Гарриет Бичер-Стоу

Tom Amca’nın Kulübesi


Скачать книгу

damak zevkine göre mısır ekmeğini büyük bir titizlikle hazırlamış, şömine rafından gizemli kavanozlar çıkarmıştı, bunlar özel durumlar dışında çıkarılmayan bazı reçellerdi.

      “Tanrı’m, Pete.” dedi Mose, zaferle. “Bizde kahvaltının âlâsı yok mu!” Aynı anda bir tavuk parçası yakalamıştı.

      Chloe Teyze aniden kulağına bir tokat patlattı. “Buraya bakın! Zavallı babanızın evde edeceği son kahvaltıya karga gibi üşüşmeyin!”

      “Ah, Chloe!” dedi Tom nazikçe.

      “Eh, elimde değil.” dedi Chloe Teyze, önlüğüyle yüzünü saklayarak. “Kafam altüst oldu, çirkin davranmama sebep oluyor.”

      Oğlanlar sakince durarak önce babalarına, sonra annelerine baktılar. Bu sırada bebek kadının giysilerine tırmanarak zorunlu, emredici bir şekilde ağlamaya başladı.

      “İşte!” dedi Chloe Teyze, gözlerini silip bebeği alırken. “Şimdi iyiyim sanırım, bir şeyler yiyin. Bu benim en iyi tavuğum. İşte çocuklar, biraz alın, zavallı yaratıklar! Anneniz bir de kızdı size.”

      Oğlanlar ikiletmeden büyük bir iştahla yiyeceklerin başına geçtiler; iyi ki öyle yaptılar çünkü öbür türlü parti amacına hizmet edecek pek az şey kalacaktı.

      “Şimdi.” dedi Chloe Teyze, kahvaltıdan sonra telaşla koşuşturarak. “Giyeceklerini koymalıyım. Hepsini almalısın yanına. Onları biliyorum, çok cimridirler! Eh, şimdi romatizman için fanilalar bu köşede, dikkat et çünkü artık bunları yapmak için kimse olmayacak. Sonra bunlar eski gömleklerin, bunlar da yeniler. Dün gece çoraplarının burunlarını ördüm ve örmek için topu içine koydum. Aman Tanrı’m! Kim senin için bunları tamir edecek?” Ve Chloe Teyze duygularına yenilerek başını kutunun kenarına koydu ve ağladı. “Düşününce! İyi de olsan, kötü de hiçbir yaratık senin için bir şey yapmayacak! Artık iyi olmak için bir neden olmadığını düşünüyorum!”

      Oğlanlar kahvaltı masasında ne var ne yoksa silip süpürdükten sonra olayı biraz kavramaya başlamışlardı ve annelerini ağlar, babalarını çok üzgün görünce sızlanmaya ve ellerini gözlerine götürmeye başladılar. Tom Amca bebeği dizlerine oturtmuştu ve azami oranda eğlenmesine izin veriyordu, yüzünü tırmalayarak, saçını çekerek, arada bir belli ki kendi iç dünyasının yansıması olan gürültülü sevinç patlamaları çıkararak.

      “Ah, çekil bakalım, zavallı yaratık!” dedi Chloe Teyze. “Sıra sana da gelecek! Kocanın satıldığını göreceksin veya belki kendin satılacaksın; oğulların satılacak, tahmin ederim, iyi de olsalar kötü de zencilerin bir şeyleri olmasına gerek yok!”

      Bu sırada oğlanlardan biri bağırdı: “Hanımımız geliyor!”

      “Bir işe yaramaz ki, neden geliyor?” dedi Chloe Teyze.

      Bayan Shelby içeri girdi. Chloe Teyze ona açık bir şekilde aksi ve huysuz bir tavırla sandalye koydu. Bayan Shelby ne bu hareketi ne de tavrını görmüş görünmüyordu. Solgun ve endişeli görünüyordu.

      “Tom.” Dedi. “Buraya gelmemin…” Ve aniden durdu, sessiz grubu dikkate alarak sandalyeye oturdu, mendiliyle yüzünü kapatarak hıçkırmaya başladı.

      “Tanrı’m, şimdi yapmayın hanımım, yapmayın!” dedi Chloe Teyze, sırası gelince ağlamaya başladı ve birkaç dakika beraber ağladılar. Beraber döktükleri o az ya da çok gözyaşlarıyla bütün yürek yangınları ve ezilenlerin öfkeleri eriyip gitti. Ah, üzgünü ziyaret eden sen, soğuk, dönük yüzle paranın satın alabileceği her şeyin gerçek şefkatle dökülen bir dürüst gözyaşına değer olmadığını biliyor muydun?

      “İyi adamım.” dedi Bayan Shelby. “Sana işe yarayacak bir şey veremem. Eğer sana para versem senden alınır. Ama sana ciddiyetle ve Tanrı’nın önünde söylüyorum ki senin izini süreceğim ve parayı bulur bulmaz seni geri getireceğim, o zamana kadar Tanrı’ya güven!”

      Bu sırada oğlanlar Efendi Haley’nin geldiğini söylediler ve sonra kaba saba bir tekmeyle kapı açıldı. Haley bir gece önce çok fazla ata binmiş ve avını ele geçirememe başarısızlığından dolayı sakinleşememiş olarak orada aksi mizacıyla duruyordu.

      “Gel.” dedi. “Sen zenci, hazır mısın? Hizmetinizdeyim, hanımefendi!” dedi, Bayan Shelby’i görünce şapkasını çıkararak.

      Chloe Teyze kutuyu kapatıp iple bağladı, ayağa kalkarken tüccara ters ters baktı, gözyaşları birden ateş kıvılcımlarına dönüşmüştü.

      Tom yeni efendisini izlemek için uysalca ayağa kalktı ve ağır kutuyu omuzlarına yükledi. Karısı onunla arabaya kadar gitmek için bebeği kollarına aldı ve hâlâ ağlayan çocuklar arkaya dizildiler.

      Bayan Shelby tüccara doğru yürüyüp onunla içtenlikle konuşarak onu birkaç dakika alıkoydu. O konuşurken, tüm aile kapıda hazır bekleyen arabaya doğru gittiler. Çevredeki yaşlı ve genç kalabalık eski dostlarına veda etmek için çevresinde toplandı. Tom tüm çevrede baş hizmetçi ve Hristiyanlık öğretmeni olarak görülüyordu. Onun için özellikle de kadınlar arasında içten bir sempati ve keder vardı.

      “Chloe, sen bizden iyi dayanıyorsun!” dedi açıkça ağlayan kadınlardan biri, arabanın yanında dururken Chloe Teyze’nin hüzünlü soğukkanlılığını fark etmişti.

      “Benim gözyaşlarım bitti!” dedi asık suratla, oraya doğru gelen tüccara bakarken. “Bu ihtiyara ağlamak artık içimden gelmiyor!”

      “Gir içeri!” dedi Haley Tom’a, asık yüzleriyle ona bakan hizmetçi grubu arasından uzun adımlarla geçerken.

      Tom içeri girdi ve Haley arabanın alt tarafından bir çift ağır pranga çıkararak ayak bileklerine bağladı.

      Arabayı çevreleyenler arasından baskı altında kalmış bir öfke homurtusu yükseldi ve Bayan Shelby verandadan konuştu: “Bay Haley, size temin ederim bu tedbir son derece gereksiz.”

      “Bilmiyorum hanımefendi, bu yerde beş yüz dolar kaybettim ve daha fazla riske girmek istemiyorum.”

      “Ondan daha başka ne beklenir ki?” dedi Chloe Teyze öfkeyle, bu sırada babalarının kaderini hemen hemen anlamış görünen iki oğlan eteğine yapışmış hâlde şiddetle ağlayıp sızlanıyorlardı.

      “Üzgünüm.” dedi Tom. “Efendi George uzakta.”

      George komşu malikânelerden birindeki arkadaşında iki üç gün geçirmeye gitmişti ve Tom’un kötü kaderi halk tarafından duyulmadan, o da duymadan sabah erkenden çıkıp gitmişti.

      “Efendi George’a sevgilerimi iletin.” dedi içtenlikle.

      Haley atı kırbaçladı ve son ana kadar eski yerine dikili kalan sabit, kederli bakışıyla Tom götürüldü.

      Bunlar olurken Bay Shelby evde yoktu. Korktuğu bir adamın gücünden kaçma zorunluluğunun dürtüsüyle Tom’u satmıştı, pazarlığın bitmesi ardından ilk duyduğu his bir rahatlama olmuştu. Fakat karısının eleştirileri yarı uykudaki pişmanlıklarını uyandırmıştı ve Tom’un erkekçe tarafsızlığı duygularının memnuniyetsizliğini artırmıştı. Beyhude bir şekilde buna hakkı olduğunu kendi kendine söylemişti, herkes bunu yapıyordu, hem de gerekli olmadan yapıyorlardı ama yine de duygularını tatmin edememişti. Vedanın tatsız sahnelerine tanıklık etmemek için döndüğünde hepsinin bittiğini umut ederek ülkenin kuzeyinde kısa bir iş gezisine gitmişti.

      Tom ve Haley tozlu yolda tıngırdayarak ilerlediler, malikânenin sınırlarını aşana kadar her eski tanıdık noktadan hızla geçtiler ve kendilerini açık yolda buldular. Bir buçuk kilometre kadar gittikten sonra Haley birden bir nalbant dükkânının