Зия Гёкальп

Türk Medeniyet Tarihi


Скачать книгу

doğmuştur. Türkler Tatarları millî düşman tanırlardı.

      “Tavgaç” kelimesi “Tef” kelimesinden gelir. “Tef” kelimesi Mahmud Kaşgarî’ye15 göre “hiyle ve mekr” manasınadır. Binaenaleyh, “Tavgaç”, “hilekâr” demektir. Türkler Çinlilere “Tat” demezlerdi. Demek ki, din itibariyle Çinlileri kendilerinden ayırmazlardı.

      Eski Türkler, Türkçe konuşmayan milletlere “sümlim” derlerdi. Hem lisanca, hem de dince Türk’e benzemeyenlere “Sümlim Tat” derlerdi. Bundan anlaşılıyor ki; “Türk” kelimesi Türkleri, diğer kavimlerden, yalnız, lisanca ve siyasetçe ayıran bir tabir değildi; onları din itibariyle de yabancılardan ayırıyordu. Zahiri iştikakına bakılırsa, “Türk” kelimesi, “Töreli” demektir. “Töre”, “teamül ve âdet”, “la coutume” manasınadır.

      İlahların ve Ervahın Mahiyeti: Eski Türklerin dini bir nevi cemiyetsizlikti. Eski Türk dini, içtimai bünyenin tahavvüllerine tebean değişirdi. Eski Türk dininde her içtimai zümrenin maşerî vicdanı ya bir ilah yahut bir ruh suretinde idrak olunurdu. Binaenaleyh, içtimai zümreler ve cemiyet değiştikçe ilahlar da değişirdi. Eski Türklerde “Lâhût” tamamıyla “Nâsût”un bir makesiydi. Türk tarihine ait herhangi bir devrin ilahlarını bilirsek o devirde cemiyetin kaç aşiretten mürekkep olduğunu, bundan kolayca istinbat edebiliriz. Eski Türk dini “Totemizm” dini gibi bir “Cemiyetperestlik” idi. Fertler mensup oldukları cemiyete ve onun muhtelif zümrelerine taparlardı. Bunların maşerî vicdanları ferdî vicdanların fevkinde, gerçekten birer ilah gibiydi. Dinlerin mahiyetini anlamak için “Totemizm”e ait tetkikler kadar, Türk dininin tetkikatı da faideli olabilir. Fakat teessüf olunur ki, Avrupalılar, Türk dinini layık olduğu ehemmiyetle tetkik etmiyorlar. Biz burada, ilahların ve ervahın siyasi ve ailevi nasıl karşılaştığını ve her ilahın bir zümreye ait maşerî vicdana nasıl timsal olduğunu göstereceğiz. Bu tetkikler, siyasi cemiyet ve aile değiştikçe ilahların ve ervahın da aynı kanunlara tebean değiştiğini irâe edecektir.

      Türk Dininin Mahiyeti: Eski Türk dini, zahirde bir naturizm yani “Tabiatperestlik”ti. Hakikatte ise bir “Sembolizm” yani “Timsalcilik”ti. Türkler, tabii mevcutlara ve hadiselere taparken bunların içtimai zümrelerin timsalleri olduklarını bilmezlerdi. Fakat bugünkü sosyoloji ilmi gösteriyor ki bütün eski milletler, cemiyete ve onun zümrelerine timsal ittihaz ettikleri eşyaya tapmışlardır. “Totemizm” devrinde bu timsaller, hayvanlarla nebatlardır. “Natürizm” devrinde, tabii mevcutlar ve hadiselerdir. “Politeizm” devrinde, teşahhus ettirilmiş ilahlardır. Fakat bunların hepsi maşerî vicdanların zahiri timsallerinden başka şeyler değildir. Bütün eski milletler, haberleri olmadan “Cemiyetperest” ve “Milletperest” idiler. Vatanperverlik ve aileperverlik, o milletlerde milletin vicdanına ve onun dâhilinde bulunan ailevi zümrelerin vicdanlarına tapmak suretinde tecelli etmişti. Onun için biz burada, dinî tekâmülün muhtelif safhalarını cemiyete ve aileye ait tekâmüllerle karşılaştırarak tetkik edeceğiz. Binaenaleyh, evvela Türk Devleti mebhasinde, gösterdiğimiz “İl”in, muhtelif tekâmül safhalarıyla dinin tekâmül safhalarını karşılaştıracağız.

      2. Türk Medeniyetindeki İçtimai Tasnifler

      Türk Medeniyetinin Esasları: Geçen fasıldaki sözlerden anlaşıldı ki, İslamiyet’ten evvel “Toyonist” Türkler, Fârsîlere kâfir nazariyle baktıklarından İran medeniyetine kıymet vermiyorlardı. Çinlilere karşı ise bir nevi ihtirazkâr hürmetleri vardı. Türklerin Çinlilere gösterdiği bu temayül, Çin harsı ile Türk harsı arasında bazı müşterek müesseselerin bulunduğunu ima eder. Milletler arasında müşterek olan müesseselerin mecmuu(nun), beynelmilel bir medeniyet vücuda getirdiğini yukarıda gördük. Acaba gerçekten Çinlilerle Türkler arasında müşterek müesseseler ve başka tabirle müşterek bir medeniyet var mıydı? Böyle bir medeniyet varsa başka milletler de buna dâhil olmamışlar mıydı?

      Durkheim16 ile Mauss’un17 “L’Annéé Sociologique”in VI. cildinde neşrettikleri “Tasnifin İptidai Şekilleri” unvanlı makale, bize Çinliler, Moğollar, Tibetliler, Kamboçlular, Siyamlılar ve Tunguzlar arasında müşterek olan birtakım iptidai tasnifler bulunduğunu göstermektedir. Vaktiyle “Millî Tetebbûlar Mecmuası”nın 3. sayısında neşrettiğim bir tetkiknamede, Türklerde de bu tasnifin bulunduğunu ve hatta Sibirya’nın Kuriyaklar ve Şukşalar gibi iptidai kavimleriyle Finovalar, Hintliler ve İranlılar arasında da bunun bazı izlerine rast gelindiğini göstermiştim.

      Bu iptidai tasnifler ilk nazarda ehemmiyetsiz görünür. Bir medeniyetin temelini böyle esatire merbut tasniflerin teşkil edemeyeceğini itiraz olarak ileri sürenler bulunabilir. Fakat Durkheim ile Mauss, bu tasniflerin yalnız mevcudiyetini haber vermekle kalmadılar; bunların bir taraftan o zamanki içtimai mantığa esas olduklarını, diğer cihetten de içinde teşekkül ettikleri zamandaki içtimai teşkilatların doğru bir makesleri bulunduklarını meydana koydular. Sonradan Durkheim, “İlk Cemiyetlerde Dinî Hayatın İptidai Şekilleri” adlı kitabında, Mauss da Hubert’le18 beraber “Din Tarihine Dâir Tetkikler” adlı müşterek eserlerinde bu meseleyi tamik ettiler. Lâvy – Bruhl’da19 “İptidai Cemiyetlerde Ruhî Ef’ûleler” adlı kitabında bu tasniflerin vücuda getirdiği iptidai mantığı tahlile ve bundan ilmî ve mücerred mantığa nasıl geçildiğini göstermeye çalıştı.

      Bu iptidai tasnifler, Çin’de “Halk Taoizmi”nin esasını ve “Li-king” adlı mukaddes bir kitabın da mevzusunu teşkil eder. Çinliler eski zamandan beri “teknik”ler yani “fenniye”ler itibariyle çok ilerlemiş bir millet olduğu hâlde, bilgi noktainazarından bugün iptidai bir seviyededir. Çünkü Çin bilgisi hâlâ bu iptidai tasniflerin çerçevelerinden kurtulamamıştır. İleride görüleceği veçhile bir bina yapılacağı, bir mezar kazıtacağı, bir yolculuğa çıkılacağı zaman, hangi hareketin uğurlu yahut uğursuz olduğunu ancak bu tasnifler gösterir. Türklerin “Nom” adlı kitabıyla “Oğuzname” ismindeki kitabı kayboldukları için, bunlarda da, bir falnamenin mevcut bulunup bulunmadığını bilmiyoruz. Fakat Türklerde içtimai teşkilatın tamamıyla bu tasnife uygun olduğunu “Türk Devleti” ve “Türk Ailesi” mebhaslerinde gördük.

      3. Türk Dininin Tekâmülü

      Türklerde Dinî Tekâmülün Safhaları: Türk aşiretleri gittikçe tevahhud ederek “Küçük İl”, “Orta İl”, “Büyük İl” ve “En Büyük İl” safhalarından geçtiği gibi, Türk dini de tamamıyla bunlara mütenazır olmak üzere, “Küçük Natürizm”, “Orta Natürizm”, “Büyük Natürizm” ve “En Büyük Natürizm” safhalarından geçmiştir. Türk dininin bu tekâmülü ufkidir. Bir de amudi tekâmülü vardır ki, mükâfat ilahları olan yukarıki semanın tanrılarıyla mücâzât ilahları olan yer altı semasının ilahlarının tekabül etmesi suretinde inkişaf etmiştir.

      Tsinlerin Dinî Sistemi / Küçük Naturizm ve Tsinlerdeki Tecellisi: Küçük Naturizm iptida “Tsin” kavminde görülmüştür. “Tsin” kavmi “Çin’e ismini veren ve Çin’de ilk defa olarak muhtelif hükûmetleri birleştirerek umumi bir imparatorluk kuran hanedanı vücuda getirmiştir. Edouard Chavannes’a20 göre, “Tsin”ler Türk’tür. Bu kelime Türkçede “tosun” manasına yaklaşıyor. Türk kavimleri içinde “Tsin” ismine müşabih bir ad taşıyan “Tuhsin”lerdir. İhtimal ki; bu “Tuhsin”ler eski “Tsin”lerin bakiyyesidir.

      Edouard Chavannes’nin Türkler Hakkında Nazariyesi: Edouard Chavannes