W. Max Müller

Mısır mitolojisi


Скачать книгу

kafalı bir aslan) şekline sahip olmuştur. İki ilahın da tarihi dönemlere ait asıl tapınma bölgelerini belirleyemediğimiz kadar çok sayıda tapınağı vardır. Horus, hanedan dönemlerinin başlarında Mısır’da en yaygın olarak tapınılan güneş tanrısına dönüşmüş gibi gözükmektedir. Ra, daha sonraki zamanlara kadar resmi olarak tanınmamış olsa da İkinci ve Üçüncü Hanedan dönemlerinde, ismi güneş diskinin yaygın gösterimiyle uyum içinde olduğundan güneşin daha eski bir simgesiymiş gibi gözükmektedir.

      4. şekil: Khepri’nin insan şeklindeki resimleri

      Güneşin Khepri (daha eski yazılarda Kheprer) veya “Kutsal Mısır Böceği benzeri” (bok böceği), yani yumurtasını (güneşi) gökyüzünün bir tarafından öbür tarafına yuvarlayan kutsal bir Mısır böceği olarak ya da kafasının üstüne veya kafasının yerine bir böcek takan bir insan olarak tarifi daha az bilinmektedir. Daha sonraki teologlar bu fikri, Khepri’yi zayıf güneş olarak izah ederek güneş tanrısının diğer temsilleriyle bağdaştırmaya çalışmışlardır. Başka bir deyişle güneş, bir yumurta şeklinde sabahları kendini gösterdiği veya bazen akşamları ve hatta geceleri ölüler diyarının üstünden geçip cehenneme ışık tuttuğunda ufkun altında embriyonik durumda olduğu için bu fikri harmanlamaya çalıştılar. Böcek, arkasında ikinci bir yumurta bıraktığında veya gökyüzünde uçarken iki yumurta taşıdığında sabah ve akşam güneşini simgelemektedir.

      5. şekil: Bebek güneş olarak Khepri

      6. şekil: Çifte görünüşlü Khepri

      Bununla birlikte en erken dönemde güneş ayrıca yüzü, gözü veya başlığı güneş şeklinde olan bir insan olarak tarif edildi. Daha sonraları bu, sürekli olarak yaşam ve ölüm üzerindeki mutlak gücünün bir işareti olarak firavunun yüzünü yaralayan kızgın engerek yılanı Uraeus’a benzetildi. Güneş tanrısının gökyüzünde kutsal yolda karşıdan karşıya geçerken bir yılan tarafından ısırılması mitin en son versiyonudur; (muhtemelen kaybedilmiş) bir göz ve bir engerek yılanı olarak güneş yorumlarının harmanlanmasıdır. Bununla birlikte en yaygın görüşe göre, güneş (belki de daha önceki bir çift salın yerini alan) bir gemiyle denizin ve Nil Nehri’nin bir uzantısı olan mavi bir nehir veya göl olarak tasarlanan gökyüzüne yelken açar. Güneşe ait bu geminin baş kısmında çoğunlukla ilginç bir ayrıntıya rastlamaktayız. Burası, kamaradaki asıl tanrının bir kopyasının bazen üzerinde oturduğu bir halı olarak tasvir edilir. Bu ayrıntı halen açıklama beklemektedir. Bu ilah kendi kendine veya tanrının kürek çekmesiyle giden teknenin içinde yalnız başına olabileceği gibi kendisine pek çok önemli tanrı, özellikle Heliopolis dokuzlusunun tanrıları ve bilgelik sembolleri vb. refakat ediyor da olabilir. Bir metinde boyu yedi yüz metreye yetmiş metre olarak tarif edilen bu muhteşem gemi birçok tanrı, kralların ruhları ve diğer ölmüşler, Horus’un veya Ra’nın yani güneş gemisine sahip olan tanrının takipçileri tarafından kürekle yürütülmektedir. The Book of the Gates (Kapılar Kitabı), “hiç kaybolmayan yıldızlar”ın (yani tekrardan seçkin ruhlar) gündüzleri güneşin kürekçisi olduğunu açıklayarak kadim bir fikre tekrar dönmektedir. Böylece güneş, bir disk veya ateşin simgesi olan uraeus çıngıraklı yılanı olarak belki de tanrının tahta oturtulduğu kamarada dinlenebilir. İkinci örnekte pruvayı, kamarayı veya geminin diğer herhangi bir kısmını sarabilir. Bir örnekte bir çifte çıngıraklı yılan, güneşin basamaklarını taşıyan tekneyi, başka bir deyişle günlük rotasının simgesini fiilen şekillendirmektedir. Sözgelimi, güneşin insan şekliyle onun şahin şeklinin karışımı, firavun Menes’e ait ünlü fildişi tabletinde bulunacak kadar eski bir fikirdir. Böylelikle güneş kuşu sanki kanatları yokmuş gibi devasa geminin kamarasında gemiyle yol almaktadır.

      7. şekil: Güneş tanrısı bir ölüyü kayığıyla götürüyor

      8. şekil: Gündüz vakti güneşin kürekçisi olarak bir yıldız

      Güneş teknesini günlük rotasında maceralar ve görünüşe bakılırsa bulutları ve tutulmaları simgeleyen düşmanlar beklemektedir ve onu bekleyen tehlike geceleyin dünyanın sınırı olan batı dağ sırasını geçip düşman karanlığa girdiğinde daha da artmaktadır. Bununla birlikte güneş teknesi her sabah doğu dağlarının üzerinden muzaffer bir şekilde doğmaktadır. Güneş ile onun cesur kürekçileri ve askerleri, Nil Nehri’nin altındaki rota boyunca başarılı bir şekilde yolculuk ederek veya güneşin akşamları içine battığı derin okyanusun üzerinden geçerek bütün düşmanlarını perişan etmişlerdir. Güneş tanrısı gece boyunca (veya bir kısmında), ışınları üzerlerine vurduğunda bir süreliğine uykularından uyanan ölülerin diyarlarına ışık saçar. Bu ölülerin kimi zaman güneş teknesini ölü ve rüzgârsız alçak sular boyunca veya özellikle bunların zorlu yerlerinde ittiklerine inanılır ve bunlar düşmanlarına karşı orada güneş tanrısına yardımcı olurlar. Güneş ayrıca geceleri yeraltı dünyasında, kızgın unsurun asıl merkezi olan “alevler adası”ndaki özel ikametgâhında istirahat edebilir.

      9. şekil: Bir çift yılan olarak Güneş Teknesi

      Daha açık konuşmak gerekirse güneş tanrısının iki farklı gemisi vardır: Me’enzet isimli birincisi gündüz içindir ve ikincisi Semektet ise gece içindir. Kimi zaman öğleden sonra “akşam gemisi”ne biner. Bu ayrım sonraki zamanlarda güneşin gün içinde sabahları Horus (veya Har-akhti, “Ufkun Horusu”), öğlenleri Ra (olağan ismi) ve akşama doğru Atum(u) ismiyle üç farklı kişiliğe ayrılmasını anlamamızı kolaylaştırır. Heliopolis’in yerel tanrısından gelen Atum, insan biçiminde tasvir edilir; Atum’un en eski tasvirlerinde ise çok nadiren bir firavunfaresi olarak tasvir edildiği görülür. Eşlik eden resim bu akşam güneşi tanrısını, batıdaki dağın üzerine inşa edilen cennetin batıdaki kapalı kapısının arkasında asıl hayvan şeklindeyken tasvir etmektedir. Khepri isminin daha zayıf gösterimler için kullanıldığını zaten gördük. Akşam güneşinin ölümü ve gecenin ölü güneşi kısa sürede Osiris’le özdeşleştirilirken, daha sonraları Ra da en eski isim olarak zayıf ve yaşlı güneş için daha fazla kullanılır olmuştur. Bu meseleyi Osiris mitiyle ilgili bölümde göreceğiz. Güneşin, geceleyin cehenneme doğru seyahatleri sırasında bir keçi kafasıyla temsil edilmesi yalnızca Yeni Krallık dönemine kadar uzanıyor gibi gözükmektedir. Bunun görünürdeki açıklaması cehennemden gelen suların koruyucusu ve Hades’in efendisi olan Khnûm ile özdeşleştirilmesidir. Güneş gece vakti Khnûm’un karanlık diyarında kaybolur ve onunla birleşir. Güneşin kokulu bir tütsü alevi olarak tasvir edilmesi, baharatların ve güzel kokuların geldiği doğu bölgelerinde doğuyor olmasından kaynaklanıyor gibi gözükmektedir.

      10. şekil: Gece vakti güneş tanrısı. Teknesinde “Bilgelik” ve “Büyü” ile “yeraltı dünyasının ruhları” tarafından çekiliyor

      11. şekil: Atum, cennetin batı kapısının arkasında

      MÖ 2000’den sonra resmi olarak bilinirliğinin artması sayesinde güneşe tapınma, daha önceki zamanlarda belirli bir evrensel işlevi olmayan neredeyse bütün tanrıları güneş veya onun bir evresiyle özdeşleştirilmeye çalışacak kadar yaygın hale gelmiştir. Bu yolla pek çok yerel ilah en nihayetinde Ra’nın “takipçileri” veya “ruhları” gibi güneşin farklı tezahürleri