John C. Ferguson

Çin mitolojisi


Скачать книгу

Sarı İmparator Huang Ti ile sona eriyor olması onun Çin mitolojisi çalışmalarının hareket noktası olarak kabul edilmesinin bir diğer sebebidir. On çağdan oluşan bu dönem, Çin yazarları tarafından güven verici tarihi bilgiler olarak kabul edilmez. Dönemden tümüyle hayal ürünü olarak bahsedilir.

      Üç İmparator: Huang Ti, Fu Hsi ve Shên Nung

      Sarı İmparator’un bu unvana Toprak unsuruna denk olan wu ssu gününde doğduğu için sahip olduğuna inanılıyor. Atası Shên Nung tarafından toprağın özelliklerine sahip olduğunun göstergesi olan tablet (jui) ile ödüllendirildiği söylenir. Toprak sarı renklidir, bu yüzden o da Sarı İmparator diye anılmaya başlanır. Soyadı Kung-sun, kendisine verilen adıysa Hsien-yüan’dı. Babası, günümüzdeki adı Lo-yang olan Yu-hsiung’un valisiydi. Namuslu bir insan olarak tanınırdı ve karısı Fu-pao bütün seyahatlerinde kendisine eşlik eden yetenekli bir kadındı. Anlatıya göre çift bir bahar akşamı Fu Hsi’nin ve Shên Nung’un mezarlarını ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında gökyüzünde altından bir daire ile Büyük Ayı takımyıldızının etrafını saran göz kamaştırıcı bir ışık belirir. Eve dönüş yolunda Fu-pao hamile olduğunu fark eder ve yirmi dört ay sonra dünyaya bir erkek çocuk getirmiştir. Doğum sırasında pek çok harikulade işaret gözükmüş, gökyüzü kendisini en güzel bulutlarla süslemiştir. Gençlik dönemindeyken çocuğun hem zihinsel hem fiziksel olarak sıradışı vasıflarla kutsandığı ortaya çıkar. Bu mucize çocuk, babasının ölümünden sonra Yu-hsiung eyaletinin valisi olur.

      Ülke, Sarı İmparator’un Shên Nung’un imparatorluk kuvvetleriyle mağlup ettiği Chih Yu zamanında harabeye dönüşmüştü. Bu olaydan sonra prensler tarafından imparator ilan edilmiştir. Prensler arasından en şanlı olanlarını veziri yapmıştır. Eşi Hsi-ling Shih, ülkeyi ipek böceği yetiştiriciliği ve kumaş üretimiyle tanıştırmıştır. Tarihi temeli olan bu olay mitolojik bir karaktere atfedilmiştir. İmparatorun hayatındaki diğer olaylar Lieh Tzu ve Huang Ti Ping King Su Wên’in yazarı tarafından kaydedilmiştir. Sarı İmparator’un rüyalarında, havada yürüyüp boşlukta uyuyan ruhların yaşadığı uzak diyarlara yolculuk ettiğine inanılıyordu. Bu ruhlar ne suda batar ne de ateşte yanarlarmış. Acı, keder veya korku nedir bilmeden yaşadıklarına inanılırmış. İmparator üç ay süren böylesine bir rüyadan uyandıktan sonra, insanlara doğanın güçlerini ve kendi kalplerini nasıl kontrol edeceklerini öğretmiştir. Bir başka uzun uykudan sonra öğretme yetisini kazanmış. Ülkeyi yirmi yedi yıl boyunca öyle başarılı bir şekilde yönetmiş ki, insanların hava soluyup normal yiyecekler yerine çiy yudumladıkları bir periler ülkesi kadar mutlu bir yer meydana getirmiş. İnsanlar doğuştan gelen bütün ihtiraslarını kontrol altına alabiliyormuş. Dolayısıyla bu toplum, dört dörtlük erdem kurallarına göre yaşamış.

      Su Wên’de Sarı İmparator ile Chi Po arasında geçen tıp ve doğa bilimleri hakkındaki bir konuşma bulunuyor. Diyaloğa göre, kadim zamanlarda iyi bir adam Gök’ü ve Yer’i avuçlarının içinde tutuyorumuş. Temiz havayı soluyup, ruhunu havanın mükemmelliğinde muhafaza edip ışık ve karanlıkla ilgili ilkeleri öğreniyormuş; bedeni ruhuna sadıkmış. Bu yüzden Gök ve Yer gibi ölümsüzlüğü elde edebilmiş. Bu iyi insan, bir münzevi olup sonsuza kadar Gök’te ve Yer’de dolaşabilmek için ruhunu özenle muhafaza etmiş. Sarı İmparator ve sohbet arkadaşı önce dört mevsimin anlamı üzerine sonra ise evrenin düzenine açıklık getirmek için sohbet etmiştir. Üç tür hava vardır: Gök’ün (t’ien-ch’i), Yer’in (ti-ch’i) ve dönüşümün havası (yün-ch’i). Bir de insanlara saldıran, bütün hastalıkların kaynağı olduğu için uzak tutulması gereken kötü bir buhar vardır. Kitapta Yer, havada asılı durup doğuya doğru hareket eden bir beden olarak tasvir edilir. Gök ise batıya doğru hareket eder. Sarı İmparator, Chi Po’dan bu durumu açıklamasını ister. Chi Po cevap olarak beş elementin (metal, ateş, hava toprak ve su) sabit devinimini tarif eder. Bu devinim güneş, ay ve gökyüzündeki diğer gezegenlerin hareketine benzer. Yukarıdaki boşluk yeryüzünde bulunan bütün canlı formların saf cevherini tutmaktadır. Chi Po, Sarı İmparator’un “Dünya aşağıda değil midir?” sorusuna şöyle cevap verdi; dünya insanların altındadır fakat uzayın ortasındadır ve etrafını saran büyük hava ile yukarıda durmaktadır. Doğa bilimsel bu soruşturmaların arasına insanı ölümsüz kılacak tıbbi tedavilerle ilgili tartışmalar da girmektedir.

      Her ne kadar biz Sarı İmparator’u erken Çin mitlerinin geliştiği kaynak olarak belirlemiş olsak da onun iki selefi olan Fu Hsi ve Shên Nung da dikkat edilmesi gereken imparatorlardır. Fu Hsi’nin imparator olarak resmi adı Tai Hao idi (Her Şeye Gücü Yeten Yüce Varlık). Bir kısmı insan bir kısmı doğaüstü şekilde tasvir edilir. Kung-chang yakınlarında (günümüzde Kansu eyaleti) mucizevi bir şekilde doğmuştu. Fu Hsui’nin günümüze kadar gelen en eski temsili MS 160’ta Shantung eyaletinde Wu Liang Tz’u’nun taş tabletlerinde bulundu. Bu temsilde ona bedeninin alt kısmı yılan kuyruklarıyla sarılmış bir kadın figürü eşlik etmiştir. Bu varlık günümüze ulaşan en eski tarihi kanıt olarak değerlendirilir. Buradan Han hanedanının Fu Hsi’yi insan olarak kabul etmediğini anlıyoruz. Shên Hsien Tung Chien’e göre Fu Hsi “Sekiz Diyagram”ı (pa kua) şu şekilde bulmuştur: “Mêng Nehri sahillerindeyken suyun yüzeyinin üzerinde oynayan devasa büyüklükte bir canavar görmüştür. Bu canavarın bedeni at şeklinde olup üstü balık pulları ile kaplıdır ve pek çok ayağı vardır. Bedenin alt tarafları kıllarla kaplıdır, sırtında bir tablet taşır. Fu Hsi canavara seslenip sahile çıkmasını rica etmiştir. Canavar hemencecik bu dileği yerine getirmiş ve Fu Hsi tabletin sahibi olmuştur. Tablette figürlerin iç içe geçtiği elli beş satıra rastlanır. Tableti boş vakitlerinde üzerinde çalışabileceği Fu Shan’a götürür. Çalışmaların sonucunda Sekiz Diyagram oluşturulmuştur.” Geleneğe göre evlilik kurumunu tesis eden ve aynı soyadına sahip iki insanın evlenmesine yasak getiren de Fu Hsi’dir. Demiri keşfeden Fu Hsi, avlanma ve balıkçılık gereçleri icat etmiş, vahşi hayvanları ülkeden kovmuştur. Ülke boyunca günümüzde Shantung, Honan ve Shensi olarak bilinen yerlere doğru, doğuya seyahat etmiştir. Merkez şehri Honan eyaletindeki Kai-fêng yakınlarındaki Chên’deydi. Yazı yazmaya ilk defa kurallar getiren ve meydanda adak taşı üzerinde Gök’e ilk defa kurban veren odur. Bunlara rağmen en dikkat çekici işi, Sekiz Diyagramı bulmasıdır. Ya da Sekiz Diyagramın bulunmasının Fu Hsi mitinin icat edilmesine sebep olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.

      Fu Hsi’den ayırt edilmesi için Dünyevi İmparator olarak adlandırılan Shên Nung tarımsal uğraşlar çağını temsil eder. Günümüz Hupeh eyaletinin sınırları içerisindeki Lieh Dağı’nda doğduğu varsayılır. İki buçuk metreyi aşkın boyda ve insan bedeni üzerinde bir boğa kafasıyla tasvir edilir. Doğumundan üç gün sonra konuşan, beş günlükken yürüyebilen, yedi günlükken bütün dişleri çıkmış olan imparator üç yaşındayken tarlaları sürebilmiştir. Konfüçyüs’ün doğum yeri olan Chü Fu’daki krallığı için bir başkent kurduktan sonra, at arabasını ve çeşitli zirai aletleri icat ettiği söylenir. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna ürünlerin takas edilebileceği pazarlar tesis etmiştir. Dünyevi İmparator’un bitkiler üzerinde incelemeler yapıp onları bedensel hastalıkların tedavisinde kullandığına ve hatta yetmiş çeşit bitkisel zehir keşfettiğine inanılır. Üç yüz altmış beş adet şifalı bitkiyi sınıflandırıp haklarında bir kitap yazmıştır. Yüz altmış sekiz yıllık uzun bir ömür sürmüş ve sonrasında ölümsüzlüğe ulaşmıştır.

      Üç İmparator döneminin diğer iki mitolojik hikâyesinden de söz etmek gerekir. Bunlardan biri dört gözü olduğu söylenen, yazı sanatının efsanevi mucidi Tsang Chieh hakkındaki hikâyedir. Yazıyı icat ederken kuşların