ününün zirvesindeyken Chicago’daki bir bara arkasına dayalı bir silahla sokulmuştur. Kaçırıldığını sansa da aslında “Yaralı Yüz” Al Capone’nin (1899–1947) doğum günü dolayısıyla bir konser vermesi için bara götürülmüştür.
James Cagney
Jimmy Cagney (1899–1986), 1930’ların yeni yeni popülerleşen bir sinema akımının önde gelen yıldızlarındandı: gangster filmleri. New York Times’taki ölüm ilanında söylendiği üzere, ukala ve hırçın bir yıldızdı. Efsanevi bir şovmendi. Will Rogers onun için, “Ne zaman çalışırken ona rastlasam aklıma patlayan maytaplar gelir” demiştir.
Cagney, Broadway ve vodvilde dansçı ve şarkıcı olarak kariyerine başladı. Ne büyük bir dansçı ne de müthiş bir şarkıcıydı. Öte yandan sahnedeki enerjik performansları çok geçmeden beyazperdeye de taşınmasını sağlayacaktı.
Cagney, Sinners’ Holiday (1930) filmi sahnelendikten bir yıl sonra kendisini bir yıldız haline getirecek olan The Public Enemy (1931) isimli filmde başrol oynadı. İlk gangster filmlerinden olan yapım, şiddeti ve kadın düşmanlığını oldukça gerçekçi bir biçimde betimliyordu. Filmin çok bilinen bir sahnesinde Cagney’in canlandırdığı Tom Povers karakteri, yarım bir greyfurtu kadın başrol oyuncusu Mae Clarke’ın yüzüne bastırmaktadır.
1930’ların geri kalanında da Cagney, Hollywood’un önde gelen gangsteri olarak sahip olduğu ünü devam ettirdi. Başrolünü Humprey Bogart ile paylaştığı Angels with Dirty Faces (1938) filmindeki rolü için En İyi Oyuncu Oscar’ını kazandı. Bir yıl sonra The Roaring Twenties (1939) isimli filmde yine Bogart ile birlikte oynadı. Bu film Cagney’in 1930’lardaki son gangster filmiydi.
Yankee Doodle Dandy (1942) isimli filmde, ünlü şarkıcı, şarkı yazarı ve dansçı George M. Cohan ile birlikte oynayarak müzik ve dans köklerine geri dönmüştü. Yurtseverlik temalı bir müzikal olan film o yılın en büyük gişe başarısını elde etti ve Cagney’e En İyi Oyuncu Oscar’ını kazandırdı.
Raoul Walsh’un Freudyen temalı White Heat (1949) filmiyle yeniden gangster filmlerine dönüş yaptı. Psikopat bir haydudu canlandırdığı filmde kullandığı Made it, Ma! Top of the world! repliği çok meşhur olmuştu. 1955 yılında Cagney iki önemli filmde rol aldı: Love Me or Leave Me, ona üçüncü ve sonuncu Oscar adaylığını kazandıracaktı. Diğer filmi ise Henry Fonda ve Jack Lemmon ile oynadığı Mister Roberts’tır.
Cagney 1961 yılında emekliye ayrıldı. Doktorunun daha aktif olması yönündeki önerileri üzerine yirmi yıl sonra Milos Forman’ın Ragtime (1981) filminde küçük bir rol aldı. Bu Cagney’in son filmi olacaktı. Seksen altı yaşında kalp krizinden öldü. Cenaze töreninde Hollywood’dan eski bir arkadaşı olan Ronald Reegan konuşma yaptı.
1- Michael Curtiz 1942 tarihli çok kârlı “Yankee Doodle Dandy”nin yanı sıra, 1942 yılının çok sevilen filmi “Casablanca”yı da çekmiştir.
2- Genellikle ünlendiği düşük bütçeli filmlerdeki rollerinin yanı sıra Cagney, Shakespeare’in “A Midsummer Night’s Dream” (1935) uyarlamasında da rol aldı. Film iki Oscar Ödülü kazanmıştı.
3- 1984 yılında Cagney, Amerika’nın en yüksek sivil madalyası olan Özgürlük Nişanı’nı aldı.
Flapperlar
1920’lerde bir grup kadın, saçlarını “bob” denilen egzotik bir saç stilinde düzenlemeye, sigara içmeye, caz dinlemeye ve genç kadınlara dönük yaygın beklentilere meydan okumaya başladılar. Fahişeler için kullanılan İngilizce argo bir terimden türediği düşünülen “flapperlar” adı, I. Dünya Savaşı sonrası yıllarda Avrupa ve ABD’de de geleneksel cinsiyet normlarına karşı güçlü bir karşı çıkışı temsil ediyordu.
Ünlü flapperlar arasında Joan Crawford (1905–1977) ve yazar F. Scott Fitzgerald’ın (1896–1940) eşi Zelda Fitzgerald (1900–1948) da bulunuyordu.
Flapperların erkeksi saçları ve giyimlerine ek olarak cinselliğe yaklaşımları da oldukça liberaldi. Kimi flapperların çok sayıda erkek arkadaşı vardı. Bu o günün koşullarında skandal sayılan bir davranıştı.
Flapperlar, Amerikan Anayasası’nın kadınlara oy hakkı tanıyan 19. maddesinin kabulünün yarattığı zeminde ortaya çıkmış ve cinsel rollerin yeniden tartışılması noktasında önemli bir etki yaratmışlardı.
Flapperların belki de en başarılı portreleri Fitzgerald’ın roman ve öykülerinde bulunmaktadır. Başyapıtı olan The Great Gatsby’de (1925) bir flapper karakter bulunmaktadır: bağımsız, içkici ve profesyonel golfçü Jordan Baker. “Bernice Bobs Her Hair” isimli öyküsü ise büyük kuzeni Merjarie’den nasıl gerçek bir flapper olabileceğini öğrenen genç bir kızın hikayesini anlatmaktadır.
1920’lerin altın çağı 1929 yılında Büyük Buhran ile son bulunca, flapperların pahalı ve hedonist yaşamının da modası geçmiş oldu.
1- Flapper dönemde makyaj yapmak, özellikle de dudak boyamak popüler hale geldi. I. Dünya Savaşı yıllarında bu alışkanlığa ABD’de hemen hiç rastlanmazdı.
2- Fitzgerald, 1920 yılında “Flappers and Philosophers” isimli kısa öykülerden oluşan bir derleme yayınladı.
3- “Bernice Bobs Her Hair”, Fitzgerald’ın kız kardeşine yazdığı ve erkeklere daha çekici bir kadın olarak görünmek için neler yapması gerektiğini ayrıntılarıyla anlatan bir mektup üzerine temellendirilmiştir.
Joe Louis
En önemli ağır sıklet boks şampiyonlarından olan Joe Louis (1914–1981), yaklaşık on iki yıl boyunca unvanını korumuştur. Tacını elde tutarak, 25 müsabakadan zaferle çıkmıştır. Bununla birlikte daha ziyade Adolf Hitler tarafından Nazi üstünlüğünün bir simgesi olarak sunulan Max Schmeling (1905–2005) karşısında 1938 yılındaki zaferi ile anımsanmaktadır. Bir Afro-Amerikalının bir Alman karşısındaki galibiyeti onu 20. yüzyılın en büyük siyahi halk kahramanlarından biri haline getirmiştir.
Louis, bir kölenin torunu olarak Alabama’da doğmuştu. 1934 yılında profesyonel olduktan sonra ağır sıklet ringlerinde terör estirdi. Çıktığı ilk 27 müsabakayı kazanmış ve bunların 23’ünde rakibini nakavt etmişti. Pek çokları onu yenilmez olarak görüyordu. Buna rağmen 19 Haziran 1936 tarihinde Yankee Stadyumu’ndaki Schmeling’le olan ilk karşılaşmasında hayal kırıklığı yaşadı.
Louis hızla toparlandı ve 22 Temmuz 1937’de şampiyon James J. Braddock’ı (1905–1974) nakavt ederek unvanını geri kazandı.
Ne var ki Louis tatmin olmamıştı. Schmeling’i yenene dek kendisini gerçek şampiyon kabul etmeyecekti. Bu şansı 22 Haziran 1938 tarihinde bir defa daha Yankee Stadyumu’nda yakaladı. Bu kez 124 saniye içerisinde Schmeling’i nakavt etmişti. Louis’in zaferi Amerikan kültüründe silinmez bir iz bıraktı. Siyahlar ve beyazlar için bir kahraman haline gelmişti.
Louis, 1949 yılında boksu bırakana kadar şampiyonluğunu korudu. Ne var ki ekonomik problemler nedeniyle 1950 yılında yeniden ringlere dönmek zorunda kaldı. Ezzard Charles’la (1921–1975) olan maçını kaybetti. 1951 yılında Rocky Marciano (1923–1969) karşısında yenilene dek dokuz müsabaka daha yaptı. Profesyonel kariyeri boyunca “Brown Bomber” (Esmer Bombacı) lakaplı Joe Louis; 54’ü nakavt olmak üzere 68 galibiyet, 3 mağlubiyetlik bir rekora sahip olmuştu.
Hayatının geri kalan kısmında Louis