“Ben burada uyuyacağım, heybeyi alıp yemeğinizi yiyebilirsiniz,” dedi. Hemen sonra uykuya daldı ve şiddetle horlamaya başladı. Thor, heybenin düğümünü açmaya koyuldu ama başaramadı. O kadar çabalamasına rağmen çok vakit kaybedince öfkelenmeye başladı, Mjöllnir’i iki eliyle kavrayıp Skrymir’in kafasına vurdu. Skrymir uyanarak “Başıma bir yaprak mı düştü?” diye sordu. Ardından “Yemeğinizi yediniz mi?” dedi. “Evet, yedik,” diye cevap verdi Thor. “Biz de şimdi yatıyorduk.” Gece yarısı Thor, yine Skrymir’in horlayışıyla ayağa fırladı, tüm orman bu sesle yankılanıyordu. Devin yanına gitti, çekicini havaya kaldırdı ve alnına öyle bir darbe indirdi ki çekicinin ucu devin kafatasına kadar gömüldü. Skrymir uyanıp sordu: “Şimdi ne oldu? Başıma bir meşe palamudu mu düştü? Thor, sen ne yapıyorsun?” Thor, yeni uyandığını ve vaktin geceyarısını henüz geçtiğini söyleyip oradan uzaklaştı. “Ah ona üçüncü kez bir vurabilsem, işte o zaman bir daha asla gün yüzü göremez,” diye düşündü Thor kendi kendine. Skrymir tekrar uykuya dalana kadar bekledi. Günün doğmasına az bir zaman kala dev yeniden uykuya daldı ve Thor hemen devin yanına giderek tüm gücüyle şakaklarına darbe indirdi, öyle ki bu kez çekici sapına kadar devin kafatasına gömüldü. Skrymir uyandı, eliyle çenesini kaşıdı ve şöyle dedi: “Herhalde tepemdeki ağaçta kuşlar var, dalların üstünden kafama bir şey düşüp duruyor. Sen uyanık mısın Thor? Hadi, yola çıkma zamanı geldi, Utgard Kalesi zaten çok uzakta değil. Kendi aranızda konuşurken duydum, benim çok büyük olduğumu söylüyordunuz, ama Utgard’a vardığınızda benden çok daha büyük adamlar göreceksiniz. Ayrıca izin ver giderayak sana iyi bir tavsiye vereyim: Çok böbürlenme. Utgard-Loki’nin yanındakiler, çok böbürlenen küçük adamlara tahammül etmezler. Belki geri dönmek istersin ki bu yapabileceğin en akıllıca şey olur. Ama ille de gideceğim diyorsan doğuya doğru ilerle. Ben şurada gördüğün dağlara, kuzeye doğru gideceğim.” Skrymir, bu sözleri söyledikten sonra erzak heybesini omzuna atıp ormanın dışına doğru yürüdü. Thor ve yanındakiler, onun gitmesine çok memnun oldular.
Thor ve yoldaşları gün ortasına dek yürüdüler. Ardından açık arazinin ortasında yükselen bir kaleyle karşılaştılar, bu kalenin tepesini görebilmek için kafalarını öyle fazla kaldırdılar ki başları enselerine değiyordu neredeyse. Kalenin içine açılan geçitler demir parmaklıklarla kapatılmıştı, fakat küçük kapağın yanından içeri sokuldular ve kocaman bir salonla karşılaştılar, buraya doğru yürümeye başladılar. Kapı açıktı. İçeri girdiler ve muazzam boyutlardaki birçok adamın oturaklar üstünde oturduğunu gördüler. Kral Utgard-Loki de bu adamlar arasındaydı. Thor ve yoldaşları Kral’ı selamladılar, ama Utgard-Loki yalnızca küçümseyici bir kahkaha atıp karşısındaki minik adamın Binici Thor olup olmadığını sordu. “Hiç şüphesiz göründüğünden daha büyüksündür,” dedi. “Söyleyin bakalım, sen ve yoldaşların ne gibi işlerde iyisiniz? Ayırt edici bir yeteneği olmayan hiç kimse bizim konuğumuz olamaz.” Diğerlerinin arkasında dikilen Loki söz aldı: “Sonucunu görmeye dünden hazır olduğum bir yeteneğim var, buradaki hiç kimse benden daha hızlı yemek yiyemez.” Utgard Loki cevap verdi: “Birazdan öğreniriz.” Sonra Logi adındaki bir adama oturduğu yerden kalkıp öne çıkmasını, Loki’yle yemek yeme yarışı yaparak yeteneğini göstermesini emretti. Üstü et dolu büyük bir tahta içeri getirildi ve zemine bırakıldı. Et dolu tahtanın bir ucuna Loki, diğer ucuna Logi oturdu ve bütün güçleriyle yemeye başladılar. Nihayetinde tahtanın ortasında buluştular, fakat Loki yalnızca eti yerken; Logi etlerle birlikte kemikleri, bir de üstüne tahtayı yemişti. Dolayısıyla Loki yarışı kaybetti. “Şuradaki genç çocuk ne yapar?” diye sordu Utgard-Loki. “Ben de biriyle koşu yarışı yapmak isterim,” dedi Thjalfi. “Öyleyse çok hızlı koşman gerekecek,” oldu Utgard-Loki’nin cevabı. Sonra açıklığa giderek Hugi adındaki küçük bir adamdan, Thjalfi ile yarışmasını istedi. İlk yarışta Hugi o kadar öne geçti ki hedefe dokunup geri döndüğünde yolda Thjalfi’yle karşılaştı. “Eğer kazanmak istiyorsan bacaklarını azıcık daha açmalısın ama şu âna dek bizi ziyaret eden en hızlı koşucu sensin doğrusu,” dedi Utgard-Loki. İkinci yarışta Hugi hedefe dokunup geri dönmüştü ki Thjalfi’nin hâlâ koşacak epey mesafesi vardı. “Çok iyi, çok iyi ama üçüncü kez de koşsanız sonucun değişeceğini sanmıyorum,” dedi Utgard-Loki. Ardından bir kez daha koştular. Hugi hedefe dokunup geri döndüğünde, Thjalfi daha yolun yarısını bile tamamlayamamıştı. Herkes, bu yarışı da bitmiş olarak kabul etti. “Bizimle ne gibi bir yarışa girişebilirsin Thor? Güçlerin hakkında muhteşem övgüler duyduk,” dedi Utgard-Loki. “Aranızda içmek isteyen biri varsa, onunla içebilirim,” diye cevap verdi Thor. “Pekâlâ,” dedi Utgard-Loki. Ardından salona geri dönüp, içki taşıyıcısını çağırdı. Kusur işleyen adamları, büyük bir boynuzdan içki içmekle cezalandırılıyordu, işte bu boynuzun getirilmesini emretti. “Eğer biri bu boynuzu tek içimde bitirebilirse gözümüze girer; zira bazıları iki çekişte anca bitirebiliyor. Ancak üç çekişe ihtiyacı olan zayıf adamların aramızda barınması söz konusu olamaz.” Thor, baktığında boynuzun çok geniş olmadığını ama epey uzun olduğunu gördü. Çok susamıştı ve boynuzu dudaklarına götürüp kana kana içti, ikinci kez yudum almak için kafasını kaldırmasına gerek kalmayacağını düşünüyordu. Ancak ne kadar içebildiğine bakmak için durduğunda, sanki içkiyi hiç azaltamamış gibi geldi. “Güzel içtin ama çok fazla içtiğin de söylenemez. Doğrusu biri bana Asa-Thor’un aslında o kadar da iyi bir içici olmadığını söylese buna inanmazdım, eminim ikinci yudumunda boynuzu boşaltacaksın,” dedi Utgard Loki. Thor hiçbir cevap vermedi, alabileceği en büyük yudumu aldı; buna rağmen boynuzun öbür ucu hâlâ Thor’un düşündüğü gibi yukarı kalkmamıştı. Durup baktığında ilk içişinden daha da az içmiş gibi geldi, en azından artık boynuzun içindeki içki dökülmeden taşınabilecek bir seviyeye inmişti. “Üçüncü kez içmek ister misin bilemem ama çoğunu bıraktın zaten. Eğer diğer oyunlarda da bu kadar beceriksiz çıkarsan, Æsir içinde sahip olduğun büyüklüğü bizim aramızda kazanamazsın, haberin olsun,” dedi Utgard-Loki. Thor öfkelendi, boynuzu bir kez daha dudaklarına götürdü. Tüm gücüyle içmeye başladı, sınırlarını zorlayana dek içti. Durup baktığında içki seviyesinin çok az azaldığını görmüştü ama artık içmek istemiyordu. “Tahmin ettiğimiz kadar büyük bir adam olmadığın aşikâr. Belki şansını başka oyunlarda denemek istersin, zira görünüşe göre bu oyunda şansın yaver gitmedi, değil mi?” dedi Utgard-Loki. Thor cevap verdi: “Risk almaya hazırım. Fakat söylemeliyim ki buradaki gibi içseydim, evimde, Æsir arasında büyük övgüler kazanmıştım bile.” Utgard-Loki söze girdi: “Küçük çocuklarımız bazen kedimi yerden kaldırarak eğleniyorlar; bu çok küçük bir oyun, gelgelelim senin düşündüğüm kadar yüce olmadığını kendi gözlerimle görmesem böyle bir şeyi sana asla önermezdim.” Salonun zeminine büyük bir gri kedi getirildi. Thor öne çıktı, elinin birini kedinin göbeğinin altına koyup kaldırdı. Ama Thor ne kadar zorlarsa, kedi de o kadar yay biçimini alıyordu; Thor kolunu yukarı uzatabildiği kadar uzattı ama kedinin yalnızca tek bir patisi yerden havalanmıştı. Yani Thor, bu oyunu da kaybetmişti. Utgard-Loki pek fazla şaşırmadığını, çünkü Thor’un etraftaki adamlara kıyasla minik bir adam olduğunu söyledi. “Eğer çok küçük olduğumu düşünüyorsanız içinizden biri gelip benimle güreşsin, şu an gerçekten çok öfkeliyim,” diye cevap verdi Thor. Utgard-Loki söze girdi: “Bu salondaki hiçbir adam, seninle güreşme tenezzülünde bulunup kendini alçaltmaz ama yaşlı bakıcım Elli’yi çağırayım madem.” Bunun üzerine Elli adlı kadın geldi ve Thor ile güreş tuttu, fakat Thor ne kadar sıkı tutmaya çalışırsa çalışsın, Elli de o denli sıkı duruyordu; nihayetinde Elli kendi numaralarından birkaçını kullanmaya başladı ve Thor tek dizinin üstüne çökmek zorunda kaldı. “Sanırım bu kadar yeter, Thor buradaki hiç kimseye güreş konusunda