Aksoy Ömer

Boşnak Alhamiyado Edebiyatı


Скачать книгу

göz attığımızda 16. yüzyıl sonlarından 17. yüzyıl başlarına kadar Dalmaçya kıyılarından günümüzdeki Sırbistan topraklarına kadar Arap harfleri ile yazılmış edebî metinlerle karşılaşmaktayız. İlk dönem ürünleri olarak kabul edebileceğimiz bu eserlerin ortak vasfı ise aşk temalı ve lirik bir tarzda teşekkül etmiş olmasıdır. 1588 yılına ait olan Hırvat Türküsü ve 17. yüzyılın başlarına ait olan Nuto Moje Čuda i Ljute Nevolje adlı lirik tarzda yazılmış anonim şiir, 14. yüzyılda yaşayan ve Rönesans döneminde kendine özgü lirik tarzıyla modern lirik şiirin biçimini ve üslubunu yaratarak Avrupa’yı etkisi altına almış olan Francesco Petrarca’nın Dalmaçya ve Dubrovnik kanalıyla Bosna Hersek’te teşekkül eden şiir geleneğini nasıl etkisi altına aldığını göstermektedir.115

      Nuto Moje čuda i ljute nevolje,

      Otkad tebe nisam, gospo, vidio,

      Nije meni suze ronit po volju,

      Jere tebe nisam, zlato vidio. 116

      Bak gör ki başıma gelenleri; tuhaf ve ağır dertleri

      Seni görmeyeli efendim,

      Isteyerek gözyaşı dökmüyorum,

      Zira seni görmedim, altınım benim.

      Bosna Hersek’te İslamiyetin yayılması ve İslami tarzda eğitim veren medreselerde öğrenim gören isimlerin giderek artması bu edebiyat geleneğinin zamanla dinî-tasavvufi bir gelişme çizgisi kaydettiğinin bir delili olarak kabul edilebilir. Yine tarihî süreçte Müslümanların yaşadığı coğrafyada bu geleneğe mensup şair ve yazarların yetişmesi söz konusu olmuştur. İslamiyet’in benimsenmesi ile birlikte lirik temalar yerini dinî-didaktik ağırlıklı temalara ve klasik Türk edebiyatı türlerine bırakmıştır. İslamiyet ile birlikte Türk tekke-tasavvuf geleneğinin Bosna Hersek coğrafyasında yayılmasına paralel olarak dervişlerin mistik serüvenleri ve onların mistik dünyaları edebiyatın önemli malzemelerinden birisi olacaktır.

      İslamiyet’in hızla yayılması ve Türk kültürünün Boşnakları nüfuzu altına almaya başlamasından itibaren Boşnakların Türkizm (Turcizam) adını verdikleri Boşnak diline Türkçeden girmeye başlayan sözcükler de bu edebiyat geleneğinde yazılan şiirler içerisinde oldukça yoğun bir şekilde kullanılacaktır. Türkçe kökenli sözcükler Boşnakçanın fonetik yapısına uygun bir şekilde kullanılmak suretiyle şiirin ahenginde herhangi bir bozukluğa sebebiyet vermemektedir. Bu durum Osmanlı Klasik edebiyat geleneğinde Farsça ve Arapça sözcüklerin Türkçenin fonetik yapısına uyun bir şekilde sanki Türkçe bir kelimeymiş gibi kullanılması ile benzer bir yapı arzeder.

      Şüçür çini kad je kolay,

      Sabur çini kad je belay,

      Dalalete ti ne gleday,

      Taharet nefsu dobro poday.

      U pamet se ti obuy, dost canum,

      Terç uçini alçak huy dost canum, yahuy,

      Dragom Bogu ti robuj, dost canum,

      Allah, Allah, aşkile huy.

      Kolaylığa şükret,

      Belaya sabret,

      Dalaletten uzak dur,

      Nefsine al taharet, iyice temizle.

      Aklını başına topla, canım dostum,

      Alçak huyu terket, canım dostum, ya Hu,

      Güzel Allah’a kulluk et, canım dostum,

      Allah, Allah, aşk ile, ya Hu.

      Bosna Hersek’te Türk hâkimiyeti ve Boşnakların İslamlaşması ile birlikte Osmanlı tarzı klasik medreselerin açılması Boşnak kökenli okur-yazar kitlenin Türkçe, Arapça ve Farsça ile tanışmasına ve bu dilleri edebî eserler vücuda getirecek derecede öğrenmesine imkân sağlamıştır. Girişte üzerinde kısmen durduğumuz; Boşnakların klasik edebiyatı olarak adlandırdığımız bu dönemde Türkçe, Arapça ve Farsça edebî eserler kaleme alan sanatkârlar kısmen kendi ana dillerinde de eserler vücuda getirmeye başlamıştır. Arap, Fars ve Türk dillerinin çok dar bir alana hitap etmesi de bu dil ile söyleyişin bir taraftan da Boşnak halk dilininin de etkisi altına girmesine sebep teşkil etmiştir. Bu bağlamda alhamiyado edebiyat geleneği içerisinde Bosna Hersek sınırları içerisinde konuşulan Boşnakçanın farklı ağız özellikleri belirgin bir şekilde yansıtılmıştır. Bunda elbette ki bu edebiyat geleneğinin didaktik bir yapısı olmasının da etkisi vardır. Ayrıca halk dilini yansıtmasına rağmen klasik edebiyat geleneğini temsil eden Türkçe kökenli sözcükler de oldukça fazladır.117

      Bahsi geçen 3 dilin de bu dönem itibariyle Arap alfabesi ile yazılması, Arap alfabesini iyi seviyede öğrenen Boşnak okur yazar kesimin kendi ana dillerini de bu alfabe ile yazmasında etken olmuştur. 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Arap harfleri ile Boşnakça yazın çok geniş bir alanda yayılarak 20. yüzyıla kadar gelişme göstermiştir. Ancak Arap harflerinin Boşnakçaya uyarlanması noktasında tek bir standart kullanım söz konusu olmamıştır. Tüm şair ve yazarlar bu sorunu kendi yöntemleri ile çözmüşler, kendilerine göre bir kullanım şekli geliştirmişlerdir. Arap alfabesinde bulunan sesli ve sessiz harflerin Boşnakçadaki tüm sesleri karşılaması mümkün olmamıştır. Boşnakçada 5 temel sesli harf varken Arapçada bu sayı 3’tür. Yine Boşnakçada bulunan ž (j), c (ts), ć, č (ç), đ (c), p, lj (ly), nj (ny) seslerinin Arap alfabesinde karşılığı bulunmadığı için bu sesleri karşılamak için Osmanlı Türkçesinde olduğu gibi farklı yöntemler kullanılmışlar, Osmanlı Türkçesi ve Farsçaya başvurmak suretiyle Arap alfabesinde olmayıp Türkçe ve Farsçada kullanılan sembolleri Boşnakçaya uyarlamışlardır. J ve p sesleri Türkçe ve Farsçada kullanılan sembollerle karşılanmıştır. Ancak alhamiyado edebiyatında yazarlar Boşnakçada bulunup Arap alfabesinde ve aynı zamanda Türkçe ve Farsçada bulunmayan c (ts) , č (ç) , đ (c), lj (ly), nj (ny) sesleri için uygun işaretler bulmak zorunda kalmışlardır. Şairlerin kendilerine göre bu sorunu çözmeden kastımız bu noktada geçerlidir. Tüm şair ve yazarlar kendilerince bu 5 sese karşılık semboller kullanmışlardır.

      20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bazı araştırmacılar ve alhamiyado edebiyatı sanatçıları Boşnakçanın Arap alfabesine düzgün bir şekilde uyarlanması ve alfabenin yeniden düzenlenmesi ile alakalı görüşler bildirmişler ve bazı reform çabalarında bulunmuşlardır. Alfabede reform çabalarının ilk önemli ismi Mostarlı yazar ve şair Omer Humo’dur. Humo mensur kaleme aldığı Sehvetü’l-Vüsul adlı eserinde Boşnakçanın Arap alfabesi ile yazımı üzerinde durmuş ve bazı izahatlarda bulunmuştur. Humo’dan sonra İbrahim Berbiç, hazırlamış olduğu Boşnakça-Türkçe gramer kitabında Arap harflerinin Boşnakça seslere uyarlanması meselesinde belirli bir yazım kuralı ve sistem geliştirmeye çalışmıştır.118 Daha sonraki yıllarda Yunuz Remziya Stovra, Ibrahim Selyubats ve Arif Sarayliya alfabe meselesi ile alakalı çalışmalar yapmış; ancak tüm bu çalışmalar Arap alfabesinin kullanımı konusunda belirli bir standart getirmememiş ve alfabe sorununun çözümü noktasında kalıcı bir etki yaratmamıştır.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив