tutarak gitmesi için onu zorladı. Köpekbalığının üzerinde kıyıya doğru gidip kayaların arasında onu durdurdu. Bu olayın üzerine Haena’da bulunan bu kayalara büyük köpekbalığı kayası yani Koa-mano (savaşçı köpekbalığı) denildi. Köpekbalığının üzerinden indi, hemen ardından kayık da kıyıya yanaştı.
Uçurumlar üzerinden ateşli çubukların atıldığı “Ateş Atan” tepesini gördü. Burası geceleri çok güzel görünürdü. Bir gölgeden ibaret vücudunu kullanarak tepenin en üst noktasına sıçradı. En yukarıda bir sürü kuş (iiwi) vardı. Makani-kau, Lehua’ya doğru uçan kuşlara yanaştı. Kuşlar sadece rüzgârın gücünü hissetti, çünkü ne onu ne de vücudunu görebiliyorlardı. Makani-kau, kuşların yanına yaklaştığında yanlarında yakışıklı bir adam taşıdıklarını gördü.
Bu adam, Lau-kai-ieie’nin evlenmek istediği adamdı. Kuşlar, bu adamı rahatlıkla ve nazikçe kanatlarında taşıyordu, tepelerin üzerinden ve denizlerden geçerek onu güneşin battığı ada olan Lehua’ya götürdüler. Lehua’ya geldiklerinde yavaşça karaya doğru inmeye başladılar. Onlar Kawelona’nın kuşlardan oluşan muhafızlarıydı ve ne zaman bir yerden bir yere gidecek olsalar kuş büyücüsü Kukala-a-ka-manu’nun emri altında olurlardı.
Kawelona rüyasında defalarca kendisine gelen güzel bir kız görmüştü. Bu yüzden Makani-kau’yla görüşmeye hazırdı. Ailesine, muhafızlarına ve kuş rahiplerine rüyalarından, evlenmek istediği o güzel kızdan bahsetti.
Makani-kau, Niihau ve Lehua rüzgârlarıyla tanıştı ve sonunda kuşlar tarafından kabul gördü. Hawaii’ye gitmeye hazırlanan Kawelona’ya kendisine verilen görevden bahsetti, nasıl gidebileceklerini sordu. Makani-kau, okyanus kenarına giderek sahip olduğu bedenleri çağırarak ablası Lau-ka-ieie’nin kocasına verebileceği bir kayık istedi. Böylece sihirli güçlerini Kawelona’ya belli etmiş oldu. Yüce bulut tanrılarına seslenip kendilerine uzun, beyaz bir buluttan oluşan bir kayık göndermelerini istedi. Kayık çok geçmeden önlerinde belirdi. Kawelona, korkuyla kayığa bindi. Denize açıldıktan çok kısa bir süre sonra Lehua Adası ve kuşları gözden kayboldu. Makani-kau, güzel bir kayığın yanında durdu. Kayığa binip Mana’da15 durdu. Orada durduğunda au-waa-olalua, yani çift kanoya (ruhani kayık) birkaç tane kız bindi.
Bu sırada kuşlara hükmeden büyücü, ailesine nereye gittiğini veya hangi tehlikelerle karşılaşacağını söylemeyen Kawelona’nın aile özleminin ne zaman biteceğini anlamaya karar verdi. Büyücü, bir tane su kabının içine su döküp içine iki tane lehua çiçeği attı. Lehua çiçekleri su yüzeyine çıktı. Daha sonra yüzünü güneşe dönerek, “Ey gökyüzünün bir parçası olan yüce güneş! Kafanı eğip kabın içindeki suya bak ve bize içinde ne gördüğünü söyle! O güzel ve genç kadına bir bak. O, Kauai’den değil. Ondan daha güzel biri yok. Pırıl pırıl parlayan Doğu’dan geliyor. Çevresinde kraliyeti temsil eden bir gökkuşağı var. Yanında da kendisine eşlik eden güzel kızlar var,” diye seslendi. Büyücü, su yüzeyinde güneş imgeleri gördü ve bunu Kawelona’nın yolculuğuna yordu. Bu yolculuğun çok uzun bir sürede gerçekleşeceğini, herhangi bir alamet için sabırla, günlerce beklemeleri gerektiğini söyledi. İmgelerde, bulutlardan oluşan kayıkta bir erkek, deniz kabuğundan kayıkta Makani-kau ve ruhani kayıkta ise üç tane kız gördü.
Kızlar, Oahu’ya kadar giderek orada Makani-kau’nun Lehua’da bıraktığı salyangoz kız Pupu-kani’yi buldular. Onu, kocasını ve kız kardeşlerini kendi kayıklarına aldılar. Hawaii’ye giden dokuz yolcu vardı: buluttan kayıkta Kawelona, Kauai’den iki tane kız; Kaiahe ve Oahu’dan biri, Molokai’den üç kız daha ve Lihau adına Maui’den gelen bir kız daha. Makani-kau, liderlik görevini üstleniyordu, kızları uzaklara götüren de oydu. Yolculuk sırasında, köpekbalıklarının hükümdarı Kamoho-alii’yi ziyaret etmek için Kahoolawe’ye gittiler. Makani-kau, burada insan bedenine büründü, ardından kayıklardan indiler. Makani-kau, Kawelona’yı bulut kayıktan aldı, karaya çıkıp onu herkesin arasına bıraktı. Etraftakilere bu adamın Lau-ka-ieie’nin eşi olduğunu söyledi. Hepsi, köpekbalıklarının hükümdarı tarafından memnuniyetle karşılandı. Ka-moho-alii, adalara muhafız olarak yerleştirdiği köpekbalıklarını çağırıp yiyecek bir şeyler getirmelerini istedi. Onlar da hemen yemek, balık, çiçek, leiler16 ve birçok hediye getirdi. Misafirler yemek yiyip dinlendi. Daha sonra Ka-moho-alii, köpekbalıklarını çağırıp onlardan yolculuğun geri kalanında misafirlerine muhafızlık etmesini istedi. Makani-kau deniz kabuğundan, Kawelona ise buluttan kayığına bindi. Hawaii dağlarına varana kadar okyanus boyunca yolculuk ettiler.
Makani-kau rüzgâr bedeniyle kayıkları Waipio’ya kadar taşıdı. Lau-ka-ieie, abisinin denizden gelen sesini duydu. Hina, bu sese yanıt verdi. Makani-kau ve Kawelona, Lau-ka-ieie’nin evine giderken Waiema17 üzerinden geçtiler. Fakat Hina, onları oradan alarak Mauna Kea’nın18 tepesine götürdü. Poliahu19 ve Lilinoe,20 bu iki genç adamı görüp onlara seslendi. Fakat Makani-kau, hiçbir cevap vermeden sislerle kaplı dağlarda bulunan muhteşem mağara evine doğru giderek bütün yolcuları oraya bıraktı. Daha sonra okyanus kıyısına gidip Ka-moho-alii’nin köpekbalıklarını çağırdı. Köpekbalıkları, kendi vücutlarını okyanusta bırakarak insan bedenine bürünmüş halde Waipio Vadisi’ne geldi. İçerisinde mükemmel deniz kabuğu Kiha-pu’nun tutulduğu antik tapınak Kahuku-welo-welo’nun yanında karınlarını doyurup dans ettiler.
Makani-kau, yedi deniz kabuğunu da uçurumun tepesine bırakıp kabuklar her yere sesleri ulaşıncaya kadar şarkı söyledi. Böylece Lau-ka-ieie ile Kawelona’nın evliliği kutlanmış oldu.
Bütün köpekbalıkları müzikle beraber sakinleşerek dinlendi. Düğünden sonra herkese veda edip Kahoolawe’ye döndüler. Dönerken adanın güneyinden geçtiler, çünkü bulundukları yerden geldikleri gibi dönmelerinin kötü şans getirdiğine inanıyorlardı. Evlerine varıncaya kadar dönmeden dümdüz gittiler. Makani-kau, kız kardeşinin evine gitti ve Lau-ka-ieie’nin kız arkadaşlarıyla tanıştı. Kız kardeşine evinin yabancılarla dolu olduğunu, çünkü birbirinden farklı kupua21 bedenlerinin düğünü kutlamak için toplandığını söyledi. Bu yabancılar, Hawaii Adaları’nın kupua sakinleriydi. Eepa22 halkı, periler ve cücelerden oluşurdu ve görünüşleri biraz deforme olmuştu. Kupualar aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
Ka-poe-kino-lau (yaprak bedeni olanlar)
Ka-poe-kino-pua (çiçek bedeni olanlar)
Ka-poe-kino-manu (kuş bedeni olanlar)
Ka-poe-kino-laau (her türden ağaç, eğreltiotu, asma vb. şekli olanlar)
Ka-poe-kino-pupu (deniz kabuğu bedenine sahip olanlar)
Ka-poe-kino-ao (bulut bedeni olanlar)
Ka-poe-kino-makani (rüzgâr bedeni olanlar)
Ka-poe-kina-ia (bbalık bedeni olanlar)
Ka-poe-kina-mano (köpekbalığı bedeni olanlar)
Ka-poe-kina-limu (deniz yosunu bedeni olanlar)
Ka-poe-kina-pohaku (olağandışı türde bir taş şeklini alanlar)
Ka-poe-kina-hiwa-hiwa (pali yani uçurumların tehlikeli bölgeleri olanlar)
Evliliğin ardından Pupu-kani-oi (şarkı söyleyen deniz kabuğu) ve kocası deniz