Italo Svevo

Zeno'nun Bilinci


Скачать книгу

mi?” dedi doktor ve üstünlük taslayarak güldü. “Bir kez tedaviye başladığımızda, tedavinin mutlaka başarılı olması gerekir. Siz zavallı Giovanna’ya kaba kuvvet uygulamadıkça bu odadan çıkamazsınız. Sizi serbest bırakmak için gereken formaliteler de o kadar uzun sürer ki bu esnada kötü alışkanlığınızı unutur gidersiniz!”

      İkinci kata çıktıktan sonra zemin kata geri döndük, benim için tasarlanan dairedeydik.

      “Görüyor musunuz? Şu parmaklıklı kapı, zemin katın çıkışının bulunduğu diğer bölüm ile iletişimi engeller. Anahtarları ise Giovanna’da bile yoktur. Dışarı çıkabilmek için Giovanna da ikinci kata çıkmak zorunda, o katta da bizim için açılan kapının anahtarını bir tek o taşır. Dahası ikinci kat mütemadiyen denetlenir. Çocuklar ve lohusalar için tasarlanmış bir huzurevi için iyi değil mi sizce de?”

      Ve sonra güldü, kim bilir belki de beni çocukların arasına hapsetme fikri ona komik gelmişti.

      Giovanna’yı çağırıp benimle tanıştırdı. Kırk mı altmış mı yaşını pek kestiremediğim, ufak tefek bir kadındı. Beyazlamış saçlarının altındaki minicik gözleri ışıl ışıldı. Doktor ona şunları söyledi:

      “İşte gerekirse yumruk atmak zorunda kalacağınız beyefendi bu.”

      Beni dikkatle inceleyerek süzdü, kıpkırmızı kesildi ve tiz bir sesle haykırdı:

      “Görevimi yaparım elbette ama asla münakaşaya giremem. Tehdit edecek olursanız eğer hemen hasta bakıcıyı çağırırım, pek güçlü kuvvetlidir, gelmeyecek olursa da istediğiniz yere çekip gidebilirsiniz, canımı sokakta bulmadım ben!”

      Daha sonra öğrendim ki doktor, ona bu görevi verirken yüksek bir ücret vadetmiş, bu vaat de yalnızca onun gözünü korkutmaya yaramış. Ancak söyledikleri çok kızdırdı beni. Bile isteye nasıl bir duruma sokmuştum kendimi böyle!

      “Canınızın tehlikede olacağını da nereden çıkardınız? Kimmiş o tehlikeyi yaratacak olan?” diye haykırdım. Sonra doktora döndüm:

      “Lütfen bu kadını uyarın, rahatsız etmesin beni! Yanımda bazı kitaplar getirdim, yalnız kalmak istiyorum.” dedim.

      Doktor, Giovanna’ya birkaç tembihte bulundu. Özür dilemeye niyetlenip konuşmaya başlayınca yine saldırdı bana:

      “İki küçük kızım var benim, onlar için yaşamak zorundayım.”

      “Ben sizi öldürmeye tenezzül bile etmem.” diye cevapladım, üslubum zavallı kadıncağıza hiç de güven vermiyor olmalıydı.

      Doktor, bir üst katta ne olduğunu bilmediğim bir şeyi aldırmak üzere görevlendirerek onu yanımdan uzaklaştırdı, beni yatıştırması için istersem başka birini yönlendirebileceğini söyledi ve ekledi:

      “Kötü bir kadın değildir aslında, daha dikkatli davranmasını öğütlerim bir daha sizi rahatsız etmez.”

      Beni denetlemekle görevli kişiye, hiç önem vermediğimi göstermek arzusuyla Giovanna’ya katlanmayı kabul ettim. Sakinleşmeye ihtiyacım vardı, sondan bir önceki sigaramı cebimden çıkardım, açgözlülükle tüttürdüm. Doktora yanıma yalnızca iki sigara aldığımı ve bu gece yarısına varıncaya kadar sigarayı bırakmış olmak istediğimi söyledim.

      Karım, doktor ile birlikte yanımdan ayrıldı. Ayrılırken:

      “Artık kararını verdiğine göre güçlü ol.” dedi gülümseyerek.

      Çok sevdiğim gülümsemesi bu kez benimle alay ediyormuş gibi geldi bana, tam da o anda ruhumda bir duygu filizlendi. O duygu, olanca ciddiyetle giriştiğim bu denemenin sefil bir şekilde sonuçlanmasına neden olacaktı. Kendimi kötü hissettim ancak yalnız bırakılınca bana asıl neyin acı verdiğini anladım. Genç doktora karşı duyduğum pek acı verici, delice bir kıskançlık. Yakışıklıydı, özgürdü! İlah diyorlardı ona. Karım neden ona âşık olmasındı? Doktor giderken karımın zarif ayakkabıları içindeki ayaklarına bakmıştı. Evlendiğimizden bu yana ilk defa kıskançlık hissediyordum. Nasıl bir kederdi bu böyle! Bir mahkûm olarak sefil durumuma pek de güzel eşlik ediyordu! Kendimle mücadele ettim! Karımın gülümsemesi her zamanki gibiydi, beni evden uzaklaştırdığı için alay ettiği de yoktu. Kötü alışkanlığıma hiçbir önem vermeyip sonunda beni buraya kapattıran kesinlikle oydu ama elbette bunu sırf benim iyiliğim için yapmıştı. Ayrıca, karıma âşık olmanın o kadar kolay olmadığını hatırlamıyor muydum? Eğer doktor, onun ayaklarına baktıysa da kesinlikle sevgilisi için hangi botları alması gerektiğini görmek için yapmıştı. Yine de son sigaramı dayanamadım içtim; henüz gece yarısı değildi, saat daha yirmi üçtü, son sigara için çok namüsait bir zaman.

      Bir kitap açtım. Anlamadan okuyordum hatta okurken kendimi kaptırıp hayal bile kuruyordum. Baktığım sayfada, yalnızca Doktor Muli’nin güzelliğini ve zarafetini görüyordum. Dayanamadım! Giovanna’yı aradım. Belki iki çift laf edecek olursam sakinleşirim diye düşündüm.

      Daireye girdi, hemen şüpheli gözlerle beni süzdü. Tiz sesiyle haykırdı:

      “Sakın görevimi suistimal ettirebileceğinizi düşünmeyin!”

      Bense onu sakinleştirmek için yalan söyledim, böyle bir şey düşünmediğimi, artık okumaktan sıkıldığımı ve onunla sohbet etmek istediğimi ekledim. Onu karşıma oturttum. İhtiyarlamış görüntüsü ve tüm zayıf hayvanlarınkine benzeyen genç ve hareketli gözleriyle beni tiksindiriyordu. Böylesi bir arkadaşlığa katlanmak zorunda olduğum için kendime acıdım. Aslında özgürken bile bana en uygun insanları nasıl seçeceğimi bilmediğim doğrudur çünkü genellikle tıpkı karımın yaptığı gibi onlar beni seçerler.

      Giovanna’ya beni oyalaması için yalvardım, dikkate değer bir şey anlatamayacağını söyleyince ailesinden bahsetmesini istedim, bu dünyada herkesin mutlaka bir ailesi vardır, diye de ekledim.

      Hemen itaat etti ve iki kızının neden Yoksullar Yurdunda olduğunu anlatmaya koyuldu.

      Memnuniyetle hikâyesini dinlemeye başlamıştım çünkü toplamda on sekiz ay süren hamileliklerinin sonucunda böylesi bir durumda olması güldürmüştü beni. Ama doğası gereği çok tartışmacı bir üslubu vardı. Aldığı üç beş kuruşla başka bir şey yapamayacağını, doktorun da birkaç gün önce nasıl olsa tüm aileye Yoksullar Yurduna bakıyor diye ona günde iki kronun yeterli olduğunu söylemesinin haksızlık olduğunu kanıtlamaya kalkışınca dinlemeyi bıraktım. O ise bağırıyordu:

      “Ya gerisi? Üstlerini giydirip karınlarını doyurmakla her şeyleri tamam olmuyor ki!”

      Ve kızlarına alması gereken bir sürü ıvır zıvır saydı, şimdi hepsini hatırlamıyorum çünkü kulaklarımı onun tiz sesinden korumak için düşüncelerimi kasıtlı olarak başka bir şeye çevirmek zorunda kaldım. Ama yine de kulaklarım zarar görmüştü ve karşılığını almak hakkımmış gibi geldi:

      “Bir tanecik sigara yok mu yanında, tek bir tane? Karşılığında on kron veririm sana ama ancak yarın çünkü şu an yanımda tek kuruş yok.”

      Teklifim Giovanna’yı dehşete düşürdü. Çığlık atmaya başladı; hasta bakıcıyı çağırmak istedi, odadan çıkmak için koltuğundan kalktı.

      Onu susturmak için niyetimden vazgeçtim hemen ve rastgele bir şey söylemiş olmak, kendime bir hava vermek için sordum:

      “Bu hapishanede en azından içecek bir şeyler var mıdır?”

      Giovanna’nın cevabı gecikmedi ve beni şaşırtan kusursuz bir ses tonu ile:

      “Tabii ki var. Doktor çıkmadan önce bana bu konyak şişesini bıraktı.