Ahmet Rasim

Eşkal-i Zaman


Скачать книгу

haber vermek için yangın kuleleri ile bazı yerlerde bulundurulan adamlara verilen ad. Bunlar başlarına sıfır kalıp fes, sırtlarına kırmızı bir ceket ve şalvar yahut pantolon, ayaklarına hafif yemeni giyerler, ellerinde harbi taşırlardı. Uğradıkları yerlerde acı bir nara attıktan sonra, mesela “Aksaray, Sineklibakkal!” deyip fırlarlardı. Bunlar belli dairelere ve mahalle bekçilerine yangının nerede olduğunu söylerler, onlar da tulumbacılara haber verirlerdi.

      4

      Pırpırı, esnaftan olan kimseler için kullanılır bir sözdür. Her sanatın bir piri olduğundan, bu tabir doğmuştur. Cahil olup çelebi zümresinden olmayan demektir. Pırpırı-kıyafet ise, dar ve tetik giyinmiş demektir.

      5

      “Varda!”, İtalyanca “Gözet!” anlamına haykırmadır. “Vardacı”, eskiden tramvayların önünde “Varda!” diye yol açanlara verilen addır.

      6

      İki yazarın, özellikle iki şairin, birbirlerinden haberleri olmadan bir mısrayı veya beyti aynı şekilde söylemiş olmaları.

      7

      İçine öteberi koyup taşımaya mahsus, sazdan örülmüş ve üst tarafında yine sazdan kulpları olan ağzı geniş bir torba gibi kap.

      8

      Çarşılı: Genel olarak Kapalıçarşı esnafına verilen bir ad olmakla beraber, bundan ayrıca çarşının Ermeni kuyumcular bölümündeki esnaf anlaşılır.

      9

      Köpek.

      10

      Palamut balığının “altıparmak” çeşidinden yapılan tuzlama; altıparmak palamudun tuzlaması.

      11

      İstanbul’da Galata surunun ilk kapısı olarak tespit edilmiş bulunan Azap Kapısı, bugün Beyoğlu cihetini Haliç üzerinden İstanbul’a bağlayan Atatürk Köprüsü’nün başında, Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nin tam önünde idi. Osmanlılar Devri’nde bu kapıya verilen Azap Kapı adı, tersanenin yanında bulunan Azaplar Kışlası’ndan ileri gelmiştir.

      12

      Bahriye Nezaretine (Deniz Kuvvetleri Bakanlığı) bağlı ve Haliç denizcilik işlerine bakan askerî kumandanlık.

      13

      Bu mısra, XVI. yüzyılda ünlü Türk divan şairlerinden Vardar-Yeniceli Hayali’nindir(? – 1 557). Asıl adı Mehmet ve lakabı Bekâr Memi’dir.

      14

      Boğaziçi’nin oturulan yerlerini İstanbul’a bağlamak için vapur ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş olan şirketin adı. Bu şirket Abdülmecit zamanında, 1850’de kurulmuştur. Şirketin müteşebbisi, Mustafa Reşit Paşa idi. Abdülaziz Devri’nde bu kumpanyanın imtiyazı tahdit edilmiş ve Boğaziçi’ne vapurla gidip gelmeyi sağlayacak bir hâle getirilmiştir. Bu şirketin işleri bugün Denizcilik Bankası tarafından yürütülmektedir.

      15

      “Allah’ı eşten, çocuktan ve başka buna benzer eksiklerden tenzih ederim.” demek olup beğenilen bir şey karşısında “Bunu yaratanı bu güzel yaratmasından dolayı teşbih ederim.” ve beğenilmeyecek bir şey karşısında da “Bundan Ulu Tanrı’yı tenzih ederim.” anlamında kullanılmaktadır.

      16

      Kaytan gibi ince, uzun ve uçları düz, burma bıyık.

      17

      Rengi belli değil, belli bir renk söylenemez, herkesin istediği rengi söyleyebileceği.

      18

      Zenginliğini kılık kıyafet ve davranışıyla göstermeye çalışan kimse.

      19

      Bir çeşit toprakla karıştırılıp yapılan pekmez katısı.

      20

      Çamaşırda temizlenemez hâle gelmiş, üzerindeki kir yerleşmiş.

      21

      Makas görmemiş ve kılları aşağı doğru sarkmış kaş.

      22

      Parmağı kaplayıp dolayan ve ağrıtan ve dolama denen şişi varmış gibi kalın parmak.

      23

      Bir evde uzun zaman hizmet etmiş emektar, yaşlı kadın.

      24

      Kurtlanmış kelle peyniri, tekerlek biçiminde peynir, kaşar peyniri.

      25

      Eskiden, alışverişlerin altın veya gümüş para ile yapıldığı zamanlarda, bir altın liranın dörtte biri değerinde bir altın para.

      26

      Ülkücü, idealist, ülküsünü canından üstün tutan kimse.

      27

      Derisi ve tabanı kalın, bir çeşit kaba ve sağlam asker pabucu.

      28

      Ayağa tozluk yerine doladıkları çuha kenarı; askerlerin ayak bileğinden dizlerine kadar sardıkları ensiz ve uzun kumaş parçası.

      29

      Türk askerlerinin Birinci Cihan Savaşı’nda giydikleri bir çeşit sipersiz başlık.

      30

      Bir devletin başka bir devlete karşılıklı veya karşılıksız olarak dinî, siyasi ve adli alanlarda tanıdığı imtiyazlar. Osmanlı Devleti, XVI. yüzyıldan beri bu imtiyazları tanımaya başlamış, bu yüzden Osmanlılar, yabancıların haklı, haksız isteklerine boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Lozan Barışı ile kapitülasy

1

Geçmiş anılmaz, geçmişten söz edilmez, amma…

2

(Rumcadan) asıl anlamı “hiç, boş” demektir. Çamur sıçraması; birden sıçrayan çamur.

3

Vaktiyle İstanbul’daki yangınları haber vermek için yangın kuleleri ile bazı yerlerde bulundurulan adamlara verilen ad. Bunlar başlarına sıfır kalıp fes, sırtlarına kırmızı bir ceket ve şalvar yahut pantolon, ayaklarına hafif yemeni giyerler, ellerinde harbi taşırlardı. Uğradıkları yerlerde acı bir nara attıktan sonra, mesela “Aksaray, Sineklibakkal!” deyip fırlarlardı. Bunlar belli dairelere ve mahalle bekçilerine yangının nerede olduğunu söylerler, onlar da tulumbacılara haber verirlerdi.

4

Pırpırı, esnaftan olan kimseler için kullanılır bir sözdür. Her sanatın bir piri olduğundan, bu tabir doğmuştur. Cahil olup çelebi zümresinden olmayan demektir. Pırpırı-kıyafet ise, dar ve tetik giyinmiş demektir.

5

“Varda!”, İtalyanca “Gözet!” anlamına haykırmadır. “Vardacı”, eskiden tramvayların önünde “Varda!” diye yol açanlara verilen addır.

6

İki