Grafton Elliot Smith

Ejderhanın Evrimi


Скачать книгу

muhtemeldir.

50

Bu olay, bereket tanrısının suya hükmetme özelliklerinin ana tanrıçanın doğurganlık özellikleriyle karıştırıldığı daha sonraki dönemlerde meydana geldi.

51

Bu hikâyeler hakkında geniş bir dizi bilgi için bkz. E. Sidney Hartland’ın Legend of Perseus. Ancak, böyle fikirler ve bedenin muhafazasıyla ilgili inançların yakın ilişkisiyle alakalı daha öğretici bir çalışma için bkz. J. J. M. de Groot, The Religious System of China, 4. cilt, 2. kitap, 1901.

52

Bu bağlantı hakkında bkz. Groot, a.g.e. s. 356 ve 415.

53

Yaşayan canlıların hislerini, hayvanların veya insanların en ham şeklini atfetmedeki hevesli haliyle çocuklar, şüphesiz ki ilkel insanı andırır.

54

Kelime, algımızda, ancak bilginin artmasıyla alınan tedbirlerin istenen sonu elde etmede yetersiz olduğu gerçeğini ortaya çıkarınca “büyülü” oldu. “Büyücü” fizik ötesi anlamlarla o sonu elde edebiliyormuş gibi yapmaya devam etti.

55

De Groot, a.g.e. s. 356.

56

İleride açıklayacağım üzere, tütsü ağacının ilahiliği fikri tütsü yakma uygulamasının sonucudur, sebebi değildir. Dirilişin elde edilmesinin bir aracı olarak tütsü ilahilik sağlayıcısı oldu. Basit bir rasyonelleştirme süreciyle bu ilahi özü meydana getiren ağaç bir tanrı oldu.

“Vücudun gözü”, gökyüzünün “gözü” olan, hayat veren tanrı veya tanrıça anlamına gelmektedir. Yani ölü kralın özdeştirildiği tanrıdır.

57

Bu meseleyle yakından ilişkili olan koku ve merhem kullanımı hakkındaki bir tartışmaya girmek beni konumdan uzaklaştıracaktır.

58

The Religion of the Semites, s. 133.

59

İlerleyen sayfalarda açıklayacağım sebeplerden dolayı.

60

Ayrıca bu düşüncenin gelişiminin ölü yakma uygulamasını meydana getirmede rol oynayıp oynamadığı dikkate değerdir. Bu uygulama hem canlandırıcı tütsüyü hem yaşayanların yakarışlarını hem de ölenlerin vücutlarını semavi âleme ulaştırmanın bir aracısıydı. Elbette bu, Mısır’da uygulanmadı. Ancak Mısır’ın tütsü yakma uygulamasını benimseyen diğer bazı bölgelerde, vücudun kutsallığını koruyan dini taassup tarafından engellenmedi.

61

İnsanın genellikle kadın olarak ağaçların içinde yaşaması hakkındaki hikâyelerin derlemesi için bkz. Hartland’ın Legend of Perseus.

62

Ömür uzatıcı özelliklerin köknar ve mazı ağaçlara yüklenmesinin sebebi, bu ağaçların “dayanıklı ve uzun yaşayan” ağaçlar olmaları değildir. Ancak ömür uzatıcı özellikler bu ağaçlara atfedilince, bu ağaçların “dayanıklı ve uzun yaşayan” ağaçlar olmaları, bir mantıksal çıkarımda bulunarak bu inancı desteklemede kullanılmış olabilir.

63

Metnin orijinalinde bu başlık için “Breath of Life” ifadesi kullanılmaktadır. Burada kastedilen, yaşamın olmazsa olmazı, hayatın varoluş sebebidir. Bu yüzden başlık “Yaşam Kaynağı” olarak çevrilmiştir. Ancak breath kelimesinin asıl anlamıyla kullanıldığı yerlerde “nefes” olarak çevrilmiştir. (ç.n.)

64

“Primitive Man”, Proceedings of the British Academy, 1917, s. 41.

Solunumun gerçek anlamının, modern bilimin oksijenin önemini ortaya koyduğu zamana kadar tamamıyla bilinmediğini vurgulamak istiyorum.

65

Çin felsefesinde “kalp” ile “nefes”in işlevleri arasında muazzam bir karışıklık ve anlaşmazlık kendisini göstermektedir. (bkz. Groot, a.g.e. 7. bölüm.)

66

Trepanasyon, kafatasının herhangi bir bölgesinde, beyin zarına zarar vermeden baş derisinin altından bir parça alınmasını sağlayan bir cerrahi operasyondur. Dünyanın en eski cerrahi operasyonlarından biridir. (ç.n.).

67

İkinci Geleneksel Felsefe Kongresi, Henriette Hertz Trust, Proceedings of the British Academy, 7. cilt, 26 Ocak 1916.

68

Bununla birlikte, Mısır dilindeki ka bu benzetmede ifade edilenden çok daha karmaşık bir varlıktı.

69

Breasted, a.g.e. s. 44-45.

70

A.g.e. s. 45-46.

71

A.e. s. 28.

72

W. J. Perry Endonezya efsanelerindeki korunmuş bulguları yeni kitabında bir araya getirdi, The Megalithic Culture of Indonesia. Çin literatüründe bulunan meselenin bütünü hakkında doyurucu izahlar de Groot tarafından özetlenmiştir. (a.g.e.)

73

Bununla birlikte, izleyen sayfalardaki ayrılmış kısımlara bakınız.

74

Alan H. Gardiner, Davies ve Gardiner, a.g.e. s. 59.

75

F. Ll. Griffith, A Collection of Hieroglyphs, 1898, s. 60.

76

Aylward M. Blackman, “Some Remarks on an Emblem upon the Head of and Ancient Egyptian Birth-Goddess”, Journal of Egyptian Archaology, 3. cilt, 3. kısım, Temmuz 1916, s. 199 ve “The Pharaoh’s Placenta and the Moon-God Khons”, 4. kısım, Ekim, 1916, s. 235.

77

Religion and Thought in Ancient Egypt, s. 52. Breasted, ka’nın, kişiliğin bir unsuru olduğunu kabul etmez.

78

Bu mesele hakkında anlaşılması güç bir inceleme için bkz. Alan H. Gardiner, “Personification (Egyptian)”, Hasting’s Encyclopedia of Religion and Ethics, s. 790 ve 792.

79

A.g.e.

80

Blackman, kralın plasentasını her yeni ayda sergilemenin ve plasentayı yağla sıvamanın Uganda’da bir gelenek olması gerçeğinin dışında, firavunun plasentası ile ay arasında ne gibi bir ilişkinin mümkün olabileceğini açıklamakta çaresiz kalmıştır.

Bu tartışmayla ilgili olarak ilerleyen sayfalarda benim görüşlerimi izleyecek olan okuyucular için bu çağrışımın arkasındaki akıl yürütme yeterince açık olmalı. Ay, âdet halinin denetleyicisi olarak görülüyordu. Plasentanın ise (ve ayrıca çocuğun) aybaşı kanından oluştuğu düşünülüyordu. Bu yüzden plasentanın sağlığının aya bağlı olduğu düşünülüyordu.

Yağla sıvamak, bu aya ve anneliğe ait olgularla inek arasındaki yakın ilişkinin ilginç bir örneklenmesidir.

Aşağıdaki alıntının gösterdiği gibi plasenta, Çin’de de ayla ilişkilendirilmekteydi. De Groot’a göre (a.g.e. s. 396) “Ts’ui Hing-Kung’un (ölüm MS 674) elinden Siano’rh Fang ya da Bebek İlacı’nda şöyle denmektedir: ‘Plasenta ileride kullanılmak üzere gökyüzünün veya ayın yararlı etkileri altında uygun bir yerde saklanmalıdır (…) çocuğun uzun bir ömür sürmesi emniyet altına alınabilir.’” Daha sonra Groot, plasentaya yapılan herhangi bir müdahalenin, çocukta nasıl zihinsel veya fiziksel bir soruna sebep olacağını açıklamaya devam eder.

Plasenta, doğurganlığı artırıcı ve doğum ağrılarını hafifletici ilaçların bileşeni olarak da kullanılır, ölümün kıyısında olan bir insanı hayata döndürür ve son olarak plasenta “delilik, sara vb. hastalıklara karşı kullanılan ilaçların da esas bileşenidir” (s. 397). “Kalbe huzur verir, kanı besler, nefesi açar ve tsing’i güçlendirir” (s. 396).

Plasentanın bu özellikleri, Bugan