David S. Kidder

Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür


Скачать книгу

adı Eleanora Fagan (1915–1959) olan Billie Holiday, Philadelphia’da doğdu. Bekar bir genç annenin çocuğuydu. Marryland, Baltimore’da yoksulluk içerisinde büyüdü. Burada son derece travmatik bir çocukluk geçirdi. On bir yaşında tecavüze uğramıştı. Aynı yılın sonlarına doğru bir Katolik Reform Okulu’na gönderildi. Henüz genç bir kızken Harlem’de bir genelevde çalışmaya başladı. Holiday, Lady Sings the Blues adındaki otobiyografisinde yazdığına göre fahişelik yaptığı için yakalanmış ve başka bir iş bulmak zorunda kalmıştı.

      Söylendiğine göre bir gün Harlem’de dansçı olarak çalışmak için bir meyhaneye gitmişti. Kendisine dansçı aramadıklarını ama bir şarkıcıya ihtiyaçlarının olduğunu söylediler. Umutsuz bir biçimde elinden geleni yapan Holiday’in şarkısı dinleyicileri gözyaşlarına boğdu. İşi almış ve sonunda New York City’deki çeşitli kulüplerde şarkı söylemeye başlamıştı. 1933 yılında CBS yapımcısı ve yetenek avcısı John Hammond (1910–1987) tarafından keşfedildi. Onunla bir albüm yapmak için sözleşme imzaladı.

      Holiday plak kariyerine dönemin büyük gruplarıyla başladı. Bunlar arasında Benny Goodman (1909–1986), Count Basie (1904–1984) ve Artie Shaw (1910–2004) tarafından yönetilen gruplar bulunuyordu. Holiday’in kayıtlarında iç burkan etkileyici bir ses performansı vardı. Şarkı söyleme tarzı tamamıyla kendine özgüydü. En ünlü şarkılarından biri olan, bir linç olayını anlatan “Strange Fruit” kariyerinin henüz başlarındayken ortaya çıkmıştı. Yurttaşlık Hakları Hareketi’nin ivme kazanmasından önce ortaya çıktığı düşünülürse cüretkarlığının boyutları daha iyi anlaşılabilecektir.

      Ne yazık ki Holiday hareketin olumlu sonuç verdiğini görebilecek kadar uzun süre yaşamadı. Hayatının büyük bölümünde eroin ve alkol bağımlılığı ile boğuşan Holiday, 1959 yılında sirozdan öldü.

Ek Bilgiler

      1- “Lady Sings the Blues” isimli yapımda Holiday, Supremes’in solisti Diana Ross (1944–) tarafından canlandırılmıştı.

      2- 1930’larda Artie Shaw (1910–2004) tarafından yönetilen orkestraya katılan Holiday, tamamı beyazlardan oluşan bir orkestraya katılan ilk siyahi kadın oldu.

      3- 1988 yılında İrlandalı rock grubu U2, Holiday’e adanan bir şarkı yaptı: “Angel of Harlem”.

      Fred Astaire ve Ginger Rogers

      Dansçı çift Fred Astaire ve Ginger Rogers, Büyük Buhran dönemindeki Hollywood’un büyüleyici ve entelektüel atmosferini belirlemiştir. 1933–1939 yılları arasında dokuz müzikal yapan çift, dünya çapında Fred ve Ginger olarak tanınmıştı. Film tarihçisi David Thomson’un dediği gibi onlar, “kasabalı adam ve komşu kız”ın alışılmadık örneğiydiler.

      Astaire (1899–1987) ve kız kardeşi Adele, 1930’ların başında Hollywood’a gelmeden önce hayranlık uyandıran dansçılardı. Astaire, 1933 yılında ilk filmini yaptı. Aynı sene içerisinde daha sonra Rogers’la birlikte yaptığı Flying Down to Rio filmi gösterilmeye başlandı. Arkaya taranmış saçları ve ütülü giysileri Büyük Buhran dönemi izleyicisine son derece çekici gelen şık bir imaj yaratmıştı.

      Rogers (1911–1995) ilk filmi 1929’da gösterilmeden önce vodvillerde ve Broadway’de çalışmıştı. Astaire ile birlikte çalışmadan önce yirmi beş filmde oynamıştı. Ne var ki kariyeri onunla birlikte çalışmaya başladıkları dönemde yükselişe geçti. Teknik ustalıkları, neşeleri ve bilge halleri ile seyircileri büyülüyorlardı.

      Başarıları kısmen Astaire’in dans numaralarının mümkün olduğunca az müdahale edilerek çekilmesindeki ısrarı ve bedenlerinin tamamını çerçevenin içerisinde tutabilmelerinden kaynaklanıyordu. Astaire koreograf Hermes Pan ile birlikte çalışmıştı. Dans başarıları sayesinde filmlerinin genellikle zayıf olan öyküleri çok da göze çarpmıyordu.

      Çiftin en iyi filmi Top Hat (1935) olarak kabul edilmektedir. Film 1930’larda RKO stüdyolarının en çok kazandıran yapımı olmuştur (3 milyon dolar kadar). Bir diğer önemli çalışmaları ise Swing Time’dır (1936).

      İkili 1939 yılında ayrıldıktan sonra Astaire başka partnerlerle çalışmışsa da eski sihri bir daha yakalayamamıştır. Rogers çeşitli komedi ve dramalarda rol almış ve Kitty Foyle’daki (1940) rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında Oscar’ı almıştır.

      Astaire’in On the Beach (1959) ve The Towering Inferno’da (1974); Rogers’ınsa Monkey Business (1952) ve Kitty Foyle’da ayrı ayrı yıldızları parlamıştı. Bütün bireysel başarılarına rağmen yıldızlardan biri olmayınca diğerinin ışığı eksik kalıyordu.

Ek Bilgiler

      1- Astaire’ın asıl adı Frederic Austerlitz Jr’dır. Rogers’ın asıl adı Virginia Katherine McMath’tır.

      2- Astaire’in diğer dans partnerleri Rita Hayworth, Eleanor Powell, Paulette Goddard, Joan Leslie ve Lucille Bremer’dir.

      3- Rogers, Fred Astaire’e 1950 yılında Oscar Onur Ödülü’nü bizzat vermiştir.

      Emperyalizm

      İngiliz İmparatorluğu, gücünün doruğunda olduğu 1921 yılında dünya nüfusunun dörtte birinden fazlasına sahipti. Bir ucu Hong Kong’da bir ucu Bermuda’daydı. Diğer büyük Avrupa güçleri, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, Afrika ve Asya’da önemli toprak parçalarını kontrol ediyorlardı. Yeni bir emperyalist olan ABD bile Porto Riko ve Filipinler’i egemenliği altına almıştı.

      Emperyalizm hem bir politik sistem hem de bir ideolojiydi. Savunucularına göre medeniyeti dünyanın dört bir tarafına yayabilmek için yabancı ülke topraklarında kanlı savaşlara girmek meşruydu. Şair Rudyard Kipling (1865–1936) bunlara “barış uğruna verilen yabani savaşlar” adını vermişti.

      İspanya ve Portekiz, imparatorluklarını 15. yüzyılda kurmuşlardı. Ancak emperyalist yayılma esas olarak 1800’lerde hız kazandı. Ulaşımın hızlanması ve kıtadaki görece barış ortamı Avrupalıların kendi topraklarının dışındaki yerlere ilgi duymasına imkan sağladı. Nispeten küçük güçler bile büyük imparatorluklar kurdular. 1885 yılında Belçika, kendisinden sekiz kat büyük bir ülke olan Kongo’yu işgal etti. Avrupalı imparatorluklar I. Dünya Savaşı’ndaki çöküşün ardından Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan yerleri ele geçirerek daha da büyüdüler.

      Avrupa ülkeleri için imparatorluk her şeyden önce ekonomik bir amaçtı. Yönetici uluslar altın, demir, bakır, fildişi, kauçuk ve diğer hammadde kaynakları için Kongo ya da Güney Afrika gibi ülkeleri yağmaladılar. Avrupa ve ABD’nin ekonomisine kaynaklık eden tek taraflı ekonomik ilişkilerin sömürge ekonomileri üzerinde son derece kötü bir etkisi oldu.

      İyi ve kötü yönleriyle emperyalizm, Batı medeniyetinin hukuki, eğitim ve ekonomik sisteminin dünya genelinde yaygınlaşmasını getirdi. Örneğin, Hindistan gibi kimi eski sömürgeler, İngiltere’nin eğitim modelini daha sonra da kullanmaya devam ettiler.

      Ne var ki emperyalist sistem kısa ömürlü oldu. II. Dünya Savaşı emperyalist güçlerin hazinelerini boşaltmıştı. Sonraları imparatorlukların maliyeti ve büyüyen direniş hareketleri sömürgelerden vazgeçilmesine neden oldu. Hindistan 1947 yılında bağımsız oldu. Belçika 1960’ta Kongo’ya bağımsızlığını teslim etmek zorunda kaldı.

Ek Bilgiler

      1- İmparatorluklardan geriye birkaç küçük toprak parçası