taraftan buyurun,” dedi Kitty hemen. “Siz de gelin bayım,” diye de ekledi. Bodur adam tereddüt etmişti. Kitty, bu adamın Two-Hawks’u gördüğündeki surat ifadesini merak ediyordu.
Amacına ulaşamadı, bu küçük oyundan hiçbir şey çıkmadı. Buda’nın heykellerinde bile bu adamın suratındakinden daha fazla ifade vardı. Belki de yüzündeki hiçbir kası kımıldatamayacak kadar acı içindeydi. Bu komik düşünce Kitty’ye hafifçe tebessüm ettirdi. Bodur adam yoldan geçen biri gibi yatağın ayakucunda durmuş, Two-Hawks’tan çok polisin soruşturmasıyla ilgileniyor gibi görünüyordu. Ama Kitty anlamıştı.
“Tepesini fena delmişler,” dedi polis adamı biraz inceledikten sonra. “Ceplerinden bir şey çıktı mı?”
“Cepleri boştu. Askeri bir cerrah çağırdım. Her an gelebilir.”
“Bu adam karşı dairede mi oturuyor?”
“İşin garip yanı da bu ya, hayır.”
“O halde orada ne işi varmış?”
“Muhtemelen bu saate kadar dönmemiş olan kiracıyı bekliyordu,” dedi bodur adama yandan bakarken.
“Şüpheli bir durum. Ben etrafı incelerken sen burada kal ve hanımefendiye göz kulak ol.”
Bodur adam başını sallayarak yatağın ayakucuna yaslandı. Polis kibirli bir tavırla odadan çıktı.
“Mutfaktaydım,” dedi Kitty sırrını açarcasına. “Perdede gölgeler gördüm. Bir tuhaflık sezdim ve neler olduğuna bakmak için çıkınca neredeyse daireden çıkan iki adama çarpıyordum. Beni görünce hemen topukladılar.”
Bodur adam bir kez daha başını salladı. İyi bir dinleyiciye benziyordu.
“Biz yangın merdiveninden geçerken siz neredeydiniz?”
“Çitlerin diğer tarafındaki bahçede.” Gırtlaktan gelen sesindeki isteksizlik anlaşılıyordu.
“Ah, anladım. Orada yaşıyorsunuz.”
Bu bir sorudan ziyade varsayım olduğundan bodur adam başını evet anlamında sallamakla yetindi.
Mutfaktan gelen endişe verici seslere kulak kesilen Kitty, avcunu genç adamın göğsüne koydu. Çok sıcaktı. Soğuyan suya biraz pamuk batırarak yaralı adamın yanaklarını ve boğazını nemlendirdi. Bu hareketiyle bir şey başarmayı amaçlamıyordu, sinir gerginliğini gidermişti. Bu adam aptal değildi. Eğer tahminleri doğruysa hem fiziksel hem de zihinsel açıdan çok güçlüydü. Öfkelendiğinde korkunç birine dönüşeceği kesindi. Yine de bunu ona Johnny Two-Hawks mu yapmıştı? Adamı dövüp kaçmış mıydı? Şüphesiz bodur adam onu izliyordu ve emrindekilerin görevini yerine getirip getirmediğini, ne ölçüde başarılı olduklarını öğrenmek için devreye girmişti.
“Adam ölürse bu bir cinayet olur.”
“Burası büyük bir şehir.”
“Ve her gün bunun gibi pek çok korkunç şey oluyor ama er ya da geç bu suçu işleyenler ortaya çıkıyor. Nemesis10 her zaman intikamını alıyor.”
Davetsiz misafirin hırpalanmış gözlerinde ilk kez ilgisini gösteren bir parıltı belirdi. Belki de onun sadece güzel değil, aynı zamanda gözü açık bir kadın olduğunu fark etti ve üstü kapalı tehdidi gördü. Üstelik bir konuda yalan söylediğini de biliyordu. Avlunun karşı tarafındaki odada hiç ışık yoktu.
Mutfakta neler dönüyor? Kitty merak içindeydi. Şimdiye kadar hiçbir ses gelmemişti. Cutty kuş olup uçmuş muydu? Ayrıca neden onun yanında kalıp polisin karşısına birlikte çıkmamışlardı? Cutty açısından çok tuhaftı. Çok geçmeden polisin ayak seslerini duydu.
“Herhangi bir problem yok hanımefendi. Olayı karakola bildirip bir ambulans göndereceğim. Bu arada benimle gelmeniz gerekiyor bayım.”
“Hukuken gerekli bir prosedür mü?” diye sordu bodur adam, oldukça tedirgindi.
“Kesinlikle. Olayı siz gördünüz, ben de doğruladım,” dedi polis. “On dakika bile sürmez, adınız ve adresiniz gerekli. Adam ölürse diye…”
“Anlıyorum, pekâlâ.”
Kitty emin değildi ama polis bir şeylerden utanmış gibi görünüyordu. Suratındaki kararlı ifade gitmişti ve konuşmasında o eski sertlik yoktu.
“Adım Conover,” dedi Kitty.
“İçeri girerken isminizi gördüm,” diye yanıtladı polis. “Haydi gidelim.”
Bodur adam yataktakine bir kez bile dönüp bakmadan polisin peşinden gitti. Toplumun refahı için belirli bir yükümlülüğün altına girmiş ancak sonradan bundan vazgeçmiş bir havası vardı.
Kitty arkalarından kapıyı kapatıp hafifçe arkasına yaslandı. Cutty neredeydi? Bu soru aklına geldiği anda burnuna tütün kokusu geldi. Mutfağa koştu ve Cutty’yi sandalyesinde oturmuş sakince berbat piposunu içerken buldu!
“Ben de gittiğini düşünmüştüm! Polise ne dedin?”
“Onu hipnotize ettim Kitty.”
“Gazeteci olduğundan mı bahsettin?”
“Hayır. Sadece gözlerinin içine baktım ve elimi havada birkaç tur attırdım.”
“Pekâlâ, madem bana söylememen gerektiğine inanıyorsun…” dedi Kitty. Bütün kadınlar tatlı dille laf almak için aynı yöntemi kullanırdı.
Cutty piposunun haznesine baktı.
“Kitty, göle bir kaldırım taşı attığında ne olur? Bir sıçrama sesi oluşur, değil mi? Peki o daire şeklinde yayılan dalgaların en uzak kıyıya vurana dek nasıl genişlediğini hiç fark ettin mi?”
“Evet. Bu, Güneydoğu Avrupa’da atılan büyük bir taştan gelen dalga. Anlıyorum.”
“İşte zorluk da burada. Hiçbir şey anlamasan her şey benim için çok daha kolay olurdu. Ama attığın kancayı takip edecek kadar bir şeylerin farkındasın. Kesin olarak bildiğim hiçbir şey yok, sadece bazı şüphelerim var. Bana bir komiser tarafından verilen kapsamlı bir polis yetkisini göstererek o polisi sakinleştirdim. Eşyalarını toplayıp bu mahalleden taşınmanı istiyorum. Burası sana uygun bir yer değil.”
“Maalesef mayıs ayından önce taşınma masraflarını karşılayamam.”
“Seni bu her yerinden sarımsak kokuları yükselen harabeden kurtarmak için işin maddi kısmını seve seve hallederim.”
“Olmaz Cutty, kontratım bitene kadar burada kalacağım.”
“Harika! Bütün İrlandalılar aynı,” diye bağırdı savaş muhabiri umutsuz bir şekilde. “Eksik etek her daim bela arıyor.”
“Hayır Cutty, sadece bundan kaçamayız. Ayrıca benim kadar senin de içinde bir İrlandalı var.”
“Elbette! Otuz yıldır belanın peşindeyim ve onu hâlâ bulamadım. Bu iş hoşuma gitmiyor Kitty ve bu yüzden de bombayı bembeyaz ellerine bırakarak riske gireceğim. Sana iki şey anlatacağım, öncelikle ABD Hükümeti’nin gizli ajanıyım. Hiç boşuna heyecanlanma. Yaptığım işin karanlık sokaklar, gizli evraklar, güzel maceralar ve savaşlarla hiçbir ilgisi yok. Zerre kadar macera barındırmayan bir iş. Görünürde savaş muhabiriyim. Sırbistan ve Bulgaristan, Yunanistan ve Güneybatı Rusya’daki tüm büyük olayları yönettim. Kısacası, istenmeyen kişilerin nüfus memurluğunu yapan biriyim. Sosyalistler, anarşistler ve Bolşevikler; zihnimde onların bir fotoğrafını çekip Washington’a iletiyorum. Böylece Feodor Slopeski, New York’u havaya uçurma fikriyle Ellis Adası’na ayak bastığında, teşekkürle