ıssız diyâr-ı dilber…
Her hatvesi bir mezâr-ı muğber!
Uçmuş da bakındığım terâne,
Kalmış sessiz bir âşiyâne.343
Yer yer medfun durur emeller…
Gûyâ ki kıyâm-ı haşri bekler!344
Yâ Rab! Neye böyle bir yığın hâk
Olmuş yatıyor o buk'a-i pâk?345
Yâ Rab, ne için o lem'a nâbûd?
Yâ Rab, ne için bu sâye memdûd?
Yâ Rab, ne demek harîm-i cânan
Üstünde bu perde perde hicran?346
Lâkin görünen kimin hayâli?
Cânan gibi tıpkı yâl ü bâli…
Gîsû-yi siyâh-ı târumârı
Altında cebîn-i lem'a-dârı,
Zulmetler içinde subh-ı mahmûr;
Ya gözbebeğinde nazra-i nûr;
Ya ebr-i bahâr içinde cevvâl
Bârân şeklinde dürr-i seyyâl;
Ya sinede her zaman coşan yâd,
Ya kayd-i bedende rûh-i âzâd.347
Ey tayf-ı nigeh-firîbi yârın,
Olmaz mı bir an için kararın?
Heyhât, serâb-ı şavka döndün…
Karşımda parıldamanla söndün!348
Kimden sorayım ki nerde dilber?
Makber gibi samt içinde her yer.
Cânan! Cânan!.. dedim, arandım…
«Bir aks-i nidâ» dedikçe, yandım!
Yâ Rab, neye hem sağır, hem ebkem,
Dağlar, dereler, bütün şu âlem?349
Ey sevdiğimin sevimli yurdu,
Hâlin, bana şimdi pek dokundu!
Aç sîneni: yâd-ı nükhetinden
Bir şemmeye kâilim bugün ben.350
Bir vakt o şemîm-i nâz-perver
Tâ subha kadar yanımda bekler
-Ümmîde verip bekâ sabûhu-
Sermest-i safâ ederdi rûhu.
Heyhât o nesîm-i sâf şimdi
Nâzân nâzân semâya gitti.351
Ey lâne-i târumâr söyle,
Cânan sana artık inmiyor mu?
Ey mâtem-i pâyidâr söyle,
Sâhandaki nevha dinmiyor mu?352
Ey ebr-i semâ-güzîn-i seyyâr,
Yâdında mıdır o nazlı reftâr?
Ey darbe-i bâda karşı, ra'şân,
İnşâd-ı enîn eden nihâlân!
Bir şi'r-i revân olup da cânan,
Geçmez mi bu gölgeden hırâmân?353
Ey dilber-i mihribân, zuhûr et!
Ömrüm gibi ansızın mürûr et!
Ya kalb-i fezâya bir hutûr et:
Âfâkımı lem'a lem'a nûr et.
Bin nevha-i cân içimde pür-cûş,
Geldim bu garîb yurda, medhûş.
Feryâdımı yok mu eyleyen gûş?
Yâ Rab, bu nasıl cihân-ı hâmûş:
Bir «yok!» diyecek sadâ da yokmuş!..354
Bir Mersiye
(Henüz, on dokuz, yirmi yaşlarında iken bu cihan-ı zulmete vedâ ederek, âlem-i nûrânûr-i dîdâra yükselen yâr-i cânım Hilmi hakkında)
Nihâyet oldu nazardan nihân o nur-i mübîn,
Peyinde kaldı ufuklarda bir hayâl-i defîn!355
Zevâl, o emr-i tabîî kemâle derpeydir:
Fezâda yükselen encüm olur ufûle karîn;
Fakat bu necm-i emel sanki berk-ı hâtıf idi,
Ki birden etti gurûbuyla ufku leyl-âkîn.356
Tenezzül etmedi nâsûta, döndü lâhûta;
Kemîne pâye-i iclâli oldu ılliyyîn.357
Hayâli yâd-ı hazînimde, rûhu bâlâ-gerd,
Vücûdu bister-i makberde iğtirâb-güzîn…358
Tehallül eyledi gûyâ o nûr-i yekpâre,
Nigâh-ı bârika-bîn oldu bir de hârika-bîn!359
Bir âsümân-ı celâlin muhîti oldukça,
Nazarda arş ile yeksân olursa çok mu zemîn?360
Kitâbe, seng-i mezarında hep kitab-ı ledün;
Sirâc, fevk-ı serinde ziyâ-yı nûr-i yakîn.
Sütûnu merkadinin Hakk'a yükselen tehlîl;
Revâkı meşhedinin nâzilât-ı arş-ı berîn.361
Zemîn-i hâkine ferrâş, dest-i nâz-ı nesîm;
Fezâ-yı kabrine sâkî sehâb-ı nesr-âyîn.
Nücûm, türbesinin türbedâr-ı bîdârı;
Bahâr, lâhdine pûşîde sütre-i rengîn.362
Açılmadan kuruyan gonce-i izârı için
Seherde nevha-i bülbül terâne-i Yâsîn!363
Havâda mevcesidir şehper-i melâikenin,
Eden riyâh değildir bu servilikte enîn.364
Leyâl o tayf-i latîfin harîm-i ismetidir;
Şafak ki hâtıra-i iğtirâbıdır, ne hazin!365
Bütün mekân, nazarımda o rûha nüzhet-gâh,
Eğerçi yükselerek oldu lâmekânda mekîn.366
Ey aslına iltihâk eden nûr,
Sensin bana her tarafta manzûr;
Olsan da zılâl içinde mestûr,
Bir