John C. Ferguson

Çin mitolojisi


Скачать книгу

T’unun üzerindeki yazı Shun’un Yü lehine karar vermesini sağladı.

      İmparator Yü dokuz eyaletin sınırlarını çizdi, bir dizi tepenin planını yaptı, nehirlerini derinleştirdi. Toprağa ve hediye olarak sunulması gereken eşyalara vergi koydu. Bunlar Shujing’ten onunla ilgili elde ettiğimiz bilgiler. Bambu Kitapları’nda annesinin ismi Hsiu-chi olarak geçiyor. Hsui-chi kayan bir yıldızdı ve bir rüyada hamile kalıncaya kadar bulanık bir zihni vardı. Daha sonra bir inci yutmuş ve bir erkek çocuk dünyaya getirmişti. Oğlanın kaplan gibi bir burnu, geniş bir ağzı ve üç delikli kulakları vardı. Büyüdüğünde bir bilgenin erdemine sahip oldu ve boyu yaklaşık üç metreyi buldu. Rüyasında Ho Nehri’nde banyo yaptığını ve nehrin bütün suyunu içtiğini gördü. Ayrıca iyi talih getirdiğine inanılan dokuz kuyruklu beyaz tilkiyi de gördü. Bir gün Ho Nehri’ne bakarken beyaz suratlı ve balık vücutlu uzun bir adam gelip “Ben Ho’nun ruhuyum. Wên Ming, nehrin sularına bir düzen verir,” dedi (Wên Ming, Yü’nün kişisel ismi oluyor). Çokça konuştuktan sonra imparatora Ho’nun taşkın suları kontrol etmekle ilgili gerekli düzenlemeleri içeren planını verip ortadan kayboldu. Yü hemen işe koyuldu. İşini bitirdiğinde gökyüzü ona koyu renkli bir topuz verdi ki bununla herkese ilan edebilsin. Yü’nün temelini attığı Hsia hanedanının serveti giderek artıyordu. Bütün bitkiler gürleşmişti, yeni ejderhalar ortaya çıkmıştı ve tosbağanın kabuğunun üzerinde Lo’dan “Yüce Plan” denilen yazı geldi.

      Yü ile alakalı ihmal edilmemesi gereken bir başka mit daha var. Güneye doğru yol alırken geçtiği nehrin ortasında iki sarı ejderha teknesini sırtlanır. Mahiyetindekiler korkarken Yü gülerek şöyle der: “Gökyüzünden görevimi aldım ve insanlara faydam olsun diye tüm gücümle çalıştım. Doğmak doğanın işleyişidir, ölmek ise Gök’ün emriyle olur. Ejderhaları niçin dert ediyorsunuz?” Ejderhalar bunu duyunca kuyruklarını arkalarında sürükleyerek uzaklaşırlar.

      Bir diğer büyük imparator, Shang hanedanının kurucusudur. Tang veya Chênng Tang, yani “Başarılı Tang” diye anılır. Ailesinin eski bir soydan geldiği varsayılır ve mucizevi doğumundan önce, mucizenin gerçekleştiği başka bir zaman vardır. Yüzünün alt kısmının geniş, üst kısmınınsa konik uçlu olduğu söylenir. Beyaz bir yüzü ve bıyıkları vardır, vücudunun bir kısmı diğerinden daha geniştir, güçlü bir sese sahiptir. Anlatıya göre boyu yaklaşık iki metre yetmiş santimdir ve her bir kolunun dört eklemi vardır. Yao tarafından dikilen adak taşını görmek için doğuya, Lo’ya gelmiştir. Suya bir mücevher atıp belirli bir mesafeden izleyen Tang’ın etrafında sarı balıklar çiftler halinde hoplamaya başlamıştır. Onu takip ederek adak taşının üzerinde duran siyah kuş büyülü bir biçimde siyah bir mücevhere dönüşmüştür. Bir de ideogramlar oluşturan kırmızı çizgili bir kaplumbağadan bahsedilir. Bu ideogramlar üzerinde şöyle yazarmış: “Hsia İmparatoru Chieh Kuei, düşük ahlak sahibi bir adamdır ve bu nedenle Tang onun yerini almalıdır.” Bir ruh, ağzındaki kancayla beyaz bir kurdu sürükleyerek Tang’ın kurduğu Shang hanedanının avlusuna girmiştir. Tang’ın hükümranlığı sırasında tepelerden gümüş akmış ve tüm değerli metaller bollaşmış.

      Shang hanedanının hükmünün yaklaşık altı yüz yıl sürdüğü düşünülüyor. Buna rağmen mitolojik hikâyelerle örülen göze çarpan bir figür bırakmamıştır. En iyi bilinen figürü zalimliğinden dolayı sonu gelen zorba Chou Hsin’dir. Acımasız eylemlerinden dolayı tarih kitaplarında kötü anılır. Keskin duyulara sahip, olağanüstü zihinsel yetenekleri olan ve fiziksel anlamda çok güçlü bir adam olarak temsil edilmektedir. Engin bilgisi vezirleri tarafından sık sık yapılan itirazları önemsememesine imkân vermiştir. Etkili konuşma yeteneğiyle korkunç eylemlerini gizleyebilmiştir. Sürekli olarak yeteneklerini övüp, yapmış olduğu fevkalade işleri ön plana çıkararak imparatorluğunun şöhretini artırmaya çalışmış. Şaraba ve çapkınlığa düşkün bir adam olarak anılır, gönlünü kaptırdığı eşi Ta-chi aklını başından almıştır. Eşinin icraatları, bir imparatorun ahlaksız bir kadının etkisi altına girmesiyle ilgili öğretici hikâyeler olarak kurgulanmıştır. Ta-chi, Shujing’de yüzsüz, şehvet düşkünü ve zalim olarak tanımlanmıştır. En ahlaksız şarkılar onun eğlenmesi için bestelenmiş ve en iğrenç danslar onun için sergilenmiştir. Chi’de onun için nadide hayvanların bulunduğu bir park hazırlanmış, genişliği yaklaşık beş yüz metre olan terasıyla meşhur bir saray yapılmıştır. Bu saray için yapılan masraflar ağır haraçları zorunlu kılmış, bu da insanları öfkelendirmiştir. Sha-chiu’da (günümüzde Chihli eyaletindeki Ping-hsiang bölgesinin olduğu yer) aşırı savurganlık ve israf hâlâ devam etmekteymiş. Bölge tasvir edilirken şarap dolu bir göletten ve ağaçlardan sarkan insan etlerinden bahsediliyor. Erkekler ve kadınlar neredeyse çırılçıplak bir şekilde birbirlerini kovalıyorlarmış. Sarayda içki alemlerinin yapıldığı, büyük partilerin gece boyunca sürdüğü bölümler varmış. Bu aşırılıklar prenslerin ayaklanmasına sebep olunca İmparatoriçe Ta-chi tahtın görkeminin korunmuyor oluşuna, cezaların hafifliğine ve idamların seyrek yapılmasına karşı çıkmış. Bu nedenle yeni işkence aletleri geliştirilmiştir. Bunlardan bir tanesi “ısıtıcı” olarak bilinir ve insanların ellerini soktukları, ateşte ısınan bir metalden oluşur. Diğeri harlı bir ateşin yandığı çukurun üstünde uzanan, yağ sürülmüş bakır bir sütundur. Suçlular bu sütunun bir ucundan diğer ucuna yürümeye zorlanır ve ayakları kaydığında ateşin içine düşerlermiş. Ta-chi “kavurma” adı verilen bu cezadan büyük keyif alırmış. Bahsedilen kötülükler ve işkenceler bütün imparatorluğun öfkeyle dolmasına yol açmış. Chou’nun zalimliğinin en kötü örneklerinden birisi Pi Kan’a yaptıklarıdır. Pi Kan zorbanın iyi huylu bir akrabasıdır. Chou’ya sarayda yaşanan aşırılıklardan dolayı karşı çıkar. Chou çok kızar ve üstün erdemlere sahip bir insanın kalbinin yedi deliği olduğunu dile getirir. Duyduğu bu bilginin doğruluğunu ve akrabası Pi Kan’nın erdemli olup olmadığını öğrenmek için Pi Kan’ın kalbinin sökülmesini emreder.

      Chou Hsin’in hükümdarlığı sırasında Zhou’nun ufak beyliği önem kazanır ve Zhou Beyi Wên Wang olarak kutsanır. Shang hanedanını tahtından eden isyana öncülük eder. Zhou’nun beyliğinin yerleşim alanı günümüzde Shensi eyaletinin merkezi olan Hsi’an şehrinin yakınlarındadır. Zhou Beyi’nin genç oğlu ismini bu ufak beylikten alan yeni hanedanın ilk hükümdarı olur. Adı tarihe Wu Wang olarak geçmiştir. Bekleneceği üzere gelenek, Zhou hanedanının kurucusu etrafında çok sayıda harikulade hikâye doğurmuştur. Çinlilere göre bu hanedan medeniyetlerinin kurulmasında diğer hanedanlara göre daha fazla pay sahibidir.

      Wu Wang’ın soyu, karısı tuhaf bir şekilde anne olan İmparator Kao Hsin’e dayanmaktadır. Kadın çocuğunu doğurduktan sonra ondan kurtulmaya karar vermiş ve onu dar bir geçitte terk etmiştir. Fakat kuzular ve sığırlar tarafından bulunan çocuk hayatta kalmıştır. Anne çocuğunu ormana terk etse de çocuk bir ormancı tarafından bulunur ve yaşamaya devam eder. Son çare olarak kadın çocuğu nehirde buzun üzerine yatırır fakat büyükçe bir kuş gelip bir kanadıyla onun üstünü örter. Nihayetinde kadın çocuğundan kurtulmak için uğraşmaktan vazgeçer, bilakis onu emzirip büyütür ve Chi yani “Kazazede” ismini verir. Çocuğun yüzünün alt kısmı gereğinden fazla gelişmiş ve görünüşü de oldukça sıradışıymış. Büyüdüğünde imparatorluğun tarım bakanı olmuş ve insanlara büyük hizmetler sunmuş.

      Pi Kan

      Wu Wang’ın harikulade soyunda bir sonraki durağımız “Kazazede”nin torunu Kung Liu’dir. Kung Liu o kadar erdemli biriymiş ki prensler onunla bir imparatorun hakkı olan merasimler aracılığıyla görüşürmüş. Kung Liu’nun on