.” diye düşündü.

      Basangkul “Hey, hayvanlarına dokunmayacağız. Buraya gel. Bize Cakıp’ın oğlu Manas’ı bul.” diyerek Caysang’ı çağırdı.

      “Bunca insan arasında yol bilen biri yok muydu? Yol bilmeden ordu yönetilir mi? Hey, at ve avulumu yağmalasan bile Manas bahadıra dokunmam.”

      Basangkul, Caysang’ı yakalamak için onu kovalamıştı. Moğol’un okçusu yay ile Şart’ı düşürdü. Sanagkul’un öldüğünü gören Neskara, Moğollara saldırdı. Çinlilerin askeri kalabalık olduğu için Caysang dayanamadan avuldan kaçtı.

      Neskara, Moğolların avulunu yağmaladı. Erkeklerin başlarını kesti, on beş yaşındaki kızlardan yüz otuzunu, karakaşlı güzel gelinlerden iki yüzünü seçip, ganimet olarak aldı. Develerini bağırtarak, eşeklerini anırtarak yola koyuldular.

* * *

      Cakıp haber verdikten sonra davul çalındı, Kırgızlar toplu olarak ayağa kalktı. Cakıp’ın avuluna sığınan Altaylı Türklerden, katılan her kabileden ordu kuruldu, Akbalta asker başı oldu.

      Manas’ın yönettiği altı yüz kişilik ordu dağ geçidinin ağzında Neskara’nın önünü kesti. Birden bire çıkan toplu haldeki ordu, Neskara’nın altı bin dörtyüz askerini şaşkına çevirdi, onlar arkalarına bile dönemeden kuşatıldı.

      Manas’ın ordusu Kalmuk için Çin’in arasındaki hudutta Neskara’yı yarım gün tuttu, sonra Altaylı Türkler; Kazak, Nayman, Moğol, Uyşunlardan oluşan büyük bir ordu ile Manas’a yardım etmek için geldiler. “Ya ölürüm, ya görürüm… Manas’ın başını Esen Han’a ulaştırayım.” diyen Neskara sinirlendi.

      Kök Çologunu mahmuzlayıp ortaya çıkan beyaz sakallı Akbalta “Ey, Neskara dev! Kanlı gazanın laneti, andı vardır. Oyunu kuralına göre oynayalım. Teke tek çıkalım!” dedi.

      Çinlilerden Dang-Dang adlı pehlivan Ularboz atını oynatıp, ucu pulat mızrağını uzatıp, kazan kadar olan gürzünü eline alıp ortaya çıktı.

      Kırgız tarafından, Moğol’un yaman bahadırı olan Künös pehlivan gürzünü sürükleyip böğürerek ortaya çıktı. İki bahadır mızrak oynatıp birbirlerine uzaktan saldırdılar. Taraflar birbirlerine üstün