Yusufoğlu Şükrullah

Kefensiz Gömülenler


Скачать книгу

tutuklandığını bilmiyorum. Elbette “Ötgen Künler” gibi halkın severek okuduğu bir eseri yaratan Abdullah Kâdirî veya ilim irfan sahibi Fıtratlar ve Çolpanlar, kendi halkının bahtına karşı mücadele etmiş olamazlar! Sadece bunlar değil, ya Feyzullah Hocayev, Ekmel İkramov ve onlarla birlikte binlerce, binlerce tutuklanan aydınlar? Asla böyle büyük adamlar kendi halkının zararını gözetmiş olamazlar! Bunlar, hiç halkın bahtına mani olmak isterler mi? Hayır! Hayır! Bunlara hakikati bilmeyen nâdanlar demek mümkün mü? Hayır!.. Hâl böyle olunca, bir halkın böyle kabiliyetli evlâtları, adı düşmana, milliyetçiye çıkarılarak kurşuna dizilip, öldürülüp yok edilirse, buna adalet denilebilir mi? Kaldı ki, bunların her biri kendi halkına iyilikten başka bir şey dilememişlerdi ki! İyiliğe ceza mı?! Bunlara hiç kimse acımaz mı? O zavallıların âkıbeti, ak ile karayı birbirinden ayırabilecek kadar akıl, idrâk sahibi olan bir insanı düşündürmez mi? Meselâ ben kendim, kitaplarını elimden düşürmeden geceler boyu uyumadan okuduğum, edebiyatımızın gururu, parlak yıldızı olan 24 yaşındaki Osman Nâsır’ın tutuklanmasına dilimle itiraz edemesem bile hiç gönülden razı olur muyum?

      İçinden geçenleri söylemeye neden korkuyorsun? Kimden? Birisinden bir sebeple korkarak hakikati söyleyemeden yaşamak hürriyet mi? Abdullah Kâdirî’nin “Ötgen Künler” ve “Mehrabdan Çayan” romanlarını insanlar gizlice elden ele dolaştırıp okumakta ve asla yırtıp atmamakta. Ben böyle adamların ölümüne sevinir miyim? Asla, asla! Peki, ya onların kitaplarını okuyan halk?! Yani, halkın sevdiği insanları tutuklayanlar mı halk düşmanı, yoksa bu adaletsizlikten nefret edenler mi?

      Zihnimi meşgul eden bu acı gerçekleri söylemek mümkün müydü?! Söylemeye değil, hatta bunu hayal etmeye bile korkarsın! Bunu söylemek, kendini doğrudan doğruya milliyetçi ve düşman göstermek olurdu. Derdini kime anlatırsın? Kim dinler?! Tepende elini yumruk yapmış, tehditler savurup duran sorgu memuruna mı? Tek çare:

      Tanrım özün, özün yarlıga,

      Özünden başka medet yok,

      Ne dostum var, ne dert ortağım,

      Özünden hiç özgeye had yok!

      Taŋrım öziŋ, öziŋ yarlaka,

      Öziŋden heç özge meded yok,

      Ne dostım bar, ne derd tiŋlavçim,

      Öziŋden heç özgege had yok.

      diyerek Tanrı’ya yakarmak veya bu iftira işkencelerinden kurtulmak için koğuşta intihar eden İvan gibi kendi canına kast etmek!

      TANRI’NIN GAZABI

      Bugün beni öyle bir odaya soktular ki, Tanrı’nın huzurunda her ne günah işlediysem, bilmiyorum, koğuş değil, âdeta cehenneme girdiğimi zannettim. Diğerlerine nazaran biraz geniş olmakla birlikte, girer girmez insanın genzini yakan öyle bir iğrenç koku ile karşılaştım ki, tahammül etmek mümkün değil. Tıpkı kedi, köpek leşinin içine girmiş gibi oldum. Koğuşlardaki tütün dumanına, kırk derece sıcakta fışkıran ter ve köşedeki oturaktan yayılan pislik kokusuna alışan insanın bile buna tahammül etmesi zordu.

      Koğuşta betona çakılı birkaç boş demir somya, bir köşedekinde birisi arkası dönük, kımıldamadan yatıyordu. Ayak tarafında da bakır oturak duruyordu. Yorganımı, yastığımı somyaya atıp açmak içimden gelmedi. Düşünceye dalıp oturdum. İğrenç kokudan dolayı kusmak istiyordum. Nereye kaçarsın! Ne çare! Acaba beni cezalandırmak için mi bu hücreye attılar? İnsan nelere alışmıyor, nelere tahammül etmiyor! Esirlik!

      Bu yatan adam kim? Koğuşun bu kokusuna nasıl tahammül ediyordu? Niçin bir şey demiyordu? Hapishane geleneğine göre, koğuşa herhangi bir yeni mahkûm atılacak olursa, acaba dışarıyla ilgili bir haber verir mi, dert ortağı olur mu, dercesine ümitle gözüne bakılırdı. Bu adamdan hiç ses seda çıkmıyordu. Sağ mı, ölü mü, anlamak için yanına vardım. Hay tövbe, meğer bütün iğrenç koku bu adamdan geliyormuş. Gözleri kapalı, kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. 70-75 yaşlarındaki adam dönerek bana baktı ve hiçbir şey söylemeden gözlerini yine yumdu. Biraz sessizlikten sonra, ağlamaklı bir sesle feryada başladı:

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Şükrullah, “Ma’rifetniŋ Başı Ezgülikke İşanış”, Kasasli Dünya, Taşkent 1994, s. 21.

      2

      Şükrullah, Yahşilikniŋ Cezâsı-Cevâhirat Sandığı, Taşkent 1995, s. 210.

      3

      Kaysın Kuliyev, “Yarkın Talant”, Umrbâkiylik-Şükrullâ İcâdınıŋ Turfa Kırraları, Taşkent 2001, s. 10.

      4

      Yahşilikniŋ Cezâsı-Cevâhirat Sandığı, s. 211.

      5

      Pavel Ulyaşov, “Vicdan ve Muhabbet Bilen (Şükrullâ Portretige Çizgiler)”, Umrbâkiylik-Şükrullâ İcâdınıŋ Turfa Kırraları, s. 23-24.

      6

      Yahşilikniŋ Cezâsı-Cevâhirat Sandığı, s. 211.

      7

      Açıl Tâhirov, “Bürgüt Pervâzı”, Umrbâkiylik-Şükrullâ İcâdınıŋ Turfa Kırraları, s. 120.

      8

      “Hakikatni Aytışdan Çöçimeylik”, Kasasli Dünya, s. 115.

      9

      Metyakub Koşcanov, “Serhisâb (Şâir, Nâsir, Dramaturg)”, Umrbâkiylik-Şükrullâ İcâdınıŋ Turfa Kırraları, s. 4.

      10

      “Hakikatni Aytışdan Çöçimeylik”, Kasasli Dünya, s. 115.

      11

      Sâbir Mirveliyev, Özbek Edibleri, Taşkent 1993, s. 111.

      12

      “Hakikatni Aytışdan Çöçimeylik”, Kasasli Dünya, s. 116.

      13

      “Deŋizde Bir Tün..”, Kasasli Dünya, s. 137.

      14

      Begali