Сюэцинь Цао

Kızıl Odanın Rüyası II. Cilt


Скачать книгу

Sonra tekrar ve tekrar. Baoyu takdir eden bir izleyici olarak gülerek teşvik etti.

      “Aferin! Daha çok ses çıkar!”

      Tam o sırada Sheyue geldi. İkisine de öfkeyle baktı.

      “Yapmasana!” dedi. “Eşyaları böyle ziyan etmek çok kötü bir şey!”

      Ama Baoyu ayağa fırlayıp onun yelpazesini de elinden aldı ve Qingwen’e verdi. Kız hemen paramparça etti. Bunun üzerine ikisi bir kahkaha kopardılar.

      “Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?” dedi Sheyue. “Kırdığınız benim yelpazemdi. Eğlence anlayışınız bu mu?”

      “Eski bir yelpazeydi zaten!” dedi Baoyu. “Yelpaze kutusundan başka bir tane al kendine.”

      “En iyisi kutuyu buraya getirin de hepsini kırsın!”

      “Tamam. Hadi git, getir.” dedi Baoyu.

      “Böyle bir saçmalık yapmam! Bileğini kırmadı ya, o gidip getirsin.”

      “Yoruldum ben.” dedi Qingwen, kendini beğenmiş bir şekilde yatağa uzanarak. “Birazını da yarın parçalarım.”

      Baoyu güldü.

      “Eskiler ne der bilirsin.” dedi Baoyu. “Bin parça altın bile güzel bir kadının gülümsemesini satın alamaz. Birkaç yelpazenin lafı mı olur?”

      Sonra Xiren’e seslendi. Üzerine temiz kıyafetlerini giyen Xiren dışarı gelip, onlara katıldı. Küçük Jia Hui kırılan yelpaze parçalarını temizledi. Sonra hepsi bir süre oturup serinliğin tadını çıkardılar. Ama hikâyemiz bu akşama dair başka bir ayrıntı vermiyor.

***

      Ertesi gün öğlen Wang Hanım, Baochai, Daiyu ve kızlar Büyük Hanımefendi Jia’nın salonunda otururlarken, birisi Shi Xiangyun’ün geldiğini haber verdi. Kısa bir süre sonra bir grup yaşlı kadın ve genç hizmetçi eşliğinde Shi Xiangyun avluya girdi. Baochai, Daiyu ve diğerleri onu karşılamak için dışarı koştular. Bir aydır birbirlerini görmeyen genç kızlar için tekrar kavuşmak sevgi göstermek için bir fırsattı. Karşılıklı olarak duyguların ifade edilmesinden sonra hepsi içeri girince, selamlaşmalar, hatır sormalar tamamlandı ve Büyükanne Jia, hava çok sıcak olduğundan Xiangyun’e üstünü çıkarmasını önerdi. Kız hevesle ayağa kalktı ve üst üste giydiği iki parça kıyafetini çıkardı.

      “Hayret çocuğum!” dedi Wang Hanım, şaşkınlık içinde. “Ne kadar çok şey giymişsin! Hiç bu kadar sıkı giyinen birini görmemiştim.”

      “Shi teyzem giydirdi hepsini.” dedi Xiangyun. “Mecbur kalmasam asla giymezdim!”

      “Sen Xiangyun’ü bilmezsin, teyze.” diye araya girdi Baochai, gülerek. “Başkalarının kıyafetlerini giymeye bayılır. En çok da erkeklerinkini. Geçen yıl üçüncü ya da dördüncü ayda buraya geldiği zaman, Baoyu’nün kürklerinden birini ve çizmelerini giymiş, beline de kemerlerinden birini takmıştı. İlk bakışta Kuzen Bao’ya benziyordu. Sadece küpeleri onu ele veriyordu. Şu sandalyenin arkasında durunca, Büyükanne Jia bile aldanıp, ‘Baoyu, gel buraya! Dikkatli olmazsan o lambanın püsküllerinden gözüne toz kaçacak!’ demişti. Ama Xiangyun sadece gülmüş ve yerinden kıpırdamamıştı. Sonunda insanlar daha fazla dayanamayıp gülünce, büyükanne de kim olduğunu anlayıp gülmüş; çok yakışıklı bir delikanlı olduğunu söylemişti.”

      “Bu bir şey mi?” dedi Daiyu. “Ya geçen yıl, birinci ayda iki günlüğüne bize kalmaya geldiğinde, kar yağdığı zaman olanlar? Büyükanne ve Wang teyze bir yerden yeni gelmişlerdi, galiba atalarımızın resimlerine saygılarını sunup dönmüşlerdi. Xiangyun büyükannenin yeni kırmızı yün pelerinini görünce kaptığı gibi üstüne geçirmiş, ona çok büyük ve uzun geldiğinden bir mendille belinden bağlayıp öyle dışarı çıkmış, hizmetçilerle beraber kardan adam yapmıştı. Sonra su oluğunun üstüne düşmüştü de her tarafı çamur olmuştu.”

      Diğerleri de bu olayı hatırlayıp güldüler.

      Baochai, Xiangyun’ün dadısı Bayan Zhou’ya, Xiangyun’ün hâlâ eskisi kadar erkeksi olup olmadığını sordu. Dadı Zhou hiçbir şey söylemeden güldü.

      “Ben muzipliklerine pek aldırmıyorum da keşke bu kadar geveze olmasaydı.” dedi Yingchun. “İnanmazsınız, gece yatağında bile konuşmaya devam ediyor, sonra gülüyor ve tekrar konuşuyor, tekrar gülüyor. Anlattığı saçmalıkları hayatınızda duymamışsınızdır. Nereden buluyor bunları, bilmem!”

      “Belki de artık düzelmiştir.” dedi Wang Hanım. “Geçen gün birisinin bir nişan meselesinden söz ettiğini duydum; belki de yakında kayınvalidesiyle beraber oturacak. O zaman bu kadar erkeksi olamaz, kendisine çekidüzen vermesi gerekir.”

      “Bu sefer kalıyor musun, yoksa dönecek misin?” diye sordu Büyükanne Jia.

      “Hanımefendi getirdiğimiz kıyafetleri görmedi.” diye cevap verdi Dadı Zhou. “Bir iki gün kalmak istiyoruz.”

      “Bao evde yok mu?” diye sordu Xiangyun.

      “Şuna bakın!” dedi Baochai. “Aklı fikri Kuzen Bao’da. İkisi de yaramazlığa düşkün olduğundan çok iyi anlaşıyorlar. Demek ki muziplikleri henüz geçmemiş.”

      “Artık yeterince büyüdünüz, birbirinize bebeklik isimlerinizle hitap etmeseniz iyi olur.” dedi Büyükanne Jia, nişandan söz edilince artık bebeklerinin hızla birer yetişkin olduklarını hatırlayarak.

      O sırada Baoyu geldi.

      “Ah! Merhaba, Yun!” diye bağırdı. “Geçen seni davet ettiğimizde neden gelmedin?”

      “Büyükanne daha demin artık birbirinize bebeklik isimlerinizle hitap etmemenizi söyledi.” dedi Wang Hanım. “Sanırım bu iyi bir başlangıç olmadı.”

      “Kuzenimiz sana güzel bir şey verecek.” dedi Daiyu, Xiangyun’e.

      “Öyle mi? Neymiş?” dedi Xiangyun.

      “İnanma sen ona!” dedi Baoyu, gülerek. “Tanrı’m! Geçen kısa zaman içinde ne kadar da uzamışsın!”

      Xiangyun güldü.

      “Xiren nasıl?”

      “Çok iyi, teşekkürler.”

      “Onun için bir şey getirdim.” dedi Xiangyun. Düğüm yapılmış, ipek bir mendil çıkardı.

      “O da ne?” diye sordu Baoyu. “Neden geçen gün gönderdiklerin gibi bir çift kırmızı, akik küpe getirmedin?”

      “Bunların ne olduğunu sanıyorsun?” dedi Xiangyun ve gülerek mendili açıp öncekilere benzeyen dört küpe çıkardı.

      “Şu kıza bir bakın!” diye bağırdı Daiyu. “Bunlar geçen gün uşağınla gönderdiklerinin aynısı. O zaman bunları da ekleyip zahmetten kurtulsaydın ya! Ben de mendile sarıp kendin getirince, daha nadir bulunan bir şey olduğunu sandım. Aynısından birkaç tane daha! Ne aptalsın!”

      “Sensin aptal!” dedi Xiangyun. “Niyetimi anlattığım zaman, buradakiler hangimizin daha aptal olduğuna karar verirler. Sana ve kızlara bir şeyler gönderdiğimde, uşağın bir şey söylemesine gerek kalmadan sizin için olduğunu anlayacağınızı düşünüyorum ama eğer hizmetçilerden birine bir şey gönderiyorsam, uşağa kimin için olduğunu iyice açıklıyorum. Eğer uşak akıllı biriyse, sorun yok ama pek de parlak bir zekâya sahip biri değilse ve isimleri hatırlamakta zorluk çekerse, sizinkiler de dâhil her şeyi birbirine karıştırabilir. Eğer gönderdiğim kişi kadınsa, durum o kadar kötü olmaz ama geçen günkü erkekti ve onların kız isimleri konusunda ne kadar umutsuz vaka olduklarını bilirsiniz. Yani, hizmetçilerin hediyelerini kendim getirirsem çok daha iyi olur diye