Сюэцинь Цао

Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt


Скачать книгу

içeride ve dışarıda ailesini!

      İlk sıradadır dünyada bu işe yaramaz serseri,

      Onun gibi bir hain tarihte görülmedi.

      Uyarmalı tüm yaldızlı gençleri,

      Sakın ola bu kötü haytayı taklit etmemeli!

      Ama biz hikâyemize devam edelim.

      “Hayret, misafirimizle tanışmadan önce üstünü değiştirmişsin.” dedi Büyük Hanımefendi Shi, gülerek. “Haydi, hemen kuzenini selamla.”

      Elbette ki Baoyu, bu çok güzel genç hanımın varlığını önceden fark etmiş ve Lin halasının kızı olduğu sonucuna varmıştı. Hemen yanına gidip eğilerek selam verdi, tanışmalarının ardından bir yere oturdu. Daiyu’yü yakından inceleyince, diğer kızlardan çok farklı olduğunu gördü.

      Somurtmasa da simsiyah, kavisli kaşları çatılmış, gözleri aynı anda hem neşeli hem de kederli bir ifadeye bürünmüştü. Narin yüzünde hüznün izleri vardı. Çok güzeldi ama bünyesi kalıtsal bir hastalığın pençesindeydi sanki. Gözündeki yaşlar küçücük zerreler hâlinde ışıldıyordu, ferahlatıcı soluğu yumuşacıktı. Hareketsizken suya yansıyan hoş bir çiçek, hareketlendiğinde rüzgârda salınan narin bir söğüt gibiydi. Kalbinde Bi Gan’ınkinden16 daha çok odacık vardı ve bu kalple, güzeller güzeli Xi Shi’den17 daha çok acı çekiyordu.

      “Bu kuzenimi daha önce görmüştüm.” dedi Baoyu, incelemesini bitirdikten sonra, gülümseyerek.

      “İşte yine saçmalamaya başladın.” dedi büyükannesi alaycılıkla. “Bu imkânsız!”

      “Belki görmediysem de yüzü çok tanıdık geliyor. Uzun bir ayrılıktan sonra tekrar karşılaşan iki eski dostmuşuz gibi hissediyorum.”

      “İşte bu daha mantıklı!” diyerek güldü Büyük Hanımefendi Jia. “Demek ki iyi arkadaş olacaksınız.”

      Baoyu, Daiyu’nün yanına oturmak için yerinden kalktı ve uzunca bir süre bütün dikkatiyle kıza bakmaya devam etti.

      “Çok kitap okudun mu, kuzen?” diye sordu.

      “Hayır.” dedi Daiyu. “Bir yıldır ders alıyorum, sadece birkaç kelime okuyup yazabiliyorum.”

      “Adın ne, kuzen?” diye sormaya devam etti Baoyu, Daiyu adını söyledi.

      “Peki, ya stil adın?”

      “Yok.”

      “Ben sana vereyim o zaman.” diye teklifte bulundu Baoyu, gülerek. “ ‘Çatık kaş’ anlamındaki Pinpin’den daha uygun ne olabilir ki?”

      “Nereden geliyor bu isim?” diye araya girdi Tanchun.

      “Eskiden Günümüze İnsanlar ve Nesneler Kitabı’nda diyor ki batıda kaşları boyamak için kalem yerine kullanılan “dai” diye bir taş varmış. Kuzen Lin’in de adında dai olduğundan ve kaşları da yarı çatık durduğundan, bence bu muhteşem bir isim.”

      “Bence uyduruyorsun.” diye dalga geçti Tanchun.

      “Dört Kitap haricindeki kitaplarda yazan çoğu şey uydurma zaten. Tek uyduran ben miyim?” diye çıkıştı Baoyu, sırıtarak.

      Sonra Daiyu’ye döndü, değerli bir taşı olup olmadığını sorarak herkesi şaşkına çevirdi.

      Daiyu, onun doğduğunda ağzında olan taşı kastettiğini anladı.

      “Hayır, yok. Bence bu, herkesin sahip olamayacağı çok nadir bir şey.” dedi.

      Bu Baoyu’yü hemen delilik nöbetlerinden birine soktu. Boynundaki taşı çekip alarak, parçalamak istercesine yere fırlattı.

      “Bunun nesi nadir?” diye gürledi, sövüp sayarak. “İyi insanları kötülerinden ayırt edemiyor bile. Ne tür bir manevi idraki var ki? İstemiyorum bu illet şeyi artık!”

      Oradaki bütün hizmetçiler şaşırıp kaldılar ve hepsi birden taşı yerden almak için fırladılar. Büyük Hanımefendi Jia, endişe içinde Baoyu’yü kollarına aldı.

      “Seni küçük canavar!” diye azarladı. “Hadi huysuzlaşınca sinirini başkalarından çıkarıyorsun da hayatının bağlı olduğu bu değerli şeyi neden fırlatıp atıyorsun?”

      Yüzü gözyaşı izleriyle lekelenen Baoyu, “Kuzenlerimin hiçbirinde yok, sadece benim var. Bu çok can sıkıcı! Yeni gelen, peri kadar güzel kuzende de yok. Bunun iyi bir tarafı olmadığı gayet açık.” dedi hıçkırarak.

      “Bu kuzeninin de bir zamanlar bir tane taşı vardı.” dedi Büyük Hanımefendi Jia, onu yatıştırmak için. “Ama halan ölüm döşeğinde yatarken, kızından ayrılmak istemeyince, kızına ait olan taşı yanına almaktan başka bir çare bulamadı. Yaşayanların da ölülerle beraber gömülmesi geleneği, kuzeninin evlat saygısıyla yerine getirilmiş oldu. Hem halanın ruhu kuzenini görme arzusunu böylelikle gideriyor. Bu yüzden sana taşı olmadığını söyledi; yaptığı iyilikle övünmek istemiyor. Kendini onunla nasıl kıyaslarsın? Şimdi taşı dikkatle boynuna tak da annen ne yaptığını görmesin.”

      Yaşlı kadın değerli taşı hizmetçilerden birinin elinden alıp çocuğun boynuna kendisi taktı. Baoyu, büyükannesinin açıklamalarını bir süre düşündükten sonra ikna olup, bir daha bu konuyu açmadı.

      Tam o sırada bir dadı gelip Daiyu’nün nerede kalacağını sordu.

      “Baoyu’yü benim dairemdeki en sıcak odaya taşı, küçük hanım da şimdilik onun yeşil tüllü dairesinde kalabilir. Kış bitip de bahar geldiğinde, odalarının tamiratlarını yapıp, kalıcı olarak yerleştiririz onları.”

      “Sevgili büyükanneciğim!” diye dil dökmeye başladı Baoyu. “Ben yeşil tüllü dairenin hemen dışındaki yatakta çok rahat ederim. Neden senin yanına geçip düzenini bozayım?”

      Büyük Hanımefendi Jia, bir an düşündükten sonra kabul etti.

      “Pekâlâ ama her birinizin bir dadısı ve size hizmet edecek birer hizmetçisi olacak. Diğer hizmetçiler dışarıda nöbet tutar ve çağrılara cevap vermek için hazır beklerler.”

      Xifeng çoktan bir hizmetçiyle, Daiyu’nün yatağı için leylak rengi, çiçekli bir perde, nakışlı bir örtü ve saten yorgan göndermişti bile.

      Daiyu sadece yaşlı dadısı Wang’ı ve bebekliğinden beri yanında olan on yaşındaki hizmetçisi Xueyan’i getirmişti. Büyük Hanımefendi Jia, Xueyan’i çok genç ve çocuksu, Dadı Wang’ı da hizmet etmek için çok yaşlı bularak kendi hizmetçilerinden Yingge’yı Daiyu’nün hizmetine verdi. Tıpkı Yingchun ve diğer genç hanımlar gibi, Daiyu’ye de kendi dadısına ek olarak, ona öğüt verip yönlendirmeleri için dört dadı, kıyafetleri ve bakımıyla ilgilenmeleri için iki özel hizmetçi, odaların temizliği ve ayak işleri için de dört beş genç hizmetçi tahsis edildi.

      Dadı Wang ve Yingge yeşil tüllü daireye doğru Daiyu’ye eşlik ederlerken, Baoyu’nün dadısı Li ve baş hizmetçisi Xiren onun için dış odadaki büyük yatağı hazırlamaya giriştiler.

      Asıl adı Zhenzhu olan Xiren de Büyük Hanımefendi Jia’nın hizmetçilerinden biriydi. Yaşlı kadın torununa o kadar düşkündü ki çok iyi bakıldığından emin olmak için, ne kadar iyi ve vicdanlı olduğunu bildiği, gözdesi Xiren’i ona vermişti. Baoyu kızın soyadının Hua, yani çiçek olduğunu öğrenip bir şiirin ‘çiçek kokuları erkeklere doğru süzülüyor’ dizesini hatırlayınca, büyükannesinden izin isteyip kızın adını Xiren (erkeklere süzülen) olarak değiştirmişti.

      Xiren’in