Lütfü Şehsuvaroğlu

Lâ Havle - Lütfî Divânı


Скачать книгу

bakışlarınla yaşadım

      Sevginle dopdolu

      Damla damla eridim yanında

      Tükendim hasretinden

      Ömür boyu

      Ey sevgili ya sil beni gözlerinden

      Ümid ver ya da… Ve terk et

      Buluşmak üzre sonsuzluğumuzda

      O beyaz ülkelerde… Yeniden

      Yeniden ve aşk orda biteviye

5

      Bu taş binalar ortasında benim ne işim var

      Bu taş kalpler arasında ne geziniyorum

      Ne arıyorum ben bu çöplükte

      Ayaklarım bu kaldırımlarda yabancı

      Tanıyorum… Bu çöplük de beni tanır

      Uzun yıllar hep iç içe yaşadık

      Fakat hep garipserdi o beni

      Ben ise hep yabancı kaldım

      Şimdi duydum ki; yabancılar çoğalmış

      Çöpler de çöplüğün dışına taşmış

      KUTLU DOĞUM’UN PEŞİNDE

      NAAT

         Çabucak ve kolay yoldan çağdaşlaşma peşinde

         Nice önderleri düş kırıklığına uğrattı çağlar

         Gerçekten yaşanan nedir – duyulan ne

         En enformatik bir cemiyet şem’ası mı?

         Belinde bir ilik emiş acısı

         Ve zamanın onulmaz doğum sancısı

         Tarih düşülmeyen bir vakte midir akış

         Bu kalkış, bu uyanış yoksa bir kopuş mudur?

         Bir yer açıldı da bir yer kapandı

         Belki kuşun kanadı – belki göz kapakları

         Ya bu kahredici susuş geceden beter

         Bir yerlerde birileri ne eker

         Ekmeli… Toprak bir ilave beklemeli

         Başaklar yeşerecek danesiz daneli

         Niçin şarkılarımız yavan yanlış geliyor

         Neyin içinde bir şey için için eriyor

         Bu fırtına sessizliği – bu sükûtun korkunç nağmesi

         Çocuk şarkılarında ihtiyar tekerlemesi

         Gerçeğe kapanmış bir yalan dünya örmüşüz

         İlmik ilmik iftira – riya ve rüya

      Sırtı dönük kahramanları arkadan vurmak gibi

      Karıncalar karşısında heybetle durmak gibi

      Nerede attığını sayı yapan uzun adam27

      Hani tren çarpması yumruğuyla adaşın28

      Güzel şarkılar söylerdi bulutlu adalı29

      Artık bestesi yok – nutukları var… Bir de sakalı

      Ezan sesi duymak ayda30 – deryalar hikmetini çözmek31

      O komünden bu komüne geçen bilim adamları32

***

      Eyüp’te bir mezar taşı kırılmış sarığıyla

      Ölüm ve doğum oranı yüksek memleketlerimiz

      Ya ihtişam ya sefalet simgesi kent çekiciliği

      Altın sarısı saçlarıyla bizi kendine çeken

      Kısır yosmaların uzun tırnaklı elleri

      Bellerinde nice keskin kılıçlı süvari

      Kemiklerini erittiler de unutup döğüşleri

      Cevapsız sorularla dolu imtihan günleri

      Ve bekler son durakta birileri

      Kimleri

      Belki son durak da yok

      Bir anlamda kimsenin beklediği de

      Erde şan isteyen o nazlı gelin de

      Sevdiği de

      Yalan

      Ya da gerçek – hangi aşkı sonsuz gördük

      Hangi öpüş nefes almak yerine

      İlmikler arasından sızmaya çalışan irinler gördüm

      Bir tereddüt gibi serili seccademde

      Alnımı yaslasam mı?

      Hep kıyamda mı dursam

      Körpe şehitler mi taşısam

      Kendi cenazemde…

      İki gözümüzle iki ayrı film seyredercesine

      Birkaç damla gözyaşı tebessümlü yüzde

      İğreti binalarda hisse senetleri

      Onun – bunun

      Her hamlede mat olma korkusu

      Ardından tepeden inme neş’e beklentisi

      Hemen kazanmanın

      Nun karnında bir nokta

      Te ona benzer – se ona benzer

      Bir iki üç – bir iki üç

      Haydi biraz daha güç

      Neden çelik bilek değilsin oğlum

      Ben seni bu günler için doğurdum

      Der de durur üvey ana

      Yetimin hakkı yetime

      Sezar çıkagelir ansızın

      Ben yetimim diye

      Ben yetimim ve benim oyuncağım olun

      Peygamber kelâmının karşısında hazır olun

      Dillerinde sevgi sözcüğü – yürekleri sevgisiz

      Kaçak güreşen dava adamları

      Zemzem suyunu çalıp/şehir suyuna katarak

      Şifa dağıttılar

      Anneler gözleri yaşlı/taş basarak bağırlarına

      Onları kucakladılar

      Burçlara hiç tırmanmadan

      Yürütmeden gemileri karadan

      Fatih edasında nice ucuz kahraman

      El mi yaman – bey mi yaman

      Diyerek bağladılar kırk katırı kırk satıra

      Öyle ya at binenin kılıç kuşananın

      Ya mazlumları kim kayıra

      Mazlumlar ya muhammed mazlumlar

      Titreşir gönülleri isminle

      Görüşmeden o mübarek cisminle

      Bir