beklerken enternasyonalizm.
Anarşizm ve Bolşevizm insanlığın hastalıklarına kocakarı ilaçları sunuyordu! Ve buna karşılık niyetin iyi olduğunu düşünerek bu inançları savunan aklı başında adamlar vardı. Çıngıraklı yılan kendi niyetinin onurlu olmadığını düşünür müydü hiç?
İnsanın maymundan farkı, her şeyde düşünce ve eylem sürekliliğini sağlayabilmesidir. Maymun bir işe başlar ama sonunu getiremez. İlgisi devamlı değildir. Birini bırakır diğerine gider. Kini, vahşi ve kurnaz oluşu, merhametsizliği ve sebatı istisnadır.
Kitty bir gerçeğin farkına varmıştı. Bu meseleyi tek başına araştırmayı göze alamazdı. Öte yandan, yanında yazı işleri bölümündeki adamlardan birini, yazılı haberden başka bir şey görmemiş bir muhabiri de istemiyordu. Gregor bir mahkûm olsa, ölüm sebebi gazetelere konu olabilirdi ve bu da kesinlikle Johnny Two-Hawks’a tepkilerin yağmasına sebebiyet verirdi. Peki kiminle işbirliği yapacaktı?
Cutty’den daha iyi bir aday olamazdı! Fiziksel olarak kuvvetliydi, kurnaz ve tetikte bir zekâsı vardı; ayrıca diller ve milletlerle ilgili çok şey biliyordu. Ona yardım edebilecek bir adam vardı ve bu adam Kitty Conover’ın vaftiz babasından başkası değildi! Cutty’nin telefon numarasının olduğu kartı bulmak için sabırsızlıkla çantasının içindekileri boşalttı. Rehberde kayıtlı değildi. Akşam çıkmadan onu yakalayabilirdi.
Telefonu Japon bir adam açtı.
“Hoff, Cutty dışarrda.”
“Nerede?”
“Ben bilmiyor.”
“Çıkalı ne kadar zaman oldu?”
“Kusra bakmayın.”
Kitty ahizenin kapanma sesini duydu. Ama o Conover’ın kızıydı, durup bekleyecek hali yoktu. Üniversite Kulübü’nü aradı, orada değildi. Harvard Kulübü’nü aradı, orada da değildi. The Players’ı ve The Lambs’i de aradı, sonunda onu bulmuştu.
“Alo kimsiniz?” dedi Cutty sabırsızca.
“Kitty Conover.”
“Ah! Ne oldu? Yoksa yarın öğle yemeğine gelemiyor musun?”
“Bu eski apartmanda çok tuhaf şeyler oluyor Cutty. Korkarım bir ölüm vakası. Yoksa seni rahatsız etmezdim. Hemen gelebilir misin?”
“Bir taksi bulur bulmaz geliyorum.”
“Teşekkürler.”
Telefonu kapattıktan sonra Kitty tüm odaları gezip ışıkları kapattı. Mutfak penceresinin önüne bir sandalye çekti ve dışarıyı izlemek için oturdu. Apartmanın karşı tarafı kapkaranlıktı ama bunda bir gariplik yoktu. Johnny Two-Hawks, karanlıkta dolanmanın daha güvenli olacağını anlayacak kadar sağduyu sahibiydi. Belki de çoktan uykuya dalmıştı. Demiryolundan yine “Tumpi-tum-tump! Tumpi-tum-tump!” sesleri gelmeye başladı ve Kitty’nin kalbi de bu sesle birlikte hızlandı. Cutty’nin bahsettiği cihat çağrısı yapan davulların tarifine bu kadar uyan bir sesin demiryolundan gelmesi ne tuhaftı. Davullar! Belki de Kitty bu iki zümrüdün, tehlike davullarının hikâyesiyle fazla ilgilendiği için bu yankı ona yapışmıştı. Sarayları, müzeleri, bankaları, evleri yağmalayan çeteler; dünyanın tüm pisliği yüzeye çıkıyordu, kanlı gece daha bitmemişti.
Küçük, titrek bir kahkaha attı. Cutty’ye söyleyecekti. Gerçek tehlike davulları zümrütler değil; yaklaşan tehlikenin esrarengiz hissi, öngörünün kemiğe dayandığı uyarısıydı. Tren bu yüzden “Tumpi-tum-tump! Tumpi-tum-tump!” sesi çıkarıyordu. Cutty’ye söyleyecekti. Korku davulları.
Johhny orada, o ise kendi evinde, karanlığın içinde ikisi de bir şeyler olmasını bekliyor; görünmez davul sopaları korku tıkırtıları çalıyordu. O Kitty’nin aklına düşmüşse, Kitty de onun aklına düşmüş olamaz mıydı? Ayağa kalktı. Yapacaktı. Böyle bir durumda bu karar saçmalıktı. Fikrinden dönmeyeceğe benziyordu.
Umursamazlık. İlk kez, ölümle burun buruna gelen bir adamda umursamazlığın iyi bir özellik olduğunu düşündü. Gidecek, sakallı yüzü, morarmış gözü ve umursamazlığıyla burada kimsesiz halde kalakalmış Johnny Two-Hawks’u getirip Cutty ile tanıştıracaktı. Hemen gidip onu alacaktı. Bu sayede epey zaman kazanmış olacaktı.
Binada bir katta iki tane olmak üzere toplam on daire vardı. Oturma odaları L şeklindeydi. Kitty ve Gregor’un çıkıntıları dip dibeydi. Asansör boşluğu içerideydi ve avluya bakıyordu, sahanlık asansör boşluğunun Gregor’un dairesine bakan tarafındaydı. Girişler sahanlık boyunca karşı karşıyaydı.
Kitty kapıyı açar açmaz iki adamın son derece ihtiyatlı bir tavırda Gregor’un kapısından çıktığını görünce eli ayağına dolaştı. Onu gördüklerinde sahanlıkta çılgın bir koşuşturma başladı. Adamların zemin kata inen ayak seslerini duyuyordu ve her bir adım kalbine dokunuyordu. Birinin elinde bir paket vardı.
Nefes alışverişi sıklaştı, korktuğunun farkındaydı. Johnny Two-Hawks o adamların yanında değildi. Korkunç bir şey olmuştu, bundan emindi. Giderek azalan cesaretini sinir enerjisiyle güçlendirerek Gregor’un kapısına koşup zili çaldı. Cevap yoktu. Tekrar çaldı, kapıyı zorladı. Kilitliydi. Göğsündeki çarpıntı kesildi, oldukça sakin bir haldeydi. Daireye yangın merdiveninden girmeye karar verdi. Johnny’nin çıktığı pencere hâlâ açıktı. Mutfaktayken bunu aklına yazmıştı. Dairesine dönerken adam kapana basmıştı.
Tabancayı almak için mutfağa koştu. Onu nasıl kullanacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu ancak artık ondan korkmuyordu. Cesurca yangın merdivenine çıktı. Amacına ulaşmak için merdivenin altından yürümek zorundaydı. Tehlike, genellikle insanın aklına tuhaf şeyler getiriyordu. Bir yandan yürürken bir yandan da merdiven altıyla ilgili batıl bir inanç olup olmadığını düşündü.
Pencereye yaklaşınca kulağını duvara dayayıp dinlemeye başladı. Ev sessizdi ve bu, pek de hayra alamet değildi. Pencere açıktı, perde de. İçeride neler oluyordu? Beş dakika kadar bekledikten sonra tırmanıp içeri girdi.
Yatak odası kendisininkiyle benzer olduğundan prizin nerede olduğunu biliyordu. Bir iki sandalyeye takılıp tökezleyebilirdi ancak ışığı bulacaktı. Bir elinin parmakları önde, diğeri ise tabancayı tutar halde yabancı bir odanın bilinmez kayalıklarında gezinmeyi başardı.
Işığı açtıktan sonra bir süre sadece gözlerini kırptı, sırtını duvara yaslamıştı; belirli bir şey yoktu ama tabanca titriyordu. Gördüğü kadarıyla oda boştu. Bir münakaşa yaşandığına dair kanıtlar vardı ama bu ilk saldırıdan mı ikinci saldırıdan mı kaynaklanıyordu anlayamadı.
Neredeydi? Olduğu yerden yatağın uzak tarafındaki zemin görünmüyordu. Çekinerek yatak ucunu dolandı ve korkudan kısa süreli bir felç geçirdi. Tabanca elinin arasından kayıp halıya düştü.
Zavallı Johnny Two-Hawks, tuhaf bir şekilde buruş buruş olmuş yüzü ve alnında zikzaklar çizen kanlarla yerde yatıyordu; görünüşe göre ölmüştü!
Yedinci Bölüm
Kitty hayatında daha önce iki kez ölümü izlemek zorunda kalmıştı ve acıma ya da korku hissetmeden ölmüş birine asla duygusuzca bakamayacağına ikna olmak için şu an gördüğü manzaraya ihtiyacı vardı. Gazetecilik, en azından muhabirlik departmanı erkekler ve kadınlar üzerinde tuhaf bir etkiye sebep oluyor; trajik içgüdüleri ve algıyı keskinleştirerek şefkat ve duygusallığı sonsuza dek köreltiyordu. Trajedi konusunda Kitty’nin burnunun iyi koku alması doğaldı ama tüm hassasiyetini ve duygusallığını korumak için zamanında muhabirlik görevinden alınarak departmanı değiştirilmişti. Aksi halde alnında uğursuz bir kan lekesiyle yerde uzanan o buruşuk şeyi