Лев Толстой

Savaş ve Barış I. Cilt


Скачать книгу

erkekler arasındaydı. Ne var ki karşılaşma sırasında bir talihsizlik olmuş ve Bonapart’ın korktuğu başına gelmişti; zaman zaman olduğu gibi bayılacağı tutmuştu. Kaderi Dük’ün ellerindeydi ama Dük, fırsattan yararlanmayı şerefsizlik saymıştı ve Bonapart, dükün bu cömertliğini çok geçmeden onu öldürterek ödüllendirme yoluna gidecekti.

      Hikâye, özellikle, iki rakibin birdenbire karşılaşıp birbirlerini tanıdıkları anda iyice gerginleşip büsbütün ilginç bir akışla devam etmişti. Nitekim burada, hanımlar iyice heyecanlandılar.

      “Charmant.”55 dedi Anna Pavlovna.

      Ve soran bakışlarını Küçük Prenses’e çevirdi.

      “Charmant.” diye mırıldandı Küçük Prenses de. Aynı zamanda, hikâyenin ilgi çekiciliğinin örgüye devam etmesini engellediğini belirtmek istercesine iğneyi el işine saplayıp durmuştu.

      Vikont, bu sessiz saygı gösterisini minnet dolu bir gülümseyişle değerlendirdikten sonra devam etti anlatmaya.

      Bu arada Anna Pavlovna, kendisini endişeye sevk eden delikanlıyı gözlemekten geri durmuyordu. Nitekim çok geçmeden Piyer’in, Rahip’in karşısına dikilip yüksek sesle ve heyecanla bir şeyler söylemeye koyulduğunu görerek tehlike altındaki bölgeye yardıma koştu.

      Gerçekten de Piyer, Rahip’le siyasi denge konusunda sıkı bir tartışmaya girişmiş bulunuyordu ve genç adamın çocuksu coşkunluğu karşısında ilgisiz kalamayan Rahip Morio, en gözde tasarısını açıklamaktaydı şimdi. Her ikisi de konuya iyice kaptırmışlardı kendilerini. Gittikçe kızışıyor, kızıştıkça el kol hareketlerini de seferber ediyorlardı. Anna Pavlovna’nın hoşuna gitmeyen de bu oldu işte.

      Rahip şöyle diyordu:

      “Tek çare, Avrupa’da bir denge tesis edilmesi ve droit des gens’dır.56 Rusya gibi kudretli bir devletin, barbar olarak değerlendirilmesine aldırış etmeksizin ve hiç çıkar gözetmeksizin Avrupa dengesinin kurulmasını amaçlayan bir ittifakın başına geçmesi, bütün dünyayı kurtarmaya yeter de artar bile!”

      “Güzel ama bu dengeyi nasıl sağlayacaksınız?”

      Konuşmasını sürdüremedi Piyer; Anna Pavlovna’nın, yanında mantar gibi bittiğini görmüştü birdenbire. Nedime; delikanlıya sert bir bakış atarak İtalyan’a, Rusya’nın iklimine katlanmakta güçlük çekip çekmediğini sordu. Rahip’in yüzü bir anda değişti ve alabildiğine tatlı ama bir o kadar da ikiyüzlü bir ifadeye büründü. Kadınlarla konuşurken daima bu tavrı takındığı belli oluyordu sesinden:

      “Kabul edilmek mutluluğuna erdiğim topluluğun, özellikle kadınların, zekâsı ve kültür düzeyi beni öylesine hayran bıraktı ki iklimi düşünecek vakit bulamadım henüz.”

      Rahip’i ve Piyer’i başıboş bırakmamaya kararlıydı Anna Pavlovna. Nitekim her ikisini de daha kolay göz hapsinde tutmak için, genel gruba yöneltti.

      Yeni bir kişi daha girmişti tam o sırada salona. Bu kimse, Küçük Prenses’in kocası genç Prens Andrey Bolkonski’ydi.

      Orta boylu, net ve sert çizgili, çok yakışıklı bir delikanlıydı Prens Bolkonski. Bıkkın, sıkıntılı bakışlarından ağır ve ölçülü yürüyüşüne kadar ona kişilik özelliklerini veren her ne varsa hepsi; karısındaki canlılık ve atılganlıkla şiddetli bir karşıtlık içindeydi. “Bu salondaki herkes pek iyi, gelebilir miyim?”

      “Hayır, gelemezsin.” dedi Prens Andrey gülerek.

      Bunu söylerken Piyer’in izin almadan da ona gelebileceğini belirtmek için hafifçe elini sıktı. Bir şey daha söylemek istedi ama tam o sırada Prens Vasili ile kızı, gitmek üzere ayağa kalktılar. Erkekler de onlara yol vermek için kalkmıştı. Prens Vasili; kalkmasını önlemek için Fransız’ı dostça kolundan tutarak “Beni bağışlayın, değerli Vikont.” dedi. “Büyükelçi’nin bu vakitsiz gece toplantısı, beni büyük bir zevkten yoksun bıraktığı gibi sizin de sözünüzü yarıda kesiyor.”

      Sonra da Anna Pavlovna’ya döndü.

      “Bu tadına doyum olmaz toplantıdan ayrılmak zorunda kaldığım için gerçekten üzgünüm.” dedi.

      Bu arada kızı Prenses Helen, giysisinin kıvrımlarını parmak uçlarıyla tutarak sandalyeler arasından kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Güzel yüzünden eksik olmayan gülümseyiş, daha da ışıldıyordu şimdi. Piyer; genç kız önünden geçerken korkuyla karışık bir hayranlıkla, büyülenmiş gibi baktı ona.

      Prens Andrey, “Çok güzel.” dedi.

      “Evet, çok güzel.” dedi Piyer de.

      Prens Vasili onların önlerinden geçerken delikanlıyı kolundan tutmuş ve Anna Pavlovna’ya dönerek “Benim hatırım için eğitin bu ayıyı.” demişti. “Bende kalmaya başlayalı neredeyse bir ay olacak, insan içine çıktığını ilk defa görüyorum. Oysa bir genç adamın iyi yetişmesi için zeki ve kültürlü hanımların eğitiminden geçmesi gereklidir.”

      IV

      Anna Pavlovna gülümsemiş ve Piyer’le ilgileneceğine dair söz vermişti: Delikanlının, Prens Vasili ile baba tarafından akraba olduğunu biliyordu.

      “Ma tante”nin yanında duran yaşlı hanım da aceleyle kapıya doğru ilerlemişti; bu arada ve holde, Prens Vasili’ye yetişmişti. Göstermelik güler yüzlülüğü uçup gitmişti sanki çizgilerinden. Gözyaşlarıyla yoğurulmuş çehresinde şimdi sadece kaygı ve panik vardı. Hızla yaklaştı Prens’e ve sordu:

      “Borisim hakkında bana söyleyebileceğiniz bir şey yok mu Prens?”

      Boris derken o sesini özellikle vurgulamaktaydı. Bir açıklamada bulunmayı gerekli görerek şöyle devam etti:

      “Petersburg’da uzun süre kalamayacağım. Söyleyin, zavallı yavruma iyi bir haber götürecek miyim?”

      Prens Vasili, onu istemeye istemeye ve sabırsızlık gösterecek kadar terbiye kurallarına aykırı bir şekilde dinlediği ve bunu da açıkça belli ettiği hâlde kadın, ona içtenlikle tatlı tatlı gülümsemekteydi. Hatta gitmesini engellemek için Prens’in kolunu tutarak sürdürdü konuşmasını:

      “İmparator’a bir kelimecik söylemek, sizin için işten bile değildir ve oğlumun Muhafız Alayı’nda görevlendirilmesi bir saniyelik bir emre bakar.”

      “İnanın ki elimden gelen bütün her şeyi yapacağım, Prenses.” diye cevap verdi Prens Vasili. “Ama İmparator’dan ricada bulunmak benim için zor. Size bu iş için daha çok Rumyantsef’e başvurmanızı tavsiye ederim. Prens Golitsin’i aracı koyun. İnanın, daha etkili olur.”

      Yaşlı hanım, bir prensesti ve Rusya’nın en büyük ailelerinden biri olan Drubestkoyların adını taşıyordu. Ama çok fakirdi, bir hayli zaman olmuştu sosyete toplantılarına gitmeyi bırakalı; dolayısıyla da eski tanıdıklarının çoğuyla ilişkisini kesmişti. Biricik oğlunun İmparatorluk Muhafız Alayı’nda görevlendirilmesini sağlamak için gelmişti Petersburg’a. Kendisini, Anna Pavlovna’nın toplantısına Prens Vasili’yi görebilmek için çağırtmış; Vikont’un hikâyesini de sırf bunun için dinlemişti. İşte bundan dolayı da Prens Vasili’nin sözleri, dehşete düşürmüştü onu. Eski güzelliğinin izlerini yer yer hâlâ taşıyan yüzünde bir öfke dalgası belirir gibi oldu birden ama bu, bir an bile sürmeyecekti.

      Nitekim yeniden gülümsedi hemen Prenses Drubetskaya ve Prens Vasili’nin koluna daha güçlü bir şekilde asılarak konuştu:

      “Dinleyin, Prens. Bugüne kadar, sizden hiçbir şey istemedim;