süre içinde odaya döndü. “Göz ayıp kapayıncaya dek gelir. Şimdi anlat bakalım burada neler dönüyor?”
Kitty kısaca olanları anlattı.
“Merhamet mevzuları. Anlıyorum. Hidrofilli pamuk var mı? Yarayı yarım yamalak da olsa temizleyebilirim. Ilık su ve kastil sabunu lazım. Harrison gelmeden önce onu hazırlayabiliriz.”
Cutty kendi kendine birkaç bulguya rastladı. Kurbanın ekoseli gömleğinin yakası yırtılmıştı ve boğazıyla göğsünde tırnak izleri vardı. Yakından bakınca boynunda ince bir kırmızı çizgi gördü, kayış iziydi. Onu boğmaya mı çalışmışlardı yoksa yanında değerli bir şey mi vardı? İpek iç çamaşırı ve temiz bir vücut; iyi bir aileden gelme, yabancı. Vicdanen biraz tereddüt ettikten sonra ceplerini karıştırdı. Tek bulduğu biraz tütün kırıntısı ve ıslak bir kibrit kutusuydu. Belli ki adamlar neyi var neyi yoksa almıştı. Ceplerinde hiçbir terzi etiketi yoktu ama etiket izleri duruyordu. Muhtemelen yataktaki adam etiketleri kendisi yok etmişti, kimliğini belli etmek istemiyor olmalıydı.
Kaçak bir suçlu muydu? Cutty yastığın üzerinde yatmakta olan yüzü inceledi. Sakalını kesse yakışıklıydı, hiç suçlu tipi yoktu. Düşüncelerine biraz alay karıştı, belli ki Kitty sakalların ardındaki potansiyeli görmüştü. Yoksa doğrudan polisi arardı. Hiç annesine benzemiyordu ama güzelliği ve zekâsı annesinin kızı olduğunu belli ediyordu. Davullarla kaplı duvarlarını gördüğünde gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacak olan kız, Conover’ın kızı.
Two-Hawks. Hatırına gelmeye çalışan şey neydi? Two-Hawks. Bu ismi daha önce duyduğuna emindi. Hawksley hiçbir şey ifade etmiyordu ama Two-Hawks isminde tuhaf bir çekim vardı. Boşluğa baktı. Bu ismi İngilizce dışında bir dilde duymuş olabilirdi.
Bir ses duyuldu. Genç adamın dudaklarından geliyordu. Cutty kaşlarını çattı. Zavallı adam pek de umut verici bir şekilde nefes almıyor, her nefesten sonra inliyordu. Peki, Kitty’nin Gregory olarak hitap ettiği yaşlı adama ne olmuştu? Tuhaf iş.
Kitty elinde bir leğen ve hidrofilli pamukla geldi. “İnliyor!” diye fısıldadı.
“Durumunun son derece sallantıda olduğunu söylemeliyim. Şapkasındaki mendillerin hayatını kurtardığına şüphe yok. Şimdi, doğruyu söylemek gerekirse onun burada olması hiç hoşuma gitmiyor. Diyelim ki öldü. Kıyamet kopacak. Burada tek başınasın, hizmetçin bile yok.”
“Tek başıma mıyım?” dedi yumuşak bir sesle.
“Öyle demek istemedim; şunu düşün, teorik olarak artık vaftiz baban değilim. Pamuğu uzat ve leğeni tut.”
Çok nazik davrandı. Yara biraz kanamıştı ama kanama dinmeyen türden değildi. Kesikten çok darbeden kaynaklı bir çürüğe benziyordu.
“İşte bu kadar, elimden gelen bu. Bu kiracı Gregory kimdi?”
“Sevimli bir ihtiyardı. Broadway Oteli’nde hizmetçiydi. Ah, söylemeyi unuttum! Johnny Two-Hawks ona Stefani Gregor diyor.”
“Stefani Gregor mu?”
“Evet. Neden öyle söyledin?”
“Nasıl söyledim?” Cutty zaman kazanmaya çalışıyordu.
“Sanki bu ismi daha önceden duymuşsun gibi.”
“Tam da düşündüğüm gibi!” diye bağırdı Cutty, uyanık zihni bunu yeni bir keşfe dönüştürdü. “Romantiksin Kitty. Bu adamla ilgili türlü saçmalıklar düşünüyorsun, bu durumun seni şaşırtmasına izin vermemelisin. Adamın adını tuhaf bir şekilde söylediysem, biraz aşırıya kaçtığını düşündüğümden. Yani Güneydoğu Avrupa, Samiriyelilere teşekkür etmek yerine onları kapı dışarı etti, hatırlatırım. Bazen iyilik işe yaramıyor.”
“İyi bir fikrim var. Hayatının tehlikede olduğunu bildiğimiz bu zavallı adamı elbette sokağa atamayız. İşte fazla yardımsever olmanın sorunu bu. İyi bir şey yaptığında büyük bir sorumluluk üstlenmek zorunda kalırsın. Tıpkı Binbir Gece Masalları’nda Sinbad’ın günlerce sırtında taşımak zorunda kaldığı yaşlı adam gibi. Adamın burada kalmasına izin veremem. Bu yüzden eğer Harrison da kabul ederse onu Bolşeviklerden hiçbirinin bulamayacağı daireme götüreceğiz.”
“Bolşevik mi?”
“Lafın gelişi. Çinli de olabilirler. Ayaklanacak duruma gelene kadar ona ben bakabilirim. Seni de bu rahatsızlıktan kurtarmış olurum.”
“Beni rahatsız etmiyor. Oldukça ilgimi çeken bir mevzu ve bu işin iç yüzünü görmek istiyorum.”
“Taşıyabilirsek götüreceğiz. Hiç itiraz etme. Burada kalamaz. Konu kapanmıştır.”
“Neden kalamazmış?” diye sordu Kitty isyankâr bir biçimde.
“Çünkü ben öyle istiyorum Kitty.”
“Stefani Gregor sakıncalı biri mi?”
“Onu tanıyan sensin. Sence?” diyerek tuzaktan kaçtı vaftiz babası. Saf kızcağız! İçinden gülümsedi.
Kitty meraklıydı. Gizlenen bir şey olduğunu hissetmişti ancak girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Cutty, Stefani Gregor ismine şaşırmamıştı; Kitty ismin ona yabancı gelmediğinden emindi.
Yine de içinden bir ses onu bu konunun üzerine gitmemesi için uyardı. Cutty bir süre tetikte olacaktı. Olayın etkisi geçene kadar beklemeliydi. Bu yüzden yatağın yanına bir sandalye çekip oturdu.
Cutty zemindeki korkuluğa yaslandı, yüzünde tarafsız bir ifade vardı. Duyulmayacak bir şekilde iç çekti. Keyifli şekerlemesi sona ermişti. Kitty’nin komşusu, şık bir otelin hizmetçisi Stefani Gregor! O gün yakınlarının Cutty olarak hitap ettiği savaş muhabirinin kucağına tehlike davullarını bırakan Stefani Gregor! Peki, yataktaki bu genç adam kimdi?
“Kapı çalıyor!” diyerek yerinden sıçradı Kitty.
“Bekle!”
Zil arka arkaya sabırsızca çalmaya devam ediyordu.
“Kitty, o zilin çalışını hiç sevmedim. Harrison bu kadar sabırsız bir adam değildir. Kapıda aceleci biri var. Beni dikkatlice dinle. Sessizce mutfağa gideceğim. Korkma. Bana ihtiyacın olursa seslen. Kapıyı hafif aralıklı aç, gelen Harrison ise üniformalı olması lazım. İsmiyle seslen. Eğer tanımadığın biri geldiyse hemen kapıyı kapat.”
Kitty kendisine söylenen şekilde kapıyı açmıştı ancak kapıdakilerden birinin polis olduğunu görünce kapıyı biraz daha araladı. Polisin arkasında şiş ve solgun gözleriyle ve Kitty’ye avokadoyu hatırlatan burnuyla tıknaz, bodur bir adam dikiliyordu.
“Burada ne dönüyor?” diye sordu polis.
Sekizinci Bölüm
İçinde bulunduğu durumla son derece alakasız bir cümle Kitty’nin kafasına bir balyoz gibi indi. Can çekişen zihniyet. Polisin omzunun üzerinden bakan adamla Johnny Two-Hawks’un o gün bir yerlerde karşılaşmış olduğuna dair bir hissiyata kapıldı. Artık o günkü münakaşanın sonuçlarını karşılaştırabilecek durumdaydı ve zaferi Two-Hawks’un hanesine yazdı. Karşısında dikilen adam, onu yardımsever komşuyu oynamaya iten içgüdüyü haklı çıkaran cinstendi. Bu goril herif de nereden çıkmıştı? Gregor’un dairesinden koşuşturarak çıkan adamlardan biri değildi.
“Bu beyefendi sizi ve başka birini yangın merdiveninde bir adamı taşırken görmüş. Ne işler dönüyor?” Polisin agresif bir tavrı yoktu ancak görev birinciyle bilgi almakta kararlıydı. İrlandalıların gözlerini andıran mavilikteki gözleriyle bu kızın çok güzel olduğunu kabul etmeye hazır olsa da bir erkek bunu asla söyleyemezdi.
“Bir