Сюэцинь Цао

Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt


Скачать книгу

için elinden geleni yapmaya başlamış, o sırada hiç beklenmedik bir şekilde Yucun’a rastlayınca tebrik etmek için hiç zaman kaybetmemişti. İki arkadaşın geleneksel selamlaşmasından sonra, Zhang Rugui Yucun’a iyi haberi verdi. Tabii Yucun buna çok sevindi, alelacele bir iki laf ettikten sonra herkes kendi yoluna gitti.

      Her şeyi duyan Leng Zixing, Yucun’a, başkentteki kayınbiraderi Jia Zheng’dan yardım istemesi için efendisi Lin Ruhai’e başvurmasını önerdi. Onun bu önerisini kabul eden Yucun hemen arkadaşından ayrılıp kaldığı yere döndü ve haberin doğru olup olmadığını teyit etmek için Metropolitan gazetesini buldu. Doğruluğundan emin olunca ertesi gün Lin Ruhai’e konuyu açtı.

      “Tesadüfe bak ki sana yardım etme şansı doğdu!” dedi Ruhai. “Karımın ölümünden sonra, başkentte oturan kayınvalidem kızımın bakacak kimsesi olmadığı için çok endişelendi ve onu aldırmak için kadın ve erkek hizmetkârlarıyla beraber iki tekne gönderdi. O sıralar kızım hasta olduğundan gidişini ertelemiştim. Ben de şimdilerde onu başkente göndermeyi düşünüyordum. Tam da ona yaptığın öğretmenliğin karşılığını nasıl ödeyeceğimi bilemezken, minnetimi gösterme fırsatı çıkmış oldu. Hiç merak etme. Ben zaten bu ihtimali önceden görüp, konuyla ilgilenerek kayınbiraderime sana olan borcumun küçük bir karşılığı olarak, senin için her şeyi yoluna koysun diye bir tavsiye mektubu yazmıştım. Çıkabilecek masraflar için de endişelenme, mektupta bu konudan da söz ettim.”

      Yucun nazikçe başını eğerek duyduğu minneti dile getirdi.

      “Acaba saygıdeğer kayınbiraderinizin nerede oturduğunu sorabilir miyim? Görevi nedir? Benim durumumdaki birinin ona kendini kabul ettirmeye kalkışması can sıkıcı olmaz mı?”

      Ruhai güldü.

      “Benim kayınbiraderim de senin saygıdeğer sülalenden. Rongguo Dükü’nün torunu. Stil adı Enhou olan büyük kayınbiraderim Jia She birinci derece memur unvanının vârisi oldu. Stil adı Cunzhou olan ikinci kayınbiraderim Jia Zheng, Çalışma Bakanlığında müsteşar. Mütevazı ve iyi kalpli bir adamdır, büyükbabasına çekmiş. Bu yüzden ona yazıp senin için ricada bulundum. Sana yardım edeceğine güvenmesem, ona başvurup senin onurunu riske atmaz ve hemen ona mektup yazmaya kalkışmazdım, kardeşim.”

      Önceki gün Zixing’in söylediklerini doğrulayan bu sözleri duyan Yucun, Lin Ruhai’e minnet duygusunu ifade etmekte gecikmedi.

      “Kızımı başkente göndermek için gelecek ayın ikinci gününü seçtim.” diye devam etti Ruhai. “Sen de onunla gidersen, iki taraf için de daha uygun olmaz mı?”

      Yucun içten içe çok sevinerek bu teklifi kabul etti. Her şeyin gayet memnun edici bir hâl aldığını düşündü. Ruhai bulduğu ilk fırsatta başkente göndereceği hediyeleri ve seyahat için gereken her şeyi hazırlayıp Yucun’a verdi.

      Hastalığı yeni atlatan küçük öğrencisi Daiyu, önce babasından ayrılma fikrini kabullenemedi ama büyükannesinin ısrarlarına boyun eğmek zorunda kaldı.

      “Ben artık elli yaşıma geldim ve tekrar evlenmeye de hiç niyetim yok.” diye kendi gerekçelerini ekledi Ruhai. “Sen daha çok küçük ve narinsin; ne sana bakacak bir annen var başında ne de seni kollayıp gözetecek bir kardeşin. Eğer gidip büyükannen, dayıların ve kızlarıyla yaşarsan zihnimden büyük bir yük kalkacak. Öyleyse neden gitmeyesin?”

      Bunun üzerine gözünde yaşlarla babasından ayrılan Daiyu, dadısı ve Rong Konağı’ndan kendisini almaya gelen birkaç hizmetçiyle beraber tekneye binip yola koyuldu. Yucun da iki delikanlıyla diğer tekneye atlayıp, Daiyu’nün peşinden gitti.

      Günü gelince başkente vardılar. Yucun kendisine çekidüzen verip iki delikanlının eşliğinde Rong Konağı’nın kapısına gitti ve akrabalığını belirten kartviziti içeri gönderdi.

      Jia Zheng eniştesinin gönderdiği mektubu çoktan almıştı, onu hemen içeri çağırttı. Karşılaştıklarında Yucun’ın etkileyici görünümü ve kültürlü konuşması Jia Zheng üzerinde mükemmel bir izlenim bıraktı. Jia Zheng eğitimli insanlara karşı nazik ve yeteneklilere karşı çok saygılıydı; büyükbabası gibi ihtiyaç içinde olan insanlara yardım eli uzatmaya ve sıkıntıda olanların imdadına koşmaya hazırdı. Hele de eniştesi rica edince, Yucun’a olağanüstü iyi davrandı ve ona yardımcı olmak için bütün gücünü kullandı.

      Yüce makama başvurusunun yapıldığı aynı gün Yucun eski görevine geri getirildi ve atanmayı beklemesi söylendi. İki aydan kısa bir süre içinde, boş olan Yingtian yamen makamını doldurmak için Jinling’e gönderildi. Jia Zheng’la vedalaştıktan sonra en hayırlı günü seçip, yeni görevi için yola koyuldu. Şimdilik onu burada bırakalım.

      Daiyu’ye dönecek olursak, o gün tekneden ayağını yere bastığında, Rong Konağı’ndan gönderilen bir tahtırevan ve bavulları için arabalar hazır bekliyordu. Büyükannesinin başkalarınınkine hiç benzemeyen, çok muhteşem bir evi olduğunu annesinden çok dinlemişti. Son birkaç gündür ona eşlik eden ve evdeki hiyerarşide nispeten daha düşük pozisyonda olan hizmetkârların bile kıyafetlerinin, yemeklerinin ve davranışlarının ne kadar sıra dışı olduğunu kendi gözleriyle görünce onları çalıştıran efendileri kim bilir nasıldır diye düşündü. Kimseye kendisini güldürmemek için yeni evinde adımlarına dikkat etmesi, her an tetikte olması ve ölçülü konuşması gerektiğine karar verdi.

      Koltuğa oturup da şehir duvarlarından içeri girdiği andan itibaren, tüllü pencereden sokaklardaki telaşa ve insan kalabalığına bakınca, her şeyin daha önce gördüklerinden çok başka olduğunu fark etti.

      Uzunca bir yol katettikten sonra geldikleri caddenin kuzey ucunda, çömelmiş kocaman iki mermer aslan ve tokmakları hayvan kafası olan, üç büyük kapı gördü. Bu kapıların önünde renkli şapkaları ve şık üniformalarıyla yaklaşık on adam oturuyordu. Ana kapı açık değildi. İnsanlar sadece doğudaki ve batıdaki yan kapılardan girip çıkıyorlardı. Ana kapının üzerindeki levhada kocaman harflerle: NİNGGUO KONAĞI İmparator’un emriyle yapılmıştır, yazıyordu.

      Daiyu bunun anneannesinin büyük oğlunun evi olabileceğini düşündü. Caddeden aşağıya doğru biraz daha ilerlediklerinde, yüksekçe üç kapı daha gördü. Bu da Rongguo Konağı’ydı. Ana kapıdan değil de batıdaki daha küçük olan kapıdan içeri girdiler. Omuzlarında tahtırevan olan taşıyıcılar bir ok atımı mesafe katettikten sonra bir dönemeçte onu yere bırakıp çekildiler. Daiyu’nün arkasındaki hizmetçiler birer birer inip yürümeye başladılar. On yedi on sekiz yaşlarında, şık kıyafetli dört genç, tahtırevanı çiçek oymalı ahşap bir kapıya doğru taşımaya başladı, hizmetçiler de arkalarından geliyordu.

      Kapıya geldiklerinde tahtırevan yere indirildi ve dört genç geri çekildi. Hizmetçiler gelip perdeyi kaldırdılar, Daiyu’nün inmesine yardım ettiler. Elini bir hizmetçinin elinin üzerine koyup oymalı kapıdan geçti.

      İçeride, her iki taraftaki verandalar, açılmış kollar gibi bir giriş salonuna doğru uzanıyordu. Salonun tam ortasında kırmızı sandal ağacından çerçevesi olan mermer bir pano duruyordu. Panonun diğer tarafında üç küçük salon daha vardı. Bunların arkasından ana binaya ait genişçe bir avluya geçiliyordu. Ön tarafta kirişleri oymalı, sütunları süslü, beş oda vardı. Avlunun her iki tarafında üzeri kapalı geçitler uzanıyor; saçaklarından, içlerinde her renk papağan, ardıç kuşu ve türlü türlü kuşların bulunduğu kafesler sarkıyordu.

      Ana binanın merdivenlerinde oturan kırmızı ve yeşil giysili birkaç hizmetçi onları görünce hemen yerlerinden fırlayıp gülümseyerek karşılamaya geldi.

      “Hanımefendi de şimdi sizden söz ediyordu, tesadüfe bakın ki işte buradasınız.”

      Üç