“kuklalar” gibidir. Onlardan bazı hainlikler görebiliriz fakat bir filozofa yakışacak tek tutum, sakinlik ve üstün bir dinginliktir. Özgür iradeye inanan Alceste sözlerimize kızsa da biz doğruları söyler ve Philinte’in dinginliğiyle tutum sergileriz:
… Attığım her adımda,
Sizin gibi öfkeli,
Eğri, haksız insanlar,
Kana susamış akbabalar,
Yaramaz maymunlar ve hiddetli kurtlar görmekten,
Ruhum incinmez…
İşte teorik olarak düşünürün tutumu bu olmalıdır. Eğer intikam alacaksa bunu büyük bir sakinlikle yapmalı. Ve açıkça konuşmak gerekirse bilge insanlar intikam almaz. Sadece geleceğini garanti altına almak için, yattığı yerden ona dil uzatanları bir daha ona bulaşmamaları gerektiğini anlamalarını sağlayacak şekilde terbiye etmek ister. Bu sakinlik yerine neye tanık oluyoruz peki? Gururumuz kırıldığı için elimizde olmasa da fizyolojik bir hareketlenmeyle karşı karşıya kalırız. Kalbimiz düzensiz, çarpıntımız varmışçasına, kendinden geçmiş gibi atmaya başlar. Kasılmaların çoğu düzensiz, spazma benzer, sancılıdır. Kan, darbe yemiş gibi şiddetli bir şekilde beyne gider ve bu hassas organı tıkayarak şiddet, intikam, saçma sapan, abartılı, gerçekleştirilmesi imkânsız düşüncelere yer verir. Düşüncemiz, onaylamadığı ve uygun görmediği bu ilkel duygulara karşı güçsüz kalır. Bu güçsüzlüğün sebebi nedir? Duygular, koşulsuz öncülleri olarak irademizin üzerinde hiçbir hükmü olmadığı vi-seral bozukluğa sahiptir. Bu organik bozukluğu durduramadığımız için, psikolojik açıdan ortaya çıkması ve zihni işgal etmesi engellenemez.
Örnekler yeterli gelmedi mi? Şehvet, zihinsel bozukluğun organik nedeninin önemli bir kanıtını göstermez mi? Farz edilen sebebi dışarıya attığımızda, geçici delilik veya düşüncelerimizin otomatikleşmesi durmuyor mu? Daha önce de verdiğimiz korku örneğine yeniden değinmemize gerek var mı? Duyguları var eden ve bizden bağımsız gelişen asıl sebep fizyolojik olduğu için onlara karşı güçsüz olmamız gerektiği açık değil midir? Bu haksız çatışmayı kişisel bir örnekle açıklamama izin verin. Bir zaman önce çocuğumun sabahleyin gitmesi gereken arkadaşlarına gitmediği söylenmişti. Kalbim aniden daha hızlı atmaya başladı. Fakat orada olmamasının sebebine dair olabilecek mantıklı bir açıklama düşünmeye başladım hemen. Yine de çevrenin sebep olduğu ve zihnimde canlanan, nereden geldiği bilinmez büyük bir endişe beni rahatsız etmeye başlamıştı. O sırada, endişemin ihtimal dışı olduğunu hissetmiş olsam da kalbim tüm hızıyla atıyordu, tüylerim diken diken olmuştu, ellerim titriyordu, aklımda akıl almaz düşünceler dolanıyordu. Delilik olduğunu bildiğim bu endişeleri aklımdan kovmak için çaba sarf etmiş olsam da başaramamıştım. Yarım saat sonra, arama çalışmaları sonucunda çocuk bulundu fakat kalbim hâlâ büyük bir süratle çarpmaya devam ediyordu. Şaşırdığım nokta, bu hareketlenmeleri reddetsem de sanki yine de kullanılmak istermişçesine o hissettiğim öfke ve endişeyi zavallı hizmetliden çıkardım. Yine de genç kızın acı ifadesi karşısında durdum ve öfkemin kendiliğinden geçmesini beklemeye karar verdim ki bu da biraz zaman aldı.
Herkes, kendi üzerinde benzer gözlemler yapabilir ve gözlemin sonunda aynı sonuca varacaktır; duygularımıza karşı direkt olarak hiçbir şey yapamayız.
III
İşte, kendimizi köşeye sıkışmış buluyoruz. Öz hâkimiyet mümkün değil görünüyor. O hâlde kitabımızın başlığı bizi yanıltmış demektir. İrade eğitimi bir yanılsamadır. Çünkü bir yandan, sadece aklımız üzerinde bir gücümüz vardır. Determinizmin uygulanması bizi özgür kılar ve düşünce birliği yasalarıyla kendimizi sınırlandırmamamızı sağlar. Fakat düşünceler güçsüzdür. Mücadele etmemiz gereken kaba kuvvetlere karşı gücü yetersizdir.
Öte yandan duygular bizim üzerimizde tam güce sahip, kendilerine göre algılarımızı, hatıralarımızı, değer yargılarımızı, akıl yürütmelerimizi yönetir. Hatta güçlü duygular güçsüz olanları zayıflatıp yok eder, neredeyse sınırsız bir baskı uygulayıp sonuna kadar despotluk yapar ve ne aklın emirlerine uyarlar ne de iradenin kontrolünü kabul ederler.
Ancak eylem araçlarımız kullanılmaz olduğunda eylemlerimiz konusunda zenginizdir. Psikolojik hayatımızı yöneten yasa, disiplinsiz ve yönetilemez halkın tam güce sahip olmasını sağlar. Mantıklı güçler tavsiye verirler fakat ihtiyatlı değillerdir.
Yapılacak tek şey, umutsuz bir şekilde oklarımızı ve kalkanlarımızı elden bırakıp savaş alanını terk etmek, yenilgimizi kabul etmek, tüm tembelliklerimiz ve korkaklıklarımız için bizi avutmasını bekleyerek kadere sığınmak olacaktır.
IV
Neyse ki durum sandığımız kadar umutsuz değil. Şimdiye kadar bahsetmediğimiz temel bir faktör, aklın ihtiyacı olan gücü ona sağlayabilir. Özgürleştirici bir güç olan zaman, aklın başaramadığını uzun vadede başarmasını sağlayacaktır. Eksik olan doğrudan özgürlüğün yerini, dolaylı araçlar ve stratejiyle doldurabiliriz.
V
Kendimizi özgür kılmak için gerekli olan yöntemi ortaya koymadan önce, kaynaklarımızın hiçbirini göz ardı etmememiz gerekir ve duygu durumlarımıza müdahale edemiyorsak bile acaba ikincil duygular üzerinde etkisi olabilecek eylemler var mı, diye bakmalıyız.
Özellikle kalbimiz gibi, iradeye itaat etmeyen organlarımızın çoğunu kapsayan temel fizyolojik materyallere psikolojik araçlarla direkt olarak müdahale edemeyiz. Yapabileceğimiz tek şey dışarıdan gelen müdahalelerdir ve tedaviyle çözüme ulaşmaktır. Şiddetli bir öfke böylece ilaçlarla kontrol edilebilir ve kalp atışlarını dizginleyebilir.
Büyük cinsel sorunları çözmek için de yine özel ilaçlara başvurulabilir. Tembelliği, ruhsal ve fiziksel uyuşukluğu kahve içerek yenebiliriz. Fakat bunlar kalp atışlarını hızlandırır, spazm etkisi yaratır ve birçok insanda gerginlik sebebidir. Gergin insanların çoğunda kahve nefes darlığı, boğazda daralma hissi ve titremeye sebep olur. Böylece insanlarda kaygı, gereksiz endişe hatta mantıksız korkulara neden olur.
Fakat eylem olanaklarımız sınırlıdır ve duyguların üzerinde sahip olduğumuz güce yoğunlaşmamız neredeyse faydasız. Fakat kaslara bağlı durumlarda aynı şey söz konusu değil. Duygularımızın dışa vurumu bize aittir çünkü istediğimiz hareketleri yapma veya yapmama kararını da biz veririz. Duygu ve duygunun dışa vurumu arasında sürekli bir ilişki vardır. Bu durum psikolojinin genel kanunudur. İki öğe arasında bir ilişki varsa, biri diğerini uyandırır.
Bu kanundan dolayı, Loyolalı Ignatius21
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги,