gördüklerinden ve kitaplarda okuduklarından bir şeyler yapmaya çalıştılar, kahramanların yaptıkları gibi farklı yemin ritüelleri gerçekleştirdiler…
…Daha dün gibiydi… Bir film şeriti gibi çocukluk anları gözlerinin önünden geçmişti… O zamandan bu yana köprünün altından çok su akmıştı. Böylece kendisi de bir yetişkin oldu, kendi yolunu arıyor gibiydi ve evlat edinen babası Tomas’ın rehberliğinde ticaret yolunda yürüyordu. Tomas Amca öğretmekten asla yorulmamıştı ve kendisi de sürekli öğrenmeyi bırakmamıştı.
Şu anki rehber hocası, memleketinin yerlisi olan Aspan’dı.
Bu arada yeri gelmişken, Aspan hakkında bahsetmek gerekirse…
Amerika Birleşik Devletlerinin N eyaletine gittiğinden beri bir Whatsapp veya bir messenger aracılığıyla bir mesaj iletebilecek olmasına rağmen, her nedense bir kez bile kendisini arayıp sormaya tenezzül etmemişti… Neden sessizdi? Veya bir şeye mi kızgındı? Yoksa Hanmurat’ın Amerika’dan kendisiyle gelip bir süre daha Şerkala’da kalmasından memnun değil miydi? Onun kendi kararının aralarında bir anlaşmazlığa neden olabilir miydi? Tanıdığı kadarıyla, o geniş bir ruha sahip makul bir insandı. Şimdi hatırladığı gibi, üvey babası Tomas, ölümünden hemen önce ikisini de yanına çağırmış ve kendi vasiyetini bırakmıştı – o Aspan’a emanetti. Bunu unutabilir misin?
– Aspan, sen oğlum Hanmurat’ın ağbisi ol! Ömrün boyunca ona vasilik edeceğine dair yemin et! Söz ver. Ve sen Hanmurat, şimdi onun öz küçük kardeşisin, ona sadık ol! Ancak bu şekilde ruhum öteki dünyada huzurlu olabilir…
Babanın ölüm öncesi talebinin göz ardı edildiğini söyleyemem. Aspan o zamandan beri gerçekten de bir ağbi gibi Hanmurat’la yakından ilgilenmişti ve her zaman ona yardım elini uzatmaya hazırdı. Açıkçası, bir ağbi ve aynı zamanda bir arkadaşı olarak iyilikten yapmaktan onu mahrum etmiyordu.
Hanmurat, evlat edinen babası Tomas Trams’ın ölümünden sonra iş hayatında ilk adımlarını atmaya başlamıştı. Genel olarak, bu konuda adı geçen ağbisi Aspan ile yakın çalışıyordu.
Bir gün Amerika’da Aspan’nın onunla şöyle bir sohbeti olmuştu:
Ağbisi yavaşça ve düşünceli bir şekilde, işe daha yeni başlıyorsun, diye başladı sözlerine. – Şunu aklından çıkarma: iş hayatında arkadaşlık ikincil ve koşullu, geçici bir olgudur. Bazen öyle olur ki, her iki kişiden birisi, en uygun bir fırsatta diğerini hiçbir şeysiz bırakmaya hazırdır.
– Abi, öyleyse neden böyle girişimcilerle işbirliği yapalım ki? – Hanmurat sert bir şekilde yanıtladı.
– İşin başarısı için gerekirse şeytanla da arkadaş olmalısın. Öyle çaresiz durumlar var ki, en büyük düşmanın bile anlaşma yaparken en iyi dostun olur…
– Üzgünüm ağbi, ben böyle yapamam…
Bunun için ağbi bir ağbidir, onun gençlik maksimalizmine anlayışla karşılamış ve yanıtı cevapsız bırakmıştı, ancak sonunda şöyle devam etti:
– Ronnie adında bir Amerikalı ile yakın temasta olduğum bir dönem vardı. Çok hırslı ve gururluydu. Ne oldu… başarıya ulaştığımızda, işin kaymağını kendisine aldı ve ortadan kayboldu.
Onu hatırlayınca Aspan yüksek sesle güldü.
Yetişkin oyunlarını anlamayan bir genç olarak biraz kafası karışmıştı. Ağbisinin kahkahasının anlamını hemen anlamamıştı, ama içinde ağır bir duygu ve zihninde birçok cevaplanmamış soru duruyordu.
Birkaç saat sonra Aspan kendisini onu aramıştı:
– Merhaba Hanmurat aradın mı? Bir şey mi istedin?
– Özel bir durum yok. Sadece ağbimi özledim.
– Öyle mi? Amerika’dayken, akrabalık duygularını pek ifade etmezdin…
– Haklısın. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, birlikte olmak için özlem duymaya başlıyorum…
– Tamam, sözlerime aldırış etme! Sana inanıyorum. Başka ne söylemek isterdin? Şerkala’da olmak hoşuna gidiyor mu?
– Evet, gidiyor! Hatta bayağı fazla. Sadece…
– Sadece ne? Sorun nedir?
– Ağbi, Şerkala … keder içinde…
– Ne tür bir keder?
– Bir bilseniz! Büyüdüğüm yetimhane kapatılmış. Ve orada kanser hastaları için bir hastane açacaklarmış. Kanserden muzdarip insanların sayısındaki artıştan endişe duyuyorum. Neden çok kanser hastası oluyor? Sorunun özünü anlayamıyorum…
Aspan sözünü kesti:
– Haberim var. Yolda ben de senin gibi yurttaşlarım için endişelendim… Bu sanki bir çeşit istila, sanki bir enfeksiyon!
– Arkadaşımı duydun mu? – Diye sordu Hanmurat. – Çocukluk arkadaşım? Elmurat’ı hatırlıyor musun?
– Arkadaşlığınız hakkında çok şey duydum.
– Yani kardeşim… geçen yıl vefat etti. Ve ölüm sebebinin ne olduğunu biliyor musunuz?
– Neymiş?
– Hastalığının adını söylemeye dilim bile varmıyor, o da onkolojiden muzdaripti. Son aşamada hastalığı keşfedilmiş. Ve artık kimse bir şey yapamazdı. Sonra bana çok kilo verdiğini söylediler ve ailesinin anısında onun sadece hüzünlü bir bakışı kalmış…
– Bak şu işe, o çok gençti, senden biraz daha büyüktü. Ne-den bu kadar erken yaşta böyle bir hastalığa yakalandı? Aspan bir süre durakladı ve nefesinde bile acıma hissediliyordu.
Bilmiyorum ağbi, bana hastalığını çok geç anlattılar.
– Evet! Ah, ne yazık, toprağı bol olsun, huzur içinde yatsın.
Ve sonra Hanmurat daha fazla dayanamadı ve gözyaşlarına boğuldu. Bu durumdan telaşlanan Aspan, onu sakinleştirmeye çalıştı:
– Kardeşim, güçlü ol! Kendine hakim ol! Arkadaşını geri döndüremezsin…
Hanmurat kendini toparladı.
– Elmurat ölmeden önce başka bir şey daha söylemiş: “Ah, eğer arkadaşım Hanmurat burada olsaydı ve hastalığımı bilseydi, beni kesinlikle hastalığın pençesinden kurtarırdı…”
Yine kederle ağladı. Aspan, onun ıstırabını düşüncesel olarak anlamasına rağmen, onu sakinleştirmek ve anlamsız ağlamasını durdurmak için sesini yükseltmek zorunda kalmıştı:
– Sen erkek değil misin? Hemen kes ağlamayı…
Hanmurat kendini toparladı ve tekrar ağbisine döndü:
– Ağbi, bu yüzden sana danışmak için arıyorum…
– Peki söyle bana.
– İşte, kanser hastaları için aynı hastane de maddi sorunlar nedeniyle kapanmanın eşiğinde. Onlara yardım edebilir miyiz ağbicim?
Aspan hemen cevap vermedi.
– Düşünmeye ihtiyacım var! Dedi, kısa bir duraksamadan sonra. – Muhtemelen bu sorunu aceleye getirmeden konuşmamız gerekir kardeşim… Bu tür sorunlar telefonla çözülür mü?
Yazarın ruhsal haykırışı
Yazar, söz ustasıdır… Hanmurat bu zanaatı daha önce hiç duymamıştı.
Yazarlar kimlerdir? Bu bir meslek mi? Ve merak ediyorum, hangi görevlerde