Mikâil Bayram

Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler


Скачать книгу

Şah kendisine karşı ayaklanmış ve onu Konya’da muhasara altına almıştı. Sonuçta I. G. Keyhüsrev, 1196’da Konya’yı ve Anadolu’yu terk etmeye mecbur kalmıştır. Keyhüsrev şehzadeliği döneminde bir süre Uluborlu melikliğinde bulunmuştur. Burada bir çevresi ve destekçileri vardı. Bu yüzden Süleyman Şah onu Anadolu’yu terke mecbur ederken Batı’ya yani dayılarının bulunduğu Bizans’a ya da Uluborlu yönüne gitmesine müsaade etmemiş olmalıdır. Tahtını kaybeden Keyhüsrev önce Halep’e Salâhaddin Eyyûbi’nin oğlu el-Melikü’z-Zâhir’in yanına gitmiştir. Oradan Diyarbakır, Ahlat ve Harput’a gitmiş, Güney ve Doğu Anadolu’daki devletlerden umduğu destek ve yardımı bulamayınca Trabzon’a gelmiştir. Trabzon Komnenler Hanedanı’nın yardımı ile deniz yoluyla İstanbul’a giderek dayılarına sığınmıştır. Sekiz yıl sürgün hayatı yaşayan G. Keyhüsrev burada iken Türkiye Selçukluları Devleti’nin Bizans’a sınır olan uç bölgelerdeki hudut muhafızları konumundaki Türkmen beylerle irtibat kurmuş ve onlardan kaybettiği tahtını tekrar ele geçirmek hususunda destek sözü almıştır. Bu Türkmen beyler uygun bir zamanda onu Anadolu’ya davet etmişlerdir.

      Kayınpederi olan Komnenler sülalesinden Manuel Mavrozomes’i de yanına alan G. Keyhüsrev onun çok büyük destek ve yardımlarına nail olarak İzmit, Kütahya üzerinden Uluborlu’ya gelmiştir. Onun bu güzergâhı takip ederek Anadolu’ya intikali tamamen Manuel Mavrozomes’in yardım ve çabalarıyla gerçekleşmiştir. Uç Türkmenlerinden ve Mavrozomes’in Bizanslı askerlerinden müteşekkil bir ordu ile Uluborlu’dan Konya üzerine yürümüştür. Büyük güçlüklerden sonra nihayet 1204 yılı başlarında tekrar tahtına kavuşmuş, tahtan indirdiği yeğeni Süleyman Şah’ın oğlu III. İzzeddin Kılıçarslan’ı tutuklatmış bilahare de onu boğdurmuştur.

Türkiye Selçuklularında Devletin Yeniden Yapılanması

      I. Gıyâseddin Keyhüsrev’in yeniden tahtı ele geçirmesinin ardından devlet yapısında ve yönetiminde yeni bir yapılanma çalışmalarına girdiği görülmektedir. O bunu yapmak suretiyle devlete kalıcı bir düzen vermiş olacağını ve bu yolla Anadolu’da bulunan farklı etnik ve dinî zümreler arasında barış ve güven ortamı sağlayacağını düşünüyordu. Bu yolla güçlü, toplayıcı ve birleştirici büyük bir devlet modelini gerçekleştirmeyi planlıyordu. Böylece Türkiye Selçuklularında yeni bir devlet anlayışı ve yeni bir mutlu toplum inşa etme düşüncesi doğmuştur. Bunu Türk Cihan Hâkimiyeti Ülküsü’nün yeni bir uygulama biçiminin gündeme getirilmesi olarak düşünebiliriz.

      I. Gıyâseddin Keyhüsrev bu amacını gerçekleştirmek için ilk iş olarak yeniden tahtı ele geçirmekte Komnen Manuel Mavrozomes’ten çok büyük yardım ve destek gördüğü için ikinci defa iktidara gelişinin hemen ardından Emir Mavrozomes’i “melik” unvanıyla uç bölgesine göndermiş; Uluborlu, Denizli ve Honaz’ı ona vermiştir. Böylece Anadolu’da ilk olarak yöneticisi Hristiyan olan Selçuklu Devleti’ne bağlı bir meliklik kurulmuştur. Kendisi ve oğlu Yohannes, Hristiyan olarak bu görevlerini sürdürdüler. Fakat torunu olan Denizlili Mehmed el-Mevrazemî Müslüman olmuş ve uç beyi olarak görevine devam etmiştir. Bilahare Hülagu Han tarafından öldürüldü.

      I. Gıyâseddin büyük oğlu İzzeddin Keykâvus’u yukarıda bahsedildiği üzere İran kültürünün merkezi durumunda olan Malatya’ya melik olarak Güneydoğu Anadolu’nun yönetimini de ona vermiş oluyordu. Diğer oğlu Alâeddin Keykubad’ı da Tokat’a yine melik olarak gönderdi. Türkmenlerin yoğun olduğu ve Dânişmend ili diye anılan Kuzey Anadolu’nun idaresini de bu oğluna vermiştir. Kendisi de büyük sultan olarak başkent Konya’dan bütün bu melikliklere vaziyet ediyordu. Böylece I. G. Keyhüsrev, Efrasiyab’ın soyunda gelen bir hakan olarak Turani kavimlerin büyük hakanı, destani İran şahlarının unvanı olan Keyhüsrev unvanını kullanarak eski İran şahlarının devamı olduğunu ve nihayet Diyar-ı Rum’da Kayser-i Rum’un yerine kaim bir kayser olduğunu, Anadolu’daki dinî ve etnik zümrelere empoze etmiş ve onların hamasi duygularını tatmin etmeyi düşünmüştür.

      Nitekim o dönemde Anadolu’da yaşayan Türkmen asıllı Şeyh Evhadüddin Hâmid el-Kirmani, G. Keyhüsrev’e hitaben yazdığı bir rubaide şöyle demektedir:

      Kayser’in ayağının altında yer eskimekteydi.

      Köşkü gökyüzüne yükselmişti.

      Ey Keyhüsrev onun yerini almış durumdasın.

      Söyle o köşk nerede? Kayser ise sanki hiç yaşamadı.

      O hâlde I. Gıyâseddin, oğulları ve ahfadının Keyhüsrev, Keykâvus, Keykubad, Keyferidun gibi destani İran şahlarının unvanlarını kullanmaları İran kültürüne duyulan hayranlıktan çok, politik bir amacı bulunduğu göz ardı edilmemelidir. I. G. Keyhüsrev bütün bu dinî ve etnik zümreleri kendi siyasi otoritesi altında toplayarak ve kendini merkeze alarak Anadolu’da istikrar ve barış ortamı yaratmaya çalışmıştır. Böylece bu yeni devlet felsefesinin ve siyasi anlayış ve düşünüş biçiminin yapılanmasına yönelik bir çalışma yürütülmüştür. Nitekim bundan sonradır ki bu dönemde Anadolu’da Selçuklu Devleti hizmetinde çok sayıda Rum ve Ermeni kökenli kontlar, İran ve Türkmen kökenli emirler görülmektedir. I. Gıyâseddin Keyhüsrev, bu düzenlemeleri gerçekleştirdikten sonra bu emir ve kontların desteği ile Antalya’yı ve Samsun’u fethederek devletinin sınırlarını Akdeniz ve Karadeniz’e ulaştırmıştır. Bundan sonraki Türkiye Selçukluları sultanları “Sultanü’l-Arabi ve’l-Acem” (Arap ve Arap olmayan halkların sultanı) unvanlarına, “Sultanü’l-bahreyn” (İki denizin sultanı) unvanını da katmışlardır. Ondan sonra gelen Selçuklu sultanları da bu unvanı kullanacaklardır.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Mikâil Bayram’ın şiirlerinin toplandığı Sarayî Divanı da 2023 yılının ilkbahar aylarında yine Elips Kitap tarafından neşredildi.

      2

      “Anadolu Selçukluları Zamanında Konya’da Dinî ve Fikrî Hareketler”, Dünden Bugüne Konya’nın Kültür Birikimi ve Selçuk Üniversitesi, Konya, 1999.

      3

      Anonim, Tarih-i Âl-i Selçuk, Neşr. F.N. Uzluk, Ankara 1952, s. 45.

      4

      Bk. Konya Yusufağa Ktp. No. 4862’deki kıraat kaydı.

      5

      Age. Neşr. M. Koman, Konya, 1942, s. 2

      6

      Menakibü’l-arifin,