ürünlerinde hâkim olan müthiş aynılık için basit ve mantıklı bir açıklama olup birinin diğerinden ya da her ikisinin de ortak bir soydan tarihi olarak türediğini varsayma gereksinimini ortadan kaldırır.
IKINCI BÖLÜM
AZTEK KABILELERININ KAHRAMAN-TANRISI
Büyük Göller’in kıyıları ile kuzey ormanlarının korunaklı köşelerine yerleşmiş vahşi avcı kabilelerden başkenti Meksika Vadisi’nde olan ve dağınık kolonilerinin Rio Grande ile Gila ağızlarından neredeyse Panama Kıstağı’na kadar iki okyanusun kıyılarında bulunduğu o ulusa dönüyorum. Bu halk Aztekler yahut Meksikalılar olarak bilinmektedir. Ortak dilleri ise Nahuatl olup kendilerine ait bir kelimedir ve “hoş sedalı” anlamına gelmektedir.
Mitolojileri diğer Amerikan halklarının hepsinden daha eksiksiz biçimde korunmuştur. İşte bu sebeple, onların kahraman mitini daha ayrıntılı olarak sunabiliyorum. Hakikaten de bu kitapta derlediklerim arasında en mükemmel kahraman miti bu sayılabilir.
1. İki Düşman
Azteklerin kültürel kahramanı Quetzalcoatl’dı. Nahuatl dilini konuşan kabilelerin kapsamlı ve karmaşık teolojisindeki başlıca drama yani merkezi mit, onun Tezcatlipoca’yla uzun süren mücadelesiydi. Meksikalı tanınmış bir eskiçağ uzmanı “Bu mücadele, Nahuatl dininin temel unsuru ve değişimlerinin nedeni haline geldi. Bu halkın kaderini ilk devirlerinden yıkıldığı zamana kadar maddi olarak etkiledi,” der.24
Bu mücadeleye ilişkin olarak sunulan açıklamalar, bunları öne süren yazarların teorileri nedeniyle değişmektedir. Öyle ki söz konusu mücadele basit bir tarihi gerçek olarak ele alındığı gibi iki halk arasındaki üstünlük mücadelesini temsil etmek için kullanılan bir metafor, Venüs gezegeni ile Ay’ın ilgili pozisyonlarına gönderme yapan gökbilimsel bir ifade, Aziz Thomas tarafından tanıtılan Hıristiyanlık ile yerlilerin paganizmi arasında bir çatışma ya da en az bunlar kadar yetersiz veya saçma başka manalara sahip olarak düşünülmüştür.
Öteki Amerikan kahraman mitleriyle yan yana koyduğumuzda bu mitin esas olarak aynı özellikleri temsil ettiğini ve hiç şüphesiz aynı şekilde açıklanması gerektiğini göreceğiz. Hepsi de basit bir halkın Gece ile Gündüz, Karanlık ile Aydınlık, Fırtına ile Gün ışığı arasındaki günlük mücadeleyi anlaşılır şekilde ifade etmek için kullandığı şeffaf hikâyelerdir.
Işığın tüm kahramanları gibi Quetzalcoatl da doğu ile özdeşleştirilir. Orada doğmuştur ve oradan gelmiştir. Dolayısıyla, Las Casas ve diğerleri ondan bahsederken Yuka-tan’dan geldiğini ya da Meksika Körfezi kıyılarına bilinmeyen bir ülkeden ulaştığını söylerler. Doğum günü Ce Acatl yani Tek Kamış’tır ve genellikle bu isimle tanınır. Fakat bu, Aztek sembolizminde doğunun simgesidir.25 Sahagun’un aktardığı ve güneş ile ayın oluşumuna dair bir mitte26 gönüllü bir kurban, tanrıların yaktığı kurban ateşine atlar. Onun güneş olarak doğacağını bilirler ama ufkun hangi kısmında gözükeceğini bilmezler. Bazıları bir yana bazıları başka bir tarafa bakar fakat Quetzalcoatl ısrarla doğuyu izler ve Işık Küresi’ni ilk görüp karşılayan olur. Yüzü beyazdır, tüm şafak kahramanları gibi neredeyse kızıla çalan gür saçları ve sakalları vardır27 ve yine onlar gibi çeşitli zanaatların öğretmeni olup barışı ve yumuşak yasaları yeğler.
Adı semboliktir ve eşit derecede geçerli açıklamaları mümkündür. Bu adın ilk bölümü olan quetzalli kelimesi kelimesine “büyük, güzel, yeşil kuş tüyü” demektir. Yerliler için böylesi kuş tüyleri çok kıymetliydi. Bu yüzden sıfat olarak “kıymetli, güzel, sevgili, hayranlık uyandıran” gibi anlamlar kazanmıştır. Bu tüylerin elde edildiği kuş quetzal-tototl (totol “kuş”) idi. Bu kuş, ornitologlarca Trogon splendeus olarak adlandırılmaktadır.
İsmin ikinci kısmı coatl ise Aztek dilinde bütünüyle farklı üç anlama sahiptir. “Misafir”, “ikizler” ve nihayet cohuatl kelimesinin kısaltılmış biçimi olarak da “yılan” anlamlarına gelir. Mecazi olarak, cohuatl gizemli bir şey ve dolayısıyla doğaüstü bir varlık, bir tanrı anlamına geliyordu. Bu yüzden Montezuma, Meksika şehrinde bir tapınak yaptırdığında bu tapınağı tüm ilahlara yani sıradan bir panteona adayarak Coatccalli “Yılanın Evi” diye adlandırmıştı.
Bu çeşitli anlamlar sayesinde ismin pek çok farklı tercümesinin iyi bir savunması yapılabilir. Muhtemelen bu isim, yerliler için de farklı zamanlarda farklı anlamlar taşımıştır. Ben özgün anlamının, on yedinci yüzyılda Becerra’nın savunduğu ve on sekizinci yüzyılda Veitia’nın da benimsediği anlam olduğunu düşünmeye meyilliyim. Bu kişilerin her ikisi de Aztekler konusunda yetkin bilginlerdir.28 Becerra ve Veitia, Quetzalcoatl adını “hayranlık uyandıran ikiz” diye tercüme ediyorlar. Bu ismin Havari Tomas’a29 gönderme yaptığı şeklindeki düşünceler benim görüşlerime uymasa da etimoloji konusunda doğru olduklarına inanıyorum. Burada Işık Tanrısı’nın ikili tabiatına referans yapılmaktadır. Zira doğan ve batan güneş, bugünün ve dünün güneşi, aynı ama farklıdır. Diğer pek çok mitolojide bunun paralelleri vardır.30
Bu varsayımın doğruluğunun Aztekler arasında ikizler hakkında yaygın olan ve tüm dünyada mitolojik kavramların birliğini çarpıcı bir şekilde gösteren bir batıl inançla ortaya konduğu görülüyor. Tüm okuyucular şu ünlü ikizleri biliyordur: Roma hikâyesindeki Romulus ve Remus; bunlardan birinin kaderinde büyükbabalarını yok etmek yazılıydı. Edipus ve Telephos; babaları Laios, ölümünün çocuklarından birinin elinden olacağına dair uyarılmıştı. Theseus ve Peirithoos; Theseus, babası Aigeus’un intiharına yol açacaktı. Bunlara benzer daha pek çok mit var. Hiç şüphesiz bu mitler, bir günün sabah ve akşamının ancak önceki gün geçip gittiği takdirde gelebileceği düşüncesine dayandırılabilir. Mecazi olarak ifade edilirse, her bir gün kendinden öncekini yok etmek zorundadır. Bu da Aryan mitolojisinde çok sık karşılaştığımız “ölümcül çocuklar” hikâyelerine yol açmıştır.31
Aztekler kaba ve vahşi bir halktı. Batıl inançlarını hiç vicdan azabı duymaksızın tatbik ederlerdi. Şüphesiz ki doğal bir olayın bu mitsel ifadesine dayanarak ikizlerin yaşamasına izin verildiği takdirde ikisinden birinin kendi annesini ya da babasını öldürüp yiyeceği şeklinde bir inanca sahiptiler. Bu yüzden, ikiz bebekler dünyaya geldiğinde bunlardan birini yok etmek âdetleriydi.32
Algonkin hikâyesinde Miçabo’nun, babası Batı Rüzgârı’nı öldürmeye çalışması gibi Quetzalcoatl’ın da babası Tezcatlipoca-Camaxtli yani Karanlığın Ruhu ile sürekli bir savaş halinde olduğunu göreceğiz. Sıkça tekrarlanan bu mitin batıl inançlı yerlilerin zihni üzerindeki etkisi, onları biraz önce sözünü ettiğim vahşi çocuk katlini uygulamaya itmek olmuştu.
Ne var ki kelimenin daha sıradan anlamı olan “kuş tüylü yılan” ya da “kuş-yılan”ın popülerleşmesi doğaldı. Resim yazısında yılan ile kuş tüylerinin ya da kuşun başka bir parçasının birleşimi, çoğu kez Quetzalcoatl adının görselleştirilmesi olarak kullanılıyordu.
Kadim mitolojilerdeki bütün önemli tanrılar gibi ona tapınanların zihninde en üstte yer alan özel nitelik veya fonksiyona göre çeşitli unvanları olduğundan başka adlarla da tanınıyordu. Bunlardan biri Papachtic yani