Лев Толстой

Savaş ve Barış I. Cilt


Скачать книгу

yüzü kıpkırmızı bir hâlde nihayet konuşabildi:

      “Benim işittiğime göre hemen hemen bütün asiller sınıfı, Bonapart’la ittifak kurmuş durumda.”

      Piyer’e bakmaksızın cevap verdi Vikont:

      “Bonapartçıların iddiası o. Bugün Fransa’da kamuoyunun ne düşündüğünü bilmek, son derece güç.”

      Prens Andrey gülümsedi:

      “Bonaparte l’a dit.”71 dedi.

      Kısa bir sessizlikten sonra Napolyon’un sözlerini aktardı:

      “Je leur ai montré le chemin de la gloire, ils n’en ont pas voulu: je leur ai ouvert mes antichambers, ils se sont précipités en foule… Je ne sais pas à quel point il a eu le droit de le dire.”72

      Prens’in, Vikont’tan hoşlanmamış olduğu ve Fransız’a bakmamakla birlikte, sözleriyle onu hedef aldığı hemen belli oluyordu. Nitekim Vikont, soğuk bir sesle karşılık verecekti:

      “Aucun.73 Dük’ün öldürülüşünden sonra, en hararetli yandaşları bile ona bir kahraman gözüyle bakmıyor artık.”

      Anna Pavlovna’ya dönerek sürdürdü sözlerini:

      “Si même ça a été un héros pour certaines gens, depuis l’assassinat du duc, il y a un martyr de plus dans le ciel, un héros de moins sur la terre.”74

      Anna Pavlovna ve konukları, Vikont’un sözlerini bir gülümseyişle onaylamaya ancak vakit bulabilmişlerdi ki Piyer yeniden konuştu ve bu sefer ev sahibesi, delikanlının yine birtakım münasebetsiz şeyler söyleyeceğini sezdiği hâlde engel olmaya fırsat bulamadı.

      Şöyle diyordu Piyer:

      “Enghien Dükü’nün öldürülüşü, devlet yararının zorunlu kıldığı bir işti. Ve ben, Napolyon’un bu işin sorumluluğunu tek başına üstlenmekten çekinmeyişinde bir ruh asaleti görüyorum.”

      Dehşete kapılmıştı Anna Pavlovna. Mırıldanarak “Dieu! Mon Dieu!”75 diyebildi ancak.

      Küçük Prenses, el işini kendisine doğru çekerken gülümseyerek sordu:

      “Comment, monsieur Piyer, vous trouvez que l’assassinat est grandeur d’âme?”76

      Çevreden itirazlar yükseliyordu:

      “Yoo, hayır!”

      “Olmaz, katiyen!”

      “İnanılacak gibi değil.”

      Prens Hippolyte; avucunun içiyle dizine vurarak “Capital!”77 dedi İngilizce.

      Vikont omuz silkmekle yetinmişti.

      Piyer, gözlüklerinin üstünden büyük bir ciddiyetle baktı çevresindekilere; sonra da kendi kuyusunu kazarcasına devam etti:

      “Böyle konuşuyorum çünkü devrimden78 kaçtı Bourbonlar, halkı anarşinin kucağına atarak kaçtılar. Sadece Napolyon anlayabildi devrimi ve yendi onu. Nitekim işte bundan dolayıdır ki kamu yararı söz konusu olunca bir tek bireyi kurban etmekten kaçınamazdı.”

      “Öbür masaya geçmek istemez miydiniz?” diye araya girmek istedi Anna Pavlovna.

      Ama Piyer ona cevap vermeksizin konuşmaya devam etti, gittikçe daha da heyecanlanıyordu:

      “Evet evet! Napolyon’un bütün büyüklüğü devrimin üzerine yükselebilmesinden; devrimin kötü yanlarını bastırıp yurttaş eşitliği, söz ve basın özgürlüğü gibi iyi yanlarını koruyabilmesinden ileri geliyor. İktidarı ele geçirmesini ve elde tutmasını da buna borçludur.”

      “Evet, iktidarı ele geçirdiğinde bundan adam öldürtmek için yararlanmak yerine onu; meşru krala devretme yoluna gitseydi, o vakit ben de inanırdım onun büyüklüğüne.”

      “Yapamazdı. Ülke; ona iktidarı, kendisini Bourbonlardan kurtarması için ve onu bu işi başarabilecek büyük bir adam olarak gördüğü için teslim etmişti. Büyük bir şeydi devrim.”

      Cüretli bir meydan okuyuşu dile getiren bu son cümle, Piyer’in hem gençliğini hem de bütün düşüncesini bir hamlede söyleme arzusunu ortaya koyuyordu. Anna Pavlovna girdi söze yeniden:

      “Devrim ve Hükümdar’ı öldürmek büyük şeyler midir sizce yani?.. Artık ne desem acaba, bilemiyorum… Evet, dostlarım, öbür masaya geçmek istemez miydiniz?”

      “Ce Contrat social…”79 dedi Vikont.

      “Hükümdar katlinden söz etmiyorum ki ben. Fikirlerden söz ediyorum.”

      Alaycı bir ses yükseldi yine:

      “Yağma fikri, evet! Cinayet fikri, Hükümdar katli fikri!”

      “Bunlar işin aşırı yanlarıydı şüphesiz, nitekim bunları kınamaktayız da. Ama işin özü orada değildi; insan haklarındaydı, ön yargılardan kurtulma ve yurttaşlar arası eşitlikteydi işin aslı. Ve Napolyon, işte bütün bu fikirleri tüm gücüyle ayakta tuttu.”

      Bu delikanlıya ahmakça şeyler söylemekte olduğunu ciddi şekilde göstermeye nihayet karar vermiş bulunan Vikont, küçümseyen bir tonla başladı konuşmaya:

      “Özgürlük ve eşitlik… Ta ne zamandan beridir ağızda sakız hâline getirilmiş büyük laflar bunlar! Özgürlükle eşitliği kim sevmez ki? Kurtarıcımız Hazreti İsa da özgürlük ve eşitlik için ölmemiş miydi? Devrimden bu yana daha mı mutlu oldu insanlar? Tam tersine! Özgürlüğü bizdik isteyen, ortadan kaldıransa Bonapart’tır.”

      Prens Andrey; bazen Piyer’e, bazen Vikont’a, bazen de ev sahibesine bakıyordu gülümseyerek. Başlangıçta Anna Pavlovna, yüksek sosyetedeki ilişkiler konusundaki hünerlerine rağmen Piyer’in çıkışı karşısında dehşete kapılmıştı ama delikanlının sözleri ne kadar ağır olursa olsun Vikont’un öfkelenmediğini görüp tartışmayı engellemenin artık mümkün olmadığına iyice inandığında aşka geldi ve Vikont ile beraber Piyer’e hücuma geçti:

      “Mais mon cher monsieur Piyer,80 büyük bir adamın Dük’ü, hadi dükü de bir yana bırakalım, basit sıradan bir insanı, suçsuz olduğu hâlde ve yargılamaksızın idam ettirebilmesini nasıl açıklamaktasınız?”

      Vikont bindirdi hemen ardından:

      “Bense monsieur’nün81 18 Brumaire Hükûmet Darbesi’ni nasıl gördüğünü merak ediyorum? Tam bir kandırmaca değil miydi o iş? C’est un escamotage qui ne ressemble nullement â la maniere d’agir d’un grand homme.”82

      Küçük Prenses de geri kalmadı:

      “Ya Afrika’da kılıçtan geçirttiği mahpuslar? Korkunç bir şey doğrusu!”

      Sözlerini bir de korku jestiyle tamamlamıştı.

      Prens Hippolyte’ye sonuca varmak düştü:

      “C’est un roturier, vous aurez beau dire…”83

      Bay Piyer, hangisine cevap vereceğini kestiremiyordu. Teker teker baktı hepsine ve gülümsedi. Ötekilerin belli belirsiz gülümsemesine benzemiyordu delikanlının gülümseyişi. Gülümsediği vakit, yüzündeki