Akedil Toyşanulı

Türk-Moğol Mitolojisi


Скачать книгу

ilişkisini ortaya koymak; millî bilimsel çalışmalarda sırasını bekleyen gerekli işlerden biridir. Bu sebeple Kazakların geleneksel çadırının kuruluşu ve anlamı hakkındaki bağımsız bir çalışmamızı içeren “Dördüncü Bölüm”e de yer verdik.

      Elbette Türk-Moğol halklarında boylar ve ulusların ortaya çıkışını tasvir eden totemik-şecere mitleri ile Tenir [Tanrı], Umay, Kıdır Ata [Hıdır ata], Aldaşı gibi birçok ruh-iyeyi tasvir eden teogonik mitler, baksılar hakkındaki şaman mitleri, kıyamet hakkındaki eskatoloji mitleri de bulunmaktadır. Mitlerin söz konusu türlerini detaylı bir şekilde inceleme geleceğe bırakılmıştır. Yazar ayrıca Moğol folklorunda Eski Türkler ve Kazaklar ile ilgili olan köken mitlerinin bazı örneklerini Kazak Türkçesine tercüme edip açıklamalar yaparak zamanında yayınlamıştır (Toyşanulı, 2006:).

      Mitin Görkemli Âlemi: Özü ve Bilgi Düzeyi

      Günümüze kadar “Mit nedir?” sorusuna her dönemin araştırmacısı kendi bakış açısı doğrultusunda farklı cevaplar vermiştir. Bu durum doğaldır da. Folklor bilimi bakımından mit; insanın, dünyanın, dünyadaki bütün varlıkların yaratılışını ve ortaya çıkışını beyan eden halk nesrinin eski örneklerindendir.

      Mitte dünyanın nasıl yaratıldığı anlatılmakta, onun biçimi ve şekli açıklanmakta, “Neden böyle?” sorusuna cevap verilmektedir. Bir varlığın yaratılışını anlatıyor deyişimiz; yaratıcı ruh ya da yaratıcı bir sırlı gücün, iyenin, özel ya da kutsal bir kahramanın hareketini tasvir etmek ve o yaratılan nesnenin sebeplerini, özelliklerini, asıl manasını açıklamak demektir. Bu nedenle mitte rol alan ilahlar ile kahramanlar, kutsal atalar olan demiurglardır. Bu mitik devir (mitik zaman); bu ilahlar ile kahramanların, özel ruhların, totem ataların hareket ettiği, ilk dönem dünyasının varlığa getirildiği dönemdir.

      Öncül bilim adamlarının detaylı bir şekilde anlatmaya çalıştığı üzere miftik vakıt [mitik zaman], miftik kenistik [mitik düzlem], mifologiyalık oylav [mitolojik düşünce] kavramları miti açıklamak için kilit durumdadır. Bununla birlikte bunlar mitolojiyi özgün kılan temel kategorilerdir.

      Mitik zamanın gelişiminin başı, kronolojik bakış açısına göre dünya ve içerisinde yer alan nesnelerin yaratıldığı dönem olduğu için olağanüstü bir devir ve ilk seviyedir. Mitik zamanda ilahlar ve kahramanlar aktiftirler, insanoğlu ise daha pasiftir ve yavaş hareket eder. Hâlbuki daha sonraki tarihî dönemlerde ilahların hareketleri yavaşlar, insanoğlu aktif hale gelir. Mitte daima geçmiş zaman anlatılır fakat o, günümüzde şekillenmiş dünyanın anlaşılması için yol göstermektedir. Mitik zamanda insan dünyaya gelir ve bununla birlikte ilk ölüm gerçekleşir; hastalık, günah, ecel, türlü iyilikler ile türlü zalimlikler, uğursuzluklar yaratılır. Mitik zaman, ilk insanın ölümünden sonra basit düz çizgideki tarihî zamana dönüşür. Mitik zaman o sıfır noktasından başlar, bunu mevsimlerle gök cisimlerinin oluşumu izler, mevsimlik adetler kompleksi oluştuktan sonra da dönemlere ayrılmış zamana geçiş yavaş yavaş gerçekleşir. Kısaca söylersek o düz bir çizgi değildir. Daha sonraki zamanlarda, sonraki her mevsimde daire gibi tekrar edip (dönüp) duran zaman adlandırmasının ilk özgün şeklidir.

      İlk insanın ölümünden sonra tarihî zaman başlar. Tarihî zaman sıradan ve ölümlü kişinin hayatı ile ölçülür. Tarihi zaman, kutsallık ile geleneksel özellikten arınmıştır. Mesela 22 Mart 2016, bir sonraki yılda yatay düzlemde 22 Mart 2017 olarak aritmetik şekilde verilmektedir. “Dünyanın yaratılışının tamamlanmasından günümüze dek sürekli tekrarlanmaktadır.” şeklinde açıklanmaktadır yani bilinçte kodlanmıştır. Bunu örneklemek için bir kişinin öldüğünü varsayalım. Söz konusu durum, İslam mitolojisine göre şu şekildeki bir mitle izah edilebilir: Şeytanın aldatmalarına kanıp, yasak elmayı yiyerek günah işleyen Âdem nesli; sahip olduğu özelliklerinden sıyrılıp yeryüzünde ölümlü kula dönüşür, kendilerine abıhayat içerek sonsuza kadar yaşama hakkı verilmez ve insanoğlu, bu güzel durumdan mahrum kaldığı için Azrail gelip canını alır.Yani insan ölür, sebebi de en başta ecelin peyda olmasıdır. Bu durum bugün de tekrar edip durmaktadır demek mümkündür. Yani eski mit tekrar etmektedir. Aynı olayı Türk mitolojisi çerçevesinde şöyle açıklamak mümkündür: Tanrı ilk insanı yarattığında köpek onu düzgün koruyamamış; böylelikle şeytan, insanın üstüne tükürmüştür. Bu sebeple insan hastalığa maruz kalmıştır. Tanrı, kargaya ölümsüzlük suyunu vermiş; karga bu suyu döktüğü için içememiştir. Bundan dolayı insanoğlu ölümlü zayıf bir kula dönüşmüştür ve şimdi ölmektedir. Kısacası mitik zamanda bir sebep vasıtasıyla ortaya çıkan durum, şimdi tarihî zamanda da tekrarlanmaktadır. Mitik zamana döngüsel zaman denilmesi bu nedenledir.

      Mitik zaman folklorda, olağanüstü olaylar ve muhteşemliklerin ortaya çıktığı özel bir zaman; tertip ve düzenin, kavmi devam ettirecek değerler ile örf-adetlerin şekillendiği adil bir devir olarak övülmektedir. Daha sonraları bu toplumsal-ütopik özelliğe vurgu “Ergenekon”, “Ötüken”, “Jeruyık”, “Jideli Baysın”, “Bumbın Oron”a taşınmış ve övülmüştür. Mitik zamanın başlangıcının işaretleri Moğol, Buryat, Hakas, Altay, Tuvaların arkaik destanlarında iyi korunmuştur. Kazaklarda bayağının bay zamanı [eskinin bay zamanı], koy üstinde boztorğay jumırtkalağan zaman [koyun üstünde bozturgayın yumurtladığı zaman], Alaş Alaş bolğanda, Alaşa han bolğanda, tanbasız tay, ensiz koy bolğanda [Alaş Alaş olduğunda, Alaşa han olduğunda, damgasız tay, işaretsiz koyun olduğunda], bayağı ötken zamanda, din musılman amanda [eski, geçmiş zamanda, din, Müslüman sağ olduğunda] şeklindeki kalıntılar göz önüne gelmektedir. Orhun Abideleri’nde “Yukarıda mavi gök, aşağıda kara yer yaratıldığında, ikisinin arasında kişi oğlu yaratılmış.” ifadesiyle mitik zaman tasvir edilmektedir. Moğolların arkaik destanının başlangıcında mitolojik devrin izlerini çok güzel bir şekilde tasvir eden bir gelenek vardır:

      Yer yaratılırken,

      Ateş yanarken kavda,

      Çiçek tomurcuklanıp çiçeklenip,

      İlk gün attığında.

      Süt denizi su birikintisiyken,

      Ulu dağ balçık iken,

      … Dev ağaç kavak

      Zayıf çubuk çağında,

      Yeri taşıyan balina

      Küçücük balık çağında.

      Böylece âlemin ilk ortaya çıkışı ile başlayan mitik zaman devri, âlemin sonunun geleceği eskatolojik ahir zaman ile tamamlanmaktadır. Mitte sürekli olarak geçmiş zamandan bahsedilse de ahir zaman hakkındaki mitte gelecek tahmin edilmekte; onda yaratıcılık değil tam tersine yok oluştan, kaosun ortaya çıkışından söz edilmektedir. Ahir zamanda âlemi düzene sokan yaratıcının yenilişi ve bu düzene kasteden zalim güçlerin galibiyetinden söz edilmektedir. Fakat ahir zamandan sonra dağılan âlemin tekrar yaratılacağı, ahiret hesabı olup zalimlerin cezalandırılmasıyla da yenilenen alemin tekrar ortaya çıkacağı söylenmektedir.

      Mitik mekân; dikey yönde yukarı, orta, aşağı olmak üzere üç dünyaya ayrılmaktadır. Bu üç âlemi yerin göbeğindeki Ulu Bayterek’in birleştirdiği söylenir. Türk-Moğol mitolojisinde bazen Bayterek alınıp yerine kozmos dağı (Sümber dağı, Altay dağı) yerleştirilmektedir. Kazak destanında kozmos dağı Jer ortası Köktöbe [Dünyanın ortası Köktöbe], Meken izdep jigitter kel keteli, Jer ortası Köktöbe belgi eteli [Yer arayıp yiğitler gidelim, Yerin ortası Köktöbeyi belirleyelim]; Moğol destanında ise Bolzootın bor tolgoy [İşaretli boz /ak tepe] şeklinde adlandırılmaktadır. Yukarı dünya ilahlar ile ruhların,