Зия Гёкальп

Türk Medeniyet Tarihi


Скачать книгу

daimi surette kalamazdı. Mutlaka, ya inecek yahut son basamağa, yani ilhanlığa kadar çıkacaktı.

      Türk milleti, başka milletlere benzemezdi. Başına bir kahraman gelirse siyasette ve medeniyette birdenbire parlar, siyasi ve medeni seviyesi birdenbire yükselirdi. Başında bir kahraman bulunmazsa inkısama ve inhilale başlardı. İnhitata başlayınca da bir an içinde sönüp giderdi.

      Bu hâlin sebebini arayalım:

      Türk devletinin inkırazını çabuklatan amil, hükümdarın vefatından sonra eyaletlerin şehzadeleri arasında taksim edilmesiydi. İslamiyet’ten sonra gördüğümüz misaller, İslamiyetten evvelki ahvali de bariz bir surette gösterir:

      Kaşgar’daki Hakaniyye Devleti’nde, her eyaletin başında bir “tigin”in hükümran olduğunu görüyoruz. Selçukîlerde de her vilayeti idare eden bir “şehzade” idi. Harizmşâhîlerde, Çingiz Hanîlerde, Timurîlerde de aynı hâl görülür.

      Yalnız Osmanlılar, bir şehzadeden fazlasını öldürmekle devletin merkeziyetini temin etmişlerdi. Fakat bu hareket de son derece vahşiyane idi.

      Devletlerin birdenbire parlaması da, birleşmeleri de, gayet kolay teşkilatların yan yana bulunmasındandı.

      4. Medeniyet ve Irk

      Medeniyet zümresi ve ırk: Bazı müellifler, Türkleri bazı müesseselerinin yahut kelimelerinin müşterek olması dolayısıyla “Altay” ırkından veyahut “Ural-Altay” ırkından sayıyorlar. Bazı müesseselerin müşterek olması yahut adlarında iştirak bulunması, böyle bir ırkın mevcudiyetini temin edemez.

      Irklar, birtakım teşrihî enmuzeclerdir ki, kafa tasının, uzun yahut yassı olmasıyla; saç, sakal ve bıyıklarının da siyah veyahut kumral olmasıyla taayyün eder.

      Medeniyet zümresine gelince, bu teşrihî vasıflarla teşahhus etmez. İçtimai müesseselerin müşterek olmasıyla taayyün eder.

      Türklerin akrabalığı aranırken medeniyet zümrelerinin bazı müşterek müesseselerine istinat ederek onlar vasıtasıyla akrabalık aranmamalıdır. Türkler, muhtelif zamanlarda, Çinlilerle, Tibetlilerle, Moğollarla, Tunguzlarla, Finovalarla, Macarlarla aynı ilhanlığın müşterek siyasi bayrağı altında, müşterek bir siyasi hayat yaşadıklarından ve müşterek bir medeniyet zümresi içinde, müşterek bir medeniyet hayatı yaşadıklarından, birçok müesseseleri müşterek olmuştur.

      Siyasi ve medeni iştiraklerden doğan müşareketleri, ırki bir vahdetin tecellileri gibi görmemelidir.

      Türklerin öteden beri kaç kere ve ne kadar müddet ilhanlık teşkil ettikleri malumdur. Hatta Tatarların ve Moğolların yaptıkları ilhanlıklar da asırlarca Türklerin -aynı bayrak altında- birleşmesini temin etti. Çünkü bu ilhanlıkların umumi ve resmî, hatta edebî lisanı Türkçe idi. Umumi harsı, Türk harsı idi.

      Türkler, Altay ırkına ve Ural-Altay ırkına mensup değillerdi. Türkler, bunlarla uzun müddet, siyasetçe veyahut medeniyetçe beraber yaşamışlardı. Türklerin bunlarla görülen, az çok zahirî müşabehetleri, bu müşterek hayatın neticeleridir.

      Türk ırkına dair tetkikatta bulunan Eugene Pittard11 “Irklar ve Tarih” adlı eserinde diyor ki: “Türkler, kendi başlarına bir ırktırlar. Başka ırkların birisinden ayrılmış değildirler. Türklerle Moğollar ve Tunguzlarla Tatarlar, aynı ilhanlıkların asırlarca devam eden müşterek terbiyesini almışlar ve mütekabilen birbirini temsil etmişlerdir.”

      İlhanlıklar bulunmadığı zamanlarda da müşterek bir medeniyetin müşterek bir medeni hayatı bulunurdu. İşte, Türk âleminde “ırk” adı verilen, müşterek evsafın menşei, bu iki camiavî hayattır. Türklerin Moğol, Tunguz, Samoyed, Finova, Macar gibi kavimlerle olan bazı müşareketleri de şu siyasi ve medeni iştiraklerin neticeleridir.

      Türklerin Menşei: Eski Türkler ayrı bir ırk oldukları için asıl ve menşeileri olamaz. Türkler, kablettarih zamandan beri müstakil bir ırktırlar. Müstakil bir ırk teşkil edecek kadar da çokturlar. Eugene Pittard diyor ki: “Türklerin kati menşeini bize kim söyleyecek?” Biz burada umum Türklerden bahsedeceğiz: Garbî Türkler, umumiyetle Oğuz ve Karluk hâkimiyeti altında yaşayan Türkmanlardır. Biz Türkman ile Türkmeni ayırıyoruz. Türkmanlar, “Salur Kara Han” ve “Çanak Han”, “Satık Buğra” ve “İlik Han” adlarını da taşıyan bir “Hâkâniyye Devleti” hükümdarının zamanında İslamiyeti kabul eden ve henüz İslamiyeti kabul etmemiş olan Şark Türkleri ile mücahede eden, bir iller ve kavimler müctemiâsı idi.

      Türkman kelimesi: “Türk’e benzeyen” demekti. Aralarında din farkı olduğu için doğrudan doğruya “Türk’üz!” diyemiyorlardı.

      Türkmenlere gelince bunlar, Türkmanlar arasında henüz “il hayatı” yaşayan ve hâlâ göçebeliği terk etmemiş olan bir Oğuz ilidir. Bunları Yörüklerle karıştırmamalı.

      1) Çıtaklar: Bunlar, Selçukîlerle beraber gelmişlerdi.

      2) Yörükler: Celâleddin Harizmşâh ile gelmiş olan Türkmenlerdir. Misal: Çavdarlar, Tekeler, Karamanlar, Sarılar, Kara Keçiler, Kanglılar, Kara-Papaklar, Yomutlar (Hamîd Oğulları), İlbeğliler, Köklenler, Salurlar ilh.

      3) Azerî Türkmenler: Bunlar Ak Koyunlular ve Kara Koyunlularla beraber gelmişlerdi.

      4) Çığlar: Bugünkü Türkmenlerdir. Bunlara hususi olarak, “Türkmen” demeli. Türkman hepsinin müşterek adıdır. Bu Türkmenlerden Maraş’ta “Dulkadırlar”, Adana’da “Ramazan Oğulları” devletleri teşekkül etti.

      Istılahlar: Cemiyet kelimesi iki muhtelif manada kullanılmaktadır. La societe ve l’association manalarında bunlardan birincisi, tabii ve devamlı olan siyasi zümrenin adıdır. İkincisi, suni ve devamsız olan şair zümrelerin unvanıdır.

      Camia Kelimesi: Bu kelimenin Fransızcası yoktur. Camia, birçok cemiyetleri muhtevi olan cemiyetler cemiyetidir. Mesela Aksâ-yı Şark Medeniyeti Camiası, Türk Camiası deriz. “Milletler Cemiyeti” yerine de “Milletler Camiası” demek daha doğrudur.

      Hülasa, cemiyet, içinde yaşadığımız siyasi ve iktisadi zümredir. Camia ise cemiyetler cemiyeti demektir. Cemiyetin medeni, dinî, kavmi ilh. Camialarının cemiyet üzerinde tesirleri vardır, cemiyetin de kendi camiaları üzerinde tesirleri olduğu gibi.

      1. Bölüm

      1. İslamiyet’ten Evvel Türk Dini

      Eski Türkçede Din Istılahları: Eski Türkler dine, “Nom”12 adını verirlerdi. Din kitabına da “Nom” derlerdi.13 Türk dininin ruhani reislerine “toyon” adını verirlerdi. Kâhin ve sihirbaza da “Kam” derlerdi. “Şaman” kelimesi, bu “Kam” kelimesinden doğmuştur. “Şamanizm” eski Türklerde kehanetin ve ruhani tababetin ismi idi. Mamafih “Şamanizm” daha evvel mâderî totemizm devrinde bir “din” idi. “Toyonizm”den sonra sihir mahiyetine girdi. Bu sebeple sonraları Şamanizm, eski Türklerin dinî değil sihrî bir sistemi oldu. Avrupalılar, Türklerin bütün dinî sistemlerine “Şamanizm” demekle hataya düşmüşlerdir. Tarih sahnesine çıktıktan sonra eski Türk dinine, “Toyonizm” yahut “Nom” demek lazım gelir. Cihangüşâ’da, Türk dininde olanlara “Nomî, Nomiyân” deniliyor. Bu kitabın beyanına göre hakan huzurunda, Nomîler ile Kamlar imtihan olmuşlar. Nomîler, Kamları mağlup etmiş. Nomîlerin elinde “Nom” adlı bir kitapları da varmış. Eski Türkçede “Yalavı” sihir manasına idi. “Yalavaç” kelimesi, bu asıldan iştikak eder. “Yat”14 kelimesi de