Necib Âsım Yazıksız

Türk Tarihi


Скачать книгу

birliğinin ve Buda mezhebinin bir şekilde eşitlik tesisi ile topluca kabulü ancak milâdî beş yüz seksen dokuzda gerçekleşebildi. İşte bu kargaşa esnasında bazen aslı Türk’ten veya bunların himayesi ile iktidara gelen yerli imparatorlar sebebiyle teba ile Türk emirlikleri arasında kuvvetli bir münasebet husule gelmiş ve bu sebeple güney Hiung-Nuların millî geçimleri kuzey Çinlilerinki ile karışmıştır.

      Milâdî V. asrın başlarında, hicretin iki asır öncesinde Kıpçak Türklerinden “Ural” ile “Volga” Nehirleri arasındaki Hıtay’a malik olan bir tümen “Yugur” yani “yukarı memleket” halkından Fin ve Ugorlardan oluşan ulusları idaresi altına alarak bir sefer sonucunda Volga’dan Tuna’ya kadar olan bütün ovalık iklimi etkisi altına almaya teşebbüs etti, başarılı da oldu. Bunların öncüleri Avrupa’da “Hunlar” adıyla bilinir. Bunların hoşlarına giden şey toplanma yerleri Kafkas silsilesinin kuzeyindeki bozkırlar, Kuban ve Terek yaylakları, Volga ile Kama arasındaki tepelerdir. İşte buralardan harp talihi gereği olarak kendilerine tabi’ edindikleri Macar Orta Çağ’da memleketleri “Büyük Hungarya” diye anılan Başkır,148 Bulgar, Abar Avarların149 başına geçerek bazen doğuya akın etmiş yahut Kafkas vadilerinde Azak bataklarında mağlup olarak Kazak hâlinde dağılmış veya Çinlilerin tabirince A-sularla karışıp birleşmiş yahut Avrupalıların tabirince Alains150 zamanımızın Osetler yahut Asi-Asyatları veya az çok yerleşmiş kavimler ile karışmışlardır.

      Milâdın ta beşinci asrında Kıpçaklar arasında Kanklılar ve Kalaçlar görülür ki bunların birtakımı Rumların adlandırdıkları Xiadai, Hayata, Haliyat adıyla bilindikleri gibi sonraları Rusların da Türkün151 adıyla malumu olmuştur. Diğerlerini ise Çinliler Tie-le, Moğollar Teleüt,152 Bizanslılar Ak Hun, “Eftalit” yahut “Abdelit” olarak adlandırmışlardır. Bu Farsça terkibe dönüştürüldüğünde Âb-ı Telît yahut Su Kenarı Teleleri demek olur. Hâlâ zamanımız İranlıları Oxus Türkmenlerini Lebib Türkmen diye anarlar ki sahilde oturan Türkmenler demektir. İşte şu Ak Hun yahut sahilnişîn Türkler, Türk ve Finovalıları Tuna, Kafkas ve Volga arasında yerleşik Kıpçakları Nan-Lu Pe-Lu Uygurları ve Kanklı, Kalaç, Karluk adıyla Çin çitlerinde tanınan asıl Türk kabilelerini bir araya toplamışlardı. Şu son saydığımız kabileler, hicretin bir asır öncesinde İran sınırlarını etki altına almak azminde bulundukları için kendilerine iş çıktı. Doğrusu bu meselede galip çıktılarsa da İran üzerine olan bir asırdan fazla süren bu tahakkümlerle kendileri de zayıf düştüler.

      İran memleketinde ortaya çıkan bir millî kargaşa, Partlar ve Farslar yerine Sasanileri getirmişti. Hazar sınırlarından gelen Partlar, Eşkaniyan Turan kavimlerinin komşuları idi. Bunlar kendilerine ordularını vermiş ve İran âlemine ahlak ve bedevi tabiatı nakleylemişler. Bunlar hiçbir zaman Dârâ’nın idare şeklini geri getirememiş ve Eşkaniyan’ın merkeze topladıkları birlik azmi yerine askerî birlik ikame etmiştir…

      Roma’nın kibri bunları kendisine denk, bazen galip gördüğü ve kendilerini cihanın taksimine kabul ettiği hâlde, İran bunlara Şehnâme’sinde dört asırlık hâlleri için kırk satır tahsis ediyor: İran bunlardan ancak belirsiz ve dalgalı birkaç ad tanır: Tarih sahifeleri boş kalır ve Firdevsî’nin rivayetince: “Fildişinden olan tahta bir iktidar sahip çıkamıyor.” Sasaniler İran’ın mutlak ve millî hükûmetini iade eylediler. Yeni hükûmet millî menkıbeleri irtibatlandırmak için asılsız bir silsilename ile son Eşkaniyan hükümdarına bağlıyor.153

      Türklerin bazıları Sasanilerin şiddetle karşısında idi. Eşkaniyan zamanlarında Sak ve Masagetlere yapıldığı gibi şimdi de Telelere, Kalaçlara, Kanglılara karşı güney çitlerde Soğdiyye’ye, Horasan’a olan güney ve batı yolları demirden yapılmış bir set ile kapalı idi. Partlar ile uyuşulabilirdi. Türkler ve Alanlar kendi aralarında savaşarak ve ağız kavgası yaparak yine de geçiniyorlardı. Fakat İranlılar tahakküm, istila, kovma davasında idiler. Ağır bir şekilde donatılan İran süvarisi Türk ücretli askerine muhtaç olmaksızın Türklere karşı kuzey Amuderya’nın geniş vadilerindeki ekinleri müdafaa ediyordu. Bu hâl Çin’in, o dehşetli, Çin’in barbarlaştığı, Hiung-Nuları gittikçe sıkıştırdığı, boğazlarına bıçak dayayarak pazarlık yaptığı yani “ya teslim ya kılıç” denildiği zamana tesadüf eder. Çin’in tabi olduklarına tabi olmak… Uygur Türklerine kullukta bulunmak kibirli Karlukların uşağı derekesine inmek istemeyen yahut bozkırlardaki Kıpçaklarla birleşmeye muvaffak olamayan ve Kırgız, Kazak olmayı da arzu etmeyen sahilde meskûn Telelere fevkalade hiddete geldiler. Sasaniler aleyhine düşmanlığa başladılar. Medya ve Soğdiyye çetelerinde şiddetle düşmanlık yaptılar. Türklerin Sasanilerle olan bu şiddetli çekişmeleri Firdevsi’nin Şehname’sine zemin oldu.154

      Her ne kadar Sasani pehlivanı olan Behram-ı Gur, milâdî 430 yılında Horasan’da Türklerin hücumunu defetmiş ve ünlü Firuz Maveraünnehir’de telef olmuş ise de işin sonunda Tele Türkleri İran’ın Roma’ya ve İslâmîyet’ten önce henüz patlama devresinde bulunan Arap Hükûmeti’ne karşı açtığı savaşlardan faydalanarak Seyhun ile Ceyhun arasındaki İran çitlerini ellerinde muhafaza ettiler. Milâdî V. asırdan beri batıdan, güneyden ve kuzeyden bu kadar düşman baskısına da duçar olan Sasanilerin dayanışları harikuladeden sayılır. Bunlara az bir zaman için doğu tarafından bir selamet ümidi geldi. Kuzey Hiung-Nuların kalıntıları olan Altay Türkleri vaktiyle Çin egemenliğinde bulunmuş ve yarı Çinlileşmiş oldukları hâlde Çin’den çıkarıldıkları için vaktiyle Pan Thao idaresindeki atalarının yaptığı gibi bunlar da batıya atladılar. Kendi hâkimleri olan Çin hükümdarı hesabına olarak Pe-Lu ve Nan-Lu vasıtasıyla batıdaki büyük Çin yani Roma İmparatorluğu arasında yol açtılar. Milâdî VI. asrın ilk yarısında Altay Türklerinin, Tu kiuların meşhur kralı, Çin imparatorunun güzelce donattığı askerlerin Pe-Lu ve Çit üzerinden Ak Hunlar, sahilde meskûn Teleler üzerine götürüp yağma ederdi.155

      Çin bu suretle, sonra Arapların Maveraünnehir dedikleri o büyük çekişmeli yerleri dolaylı yollardan sahipleniyordu. İran ile Turan arasında daima bir harp mevkisi olan Maveraünnehir’i zapteden bu ünlü Han, Çinliler tarafından Tuman Türklerinin efsane ve vekayinamelerinde Tuman’a Moğollar tarafından Dutuman olarak adlandırılan zat idi.156

      İlli Kağan, Tuman Han’ın ikinci halefi fetihlerini ilerletti. Bu zat Mukan Han Çinli adıdır diye anılır. Önceleri hükümdarın en küçük biraderine mahsus olan Tigin lakabına sahip idi. Mukan Han zamanında kuzeydoğu Hiung-Nu İmparatorluğu’nun birliğini yeniden kurdu. Beş krallığa ayrılmış olan Çin hiçbir şeye karşı koyacak güçte değildi. Bir de Çin’in doğu krallığı, Türkler vasıtasıyla İran ve Roma imparatorluğu ile sınırdaş idi. Fakat her ne kadar hüküm Türk elinde idiyse de idare tarzı ve düşüncesi Çinli gibi idi. İllig Kağan beş Çin Hükûmeti’nden birisi ile birleşmiş ve onun yardım ve gerekli ödeneği ile diğer rakip olan Çinli hükûmetler aleyhine hareket üstlenmiş yani bir Çin savunucusu olmuş idi. Hamisi ise Batı Vaylar idi. Batı Vaylara iltihak ile Doğu Vayların arazisini istila eyledi ve Sai Yuan’a ulaştılar.157 Kuzey Çin ile Türk kavimleri artık yekvücut oldular. Nitekim bu hâl Roma ile barbarlar arasında da vakidir.

      Üze gök tengri asra yağız yir kılındukda ikin ara kişioğlu kılınmış. Kişioğlunda üze eçüm apam