saçlarından bir Mohawk şefinin ayıkladığını ve bu nedenle bu şefin Hayowentha, yani “tarayan” olarak adlandırıldığını anlatır. Bu, kuşkusuz, büyük savaş şefinin güçlü hatip tarafından nihai dönüşümü için yapılan bir benzetmedir. Efsane, birlik tamamlandıktan sonra Hiawatha’nın sihirli kanosuyla büyük gölün üzerinden geçerek gün batımı diyarına nasıl gittiğini anlatır. İrokualar belleklerinde onu bir yarı tanrı statüsüne yükseltmişlerdir.
Karışık bir kabileden bir ulus yaratan bu adam hakkındaki hikâyelerde, doğa mitinden kültür kahramanının ortaya çıktığı uygarlık düzlemine geçiyoruz. Hiawatha, yurttaşları için büyük başarılarından dolayı yarı tanrısallıkla donatılmış tarihi bir şahsiyettir. Böyle bir tanrılaştırma, insan ırkında, insanların bölünmelerinden doğan barış rüyasının daha muhteşem birlikler yarattığı her yerde kaçınılmazdır.
Dördüncü Bölüm
Körfez Bölgesi
I. Kabileler ve Topraklar
Meksika Körfezi’nin kuzey kıyılarını çevreleyen eyaletler (Pamuk Kuşağı), yüzey bakımından tamamen karakteristik bir bölge oluşturur. Alçak ve derin alüvyonlu, hem yağmurlar hem de akarsular tarafından bolca sulanan, sıcak ve dengeli bir iklimle kutsanmış bu bölge, bereketli bir yaşamın doğal dayanağıdır. Keşfedildiği sırada, tamamen bireyselleşmiş halkların yaşadığı bir yerdi. Diğer bölgesel merkezlerin büyük soylarından bölük pörçük temsilcilerin (kuzeyde İrokua ve Siyu kabileleri ve Bahamalar’da Arawaklar) bazı müdahaleleri olsa da Körfez Devleti toprakları esas olarak başka yerlerde bulunmayan dil gruplarına sahipti ve bu nedenle bu gruplar, bu toprağın yerli dil grupları olarak kabul edildi.
Bu soyların açık ara en büyüğü ve en önemlisi, şimdi Georgia, Alabama ve Mississippi’nin yanı sıra Tennessee’nin büyük bir bölümünü işgal eden ve başlıca kabileleri arasında Çoktav, Çikasov, Krik (veya Muskhogee), Alabama, Apalaş ve Seminole Kızılderilileri de olan Maskoke’ydi. Kuzey Louisiana’nın tuhaf Natchezleri, muhtemelen aynı soyun bir dalıydı. Büyük topraklara sahip diğer iki soy veya aile, Florida yarımadasının büyük bir bölümünü işgal eden Timuquanan kabileleri ve Louisiana, Teksas, Arkansas ve Oklahoma’daki Caddoan kabileleriydi. Kuzey Amerika’daki birkaç yerli halkın inançları Florida’daki Timuquanan Kızılderililerinden daha az bilinir; bunlar çok erken bir tarihte tamamen yok edilmişlerdir. Güney Caddo, doğru bir şekilde Büyük Ova kabilelerinin bölgesel bir bölümü olarak kabul edilir. Küçük soylar, Güney Carolina’da erken dönemde Maskoke ile asimile olmuş Ucheanlar ve Louisiana ile Texas kıyılarındaki son derece yerelleşmiş gruplardır (bunlar hakkındaki bilgimiz çok azdır). Körfez bölgesinin tamamında Maskokelerin kurumları ve düşüncesi (kültürel olarak onlara bağlı Çerokilerle beraber) hâkimdir.
Maskoke kabileleri, tarihsel olarak İrokua soyunun güney kolu olan Appalaş Dağı bölgesindeki Çerokiler ile birlikte, kuzeydeki konfederasyon ile hemen hemen aynı öneme sahip bir grup oluştururlar. Kızılderili bölgesinin “Beş Uygar Kabilesi” (ABD Hükümeti tarafından bu şekilde kabul edilirler); Çeroki, Çikasov, Çoktav, Krik ve Seminole kabilelerinden oluşur ve bunların büyük bir kısmı 1832 ve 1835 yılları arasında doğu topraklarından çıkarılmış ve antlaşma uyarınca söz konusu bölgeye yerleşmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri tarafından bu grubun çeşitli uluslarına verilen bir dizi patentte (1838’de Çerokilere, 1842’de Çikasovların unvanını aldığı Çoktavlara ve 1852’de haklarını Seminole’ye devreden Kriklere verildi) bu kabileler, göç ettikleri topraklar için devredilemez unvanlar aldılar. Kendi kendini yönetme, istikrarlı örgütlenme, kasabalar inşa etme ve sanayiyi teşvik etme ve geliştirme yönünde o kadar hızlı ilerlediler ki, daha az ilerleme kaydeden kardeşlerinin aksine “beş uygar kabile” olarak bilinmeye başladılar. Bu kabilelerin, Birleşik Devletler’inkini örnek alan, ancak onunla yalnızca bir anlaşma ilişkisi bulunan ayrı hükümetleri, Birleşik Devletler Hükümeti tarafından atanan bir komisyonun çalışmaları sonucunda kabile yönetimi kaldırılıncaya kadar devam etti. Buna göre, 1906 ve 1907’de Kızılderililer Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı oldular ve toprakları Oklahoma eyaletinin bir parçası haline geldi.
II. Güneşe Tapma
Körfez Eyaletleri bölgesinde güneş ibadetinin baskın olarak görülmesi olağan bir durumdur. Amerika’nın her yerinde Güneş baş tanrılardan biriydi ve genel olarak, onun bir Kızılderili panteonundaki göreli önemi bir uygarlık ölçütüdür. Orman ve ova bölgelerinde, yardımcısı olduğu daha da yüce bir gök tanrısına tabi olması muhtemeldir; fakat güneye doğru ilerledikçe güneşin semavi evrenin kraliyet ayrıcalığını üstlendiğini ve dünya güçleri arasında bir üstünlüğe doğru ilerlediğini görüyoruz. Muhtemeldir ki bu kısmen güney güneşinin daha yoğun olmasından kaynaklanmaktadır; ancak daha olası bir neden, güneyli kabileler tarafından tarımda yapılan göreceli ilerlemedir. Avcı halklar, besin kaynakları için güneşin yıllık seyrine yalnızca belirsizce bağımlıdırlar ve bu nedenle de onu çok az gözlemlerler. Tarım halkları, güneşin hareketlerinin doğrudan ve ısrarlı bir şekilde takipçisidir; güneş takvimi hayatlarının anahtarıdır ve sonuç olarak güneşe tapmanın üstünlüğü erken dönemde ortaya çıkar. Tarımda ehil olma, Maskokelerin ve diğer güneyli Kızılderililerin ayırt edici bir özelliğidir ve onlar arasında güneşin önemli bir dünya gücü haline gelmesi beklenebilir.
Bir İrokua kabilesi olan Çerokilerin, inançlarını güney tarzına benzettiğine rastlamak ilginçtir. Panteonlarında metafizik çok az şey bulunmaktadır. Hayvan güçleri ve pek çok fantastik ruhların üzerinde elementlerin büyük ruhları, su, ateş ve her şeyin başı olan güneş konumlanır. Güneş, yılın hükümdarı pozisyonuna açık bir referansla unelanuhl (paylaştırıcı) olarak adlandırılır. İlginçtir ki Çerokilerin güneşi eril değil, Eskimoların güneşi gibi dişil bir varlıktır. Hatta Çerokiler, güneş-kız ve onun ay-kardeşi arasındaki gayrı meşru ilişkileri hakkında Eskimoların anlattığı hikâyenin aynısını anlatırlar: “Meçhul âşık her ay güneş kızını ziyaret eder, onu tanıyabilmesi için yüzünü küllerle ovuşturur ve fark edilince bunu ona söylemekten o kadar utanır ki, gökyüzünün diğer ucunda olabildiğince uzak durur. Güneşin arkasında uzun bir yol tutmaya çalıştığından ve bazen batıda onun yanına yaklaşmak zorunda kaldığından beri kendini bir şerit kadar ince yapar, böylece zar zor görülebilir.” Güneşin yedi el genişliği yüksekliğinde, gök kemerinin hemen altına gelene kadar hayvanların ataları tarafından yükseltildiğine dair Çeroki mitinin güneybatıdaki Navahoların efsanesine benzediği açıktır. Gündoğumuna yolculuk eden iki çocuğun hikâyesi ve Prometheus mitinin (çeşitli hayvanlar, Gökgürültüsü’nün kutsal çınara gizlediği ateşi kapma çabalarında başarısız olduktan sonra, Su Örümceği başarılı olur) Çeroki yorumu, uzak batıda yaygın masal ikilisidir. Dolayısıyla kıtanın her yerinden efsaneler tek bir yerde toplanır.
Siyasal olarak Krikler ile yakından ilişkili olan Yuçi Kızılderilileri, Çerokiler gibi güneşi dişi olarak kabul ediyorlardı. O, insan ırkının atasıydı ya da başka bir hikâyeye göre Yuçi, doğduğu sırada güneşi öldürmeye çalışırken bir büyücünün kesilen kafasından damlayan kandan fışkırdı (başın sadece güneşin çifti gibi göründüğü bir hikâye). Maskoke kabileleri arasında güneş kültü, Perulu İnkalarınkine benzer biçimlerde ateş yakma festivalleri ve ateş tapınaklarıyla genel olarak yakından ilişkili görünmektedir. Belki de en eski anlatım, Natchezlerle ile ilgili olarak Latitau tarafından Maeurs des sauvages amériquains adlı eserinde korunmuştur:
“Louisiana’da Natchezlerin, asla sönmemesi için büyük özen gösterilen