Ахмет Мидхат

Gürcü Kızı yahut İntikam


Скачать книгу

tavrımı Prens Danyal görerek o da kahkahalarla gülüyordu. Fakat ben tavrıma en büyük ciddiyet vererek şu kahkahalara biraz fasıla verip meselenin hakikatini daha çabuk izahla beni meraktan kurtarmaya inayet buyurmasını rica ettim ve sordum ki:

      “Siz doğmadan evvel de bu adamı böyle akşam sabah döven kimdi?”

      “Vefat eden pederim! Ben henüz çocuk iken birkaç defa bu adamın hâline acıyarak ve fakat her gün kabahat yapıyor da onun için dövülüyor zannıyla acımayarak kendimin de böyle günlük cezaya düçar olmamam için mümkün mertebe arsızlık etmemeye gayret ediyordum. Bir aralık da adamcağız için babama şefaat etmeye cesaret ettim. Babam benden iri, benden kuvvetli, hem de Gürcistan’ın eski terbiyesini almış sert ve kızgın, şecaatli ve cesur bir adamdı ki, ‘Prens Gadilla’ diye adı Ruslar arasında da dehşetle yâd olunurdu. Çocukluğuma da hürmet ve merhamet etmeyerek bu şefaatimden dolayı bana öyle bir şamar attı ki yerde birkaç defa yuvarlanarak simsiyah kesilip bayılmışım.”

      Merakımın halli birtakım tafsilatla ertelendikçe ben kızıyordum ama acele etmekte daha ileriye nasıl gidebilirim ki! Barbarlıkta prensin elbette pederinden aşağı olmadığı gözümün önünde apaçık duruyor. Yalnız diyebildim ki:

      “Öyle ise herifin kabahati affolunmaz bir şey demek oluyor!”

      “Sabır buyursanıza! Yaşım on iki on üç yaşına vardığından ve bizce papaza ilk günah çıkartmak töreninin icrası çocuk babaları için pek büyük bir şeref olduğundan bunun için icrası âdet olan düğün ve ziyafetler esnasında pederim benden ne hediye istediğimi sordu. Zira âdettir ki bu ilk günah çıkartmak töreninde çocuklar pederlerinden ne hediye isterlerse babalar esirgemezler. Ben hediye olarak Tigran’ın affını istemeyeyim mi?”

      “O yaşlının ismi Tigran mıdır?”

      “Evet efendim! Tigran’ın affını rica ettim. Zira her akşam, her sabah babamın kızgınlığını yenileyerek herifi bağırta bağırta dövmesine tahammül edemiyordum. Benim görüşüme göre Tigran’ın her gün kabahat ettiği için dövüldüğü hakkındaki zannımın gitmesiyle bu adam hakkında merhametimin artmasına sebep olmuştu.”

      “Nihayet pederiniz hiç olmazsa bu adamın kabahati ne olduğunu size anlatarak böyle akşam sabah kendisine tayin olunan dayağa müstahak olduğunu anlattı.”

      “Anlatmadı ama işin üzerinden daha ne kadar seneler geçtikten sonra anlattı. Yani pederim Prens Gadilla ölüm yatağına yatıp da artık hayatının devamından ümidi kalmadığı zaman biçare Tigran’ı ben de böyle akşam sabah dövmekte devam edeyim diye kabahatinin ne olduğunu bana izah ederek babamdan sonra da bu işkencede devam edeceğimi temin için bana yemin ettirdi.”

      Prens Danyal bunun gerçek sebebini geciktirdikçe sabırsızlığım arta arta merakımdan hemen hemen çatlamak derecelerine geldim. Artık olanca sabrını tüketmiş olan bir adamın ne kadar iç sıkıntısıyla söz söylemesi mümkün ise o derecelerde bir zorlukla dedim ki:

      “Aman Allah aşkına olsun prens! İhtiyarın ahir ömrüne kadar yine dövülmesine devam edilmesine sebep olan kabahati ne imiş çabuk söyleyiniz yoksa çıldıracağım.”

      Tercümanım Baron Mihran bu sözümü prense tercüme etmeden önce Gürcülerin sözlerini kısaltmaya asla iktidarları olmayıp kelamı uzatmak ile meşhur olduklarını bana ihtar etmişti. Benim sözümü prense tercüme ettikten sonra prens de bu acele edişime acayip bir tavır ile hayret etti. Meğer bunlarda bir şeyi uzata uzata anlatmak hikâyede ihtimam ve itina demekmiş. Bu da dinleyen için hususi bir riayet sayılırmış.

      Pişman oldum! Keşke acele etmeseydim. Biraz söz ve zamanda Gürcülerin bu kelamı uzatma istidadını bana anlatmaları için sarf olundu. Nihayet prens dedi ki:

      “Pederim bana insan için akraba ve ecdadının eserlerine iktifadan ayrılmamak ne derecelerde mukaddes bir vazife olduğunu ve özellikle pederinin namusuna bulaşan lekeyi gerekirse kendisi mert olan iradesiyle o lekeyi temizlemek evlat için bir namus meselesi bulunduğunu anlatmakla olanca hislerini tahrik ettikten sonra: ‘Evladım ömrüm müddetince devamlı naaşıma ve yüzüme tükürtmemek gayretinde bulundum. Hiçbir dakika bu gayretin gereklerinden ayrılmadım. Namusum hakkında bu derecelerde merak ve gayrette bulunur iken şu nurani yüzüme tokat atması gibi bir hakareti ömrüm müddetince yalnız şu Tigran habisinden görmüş olur isem ben de onu olanca ömrümde dayak işkencesi altında çürütmek mecburiyetinde bulunmaz mıyım?’ dedi.”

      Prens bu sözü söylerken epeyce heyecanlı bir tavırla söylemişti. Garip değil mi? Bu hikâye velev ki bir an için olsun beni bile heyecanlandırdı. İradem dışında demişim ki:

      “Vay alçak vay! Pederiniz gibi muhteşem bir prense el kaldırabilsin ha? Bu küstahlığa acaba neden dolayı cesaret edebilmiş?”

      “Pederim, sabah rüzgârının bile şiddetli esmesiyle incitmekten çekindiği yüzüne, Tigran gibi bir sefihin tokat vurduğunu son nefesinde bana itiraf ettiği zaman utancından mosmor kesilmişti. Bu itiraftaki kalbinin derinliğinden gelen üzüntüsünü görünce daha ziyade açıklama talebine ben cesaret edemediğim gibi kendisi de izah etmedi. Yalnız bu müthiş hıyanetinin cezası olmak üzere o zamana kadar kendisi akşam sabah adamı dövmekte bulunduğu gibi benim de adamın ömrü son buluncaya kadar akşam sabah bu dayağı atacağımı beyan ettiren yeminlerden sonra ruhunu teslim etti.”

      Şu hikâye beni hakikaten çok üzdü. İşin içindeki sırra güya kolayca erişme peyda edebilecekmişim gibi beni bir dalgınlık aldı. Neden sonra beni yine bu dalgınlıktan yine prens ikaz etti ve dedi ki:

      “Pederimi defnettikten ve şu ebedî ayrılığın tabii olan keder ve elemini birkaç hafta zarfında ancak atabildikten sonra bir gün Tigran’ı yanıma oturtup uşak ve hizmetkârlarımızın tümünü dışarıya çıkardıktan sonra babamın vasiyetini hatırlatarak bu tokat meselesinin neden ibaret olduğunu sordum. Tigran tereddüt etti. Ve:

      ‘Prens! Eğer pederiniz bu sırrı size etrafıyla açmadı ise bana da söyletmeyiniz. Zira bu daimî işkenceye ben hakikaten müstahak olduğumdan korkarım ki sizden ümitvar bulunduğum merhameti de benden esirgemezsiniz.’ diye beni sualden de menetmeye kalkıştı. Hiddetlenip de herifi tehdit edecek olsam hiç faydası olmayacak. Bilfarz gazabımdan korkup da bir şeyler söylemeye mecburiyet görecek bile olsa mutlaka yalanla geçiştirecek. Bunun için tavrımı değiştirdim. Eğer bu sırra beni vâkıf ederse kendi hakkında zaten hassas olmakta bulunduğum merhameti göstereceğimi anlattım. Bu söz Tigran’ı temin ederek ve hikâyeden bir kelimeyi bile esirgemeyeceğini yeminlerle temin ederek vefat eden pederimle olan macerasını anlattı. Öyle bir müthiş hikâye ki o zamana kadar pederimin akşam sabah alçağı dövmesi pek haklı olduğunu bana teslim ettirdikten başka babamdaki intikam sevdasının bana da intikalini icap ettirdiğinden daha babamın sağlığında bu herif hakkında göstermiş olduğum merhameti velev ki muvakkaten olsun hükümden düşürdü. Birkaç gün ben de herifi büyük bir intikam kızgınlığıyla dövdüm. Nihayet hikâyeyi dosdoğru anlatır ise merhametimi göstereceğim hakkındaki vaadimi yüzüme vura vura gazabımı teskin ederek sopaların şiddetini azaltmaya başladım.”

      “Demek oluyor ki tümüyle dayağı bırakamadınız.”

      “Son nefesinde babama verdiğim yemini nasıl bozayım? Biz bu gibi mukaddes vaatleri yeminler ile temin etmemiş bile olsak ahdimizde vefaya yine mecburuz. Fakat bir hayli seneler Tigran’ı ben de dövdükten sonra bir kere hasta düşmesi üzerine artık dün akşam ve bu sabah gördüğünüz şekilde yalnız değneklerimi boş boşuna kaldırıp indirmek kısmını tercih ettim ki bu bir komedyadan ibaret ise de Tigran’ın ciddi bir dayak yiyormuşçasına feryat ve figanları hiç olmazsa zillet suretiyle olsun vefat eden pederimin intikamını yerine getirdiğimden ben de teselli bularak ve intikamını almış biri olarak rahatlamaktayım.”

      Gerçi