Ахмет Мидхат

Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar


Скачать книгу

beraber kıça gittiler. İki dümen nöbetçisinin birisi uyumuş, diğeri dahi hiç doyduğunu kimsenin görmediği aç karnıyla uykunun tesirlerinden olarak ağzını bir karış açıp esnemekte bulunmuştu. Alonzo nereye gitmekte olduklarını ve şimdi nerelerde bulunduklarını sordu. Dümenci yine esneye esneye ve ağzından salyalarını akıta akıta tam kuzeydoğuya gittiklerini ve şimdi Afrika sahiline tahminen seksen mil mesafede bulunduklarını söyledi. Hasan dümenciden bu cevabı alınca “Öyleyse Gata Burnu’nun hizalarındayız.” dedi. Lakin doğu rüzgârlarıyla bu kadar aykırı gitmekte pek de tehlikeden uzak olmadığını sözlerine ekledi. Arap’ın bu lakırtısı üzerine dümenci tarafından edilen itiraz ve Arap tarafından verilen karşılık ile Alonzo’nun kendi düşüncesini söyleyişi bir hayli zaman geçmesine sebep oldu. O kadar ki doğu cihetinden şafak yeri ağarmaya başladı. Gerçi hâlâ Arap’ın gözüne uyku gelmez idiyse de zaten pek ziyade yorgun olduğu gibi, bu kadar uykusuzluk dahi sinirlerinin kuvvetini kesmiş bulunduğundan Alonzo ile beraber baş altına gelerek uzandığı zaman bayılmak nevinden olarak kendisinden geçmiş gitmişti.

      Hasan’ı görünce Alonzo’nun dahi uykusu gelmişti. Lakin haydutlar tarafından velinimetzadesi hakkında henüz kesin bir karar verilmediğinden, şayet herifler Hasan’a bir fenalık düşünmesinler diye kendini tutarak uyumamaya lüzum gördü.

      Hasan daldı, kaldı. Sabah açıldı. Biraz sonra güneş doğduysa da kuzey ve batı tarafında bulutlar nihayetsiz pamuk yığınları gibi beyaz beyaz yığılmış kalmış olmalarıyla, ortalığa her şeyden ziyade bunlar letafet veriyorlardı.

      Biraz sonra her delikten bir haydut esneyerek ve gözlerini ovuşturarak ortaya çıktı. Bunların her biri birer kere Alonzo’ya başvurarak yeni esir hakkında havadis sorarlardı. Lakin Alonzo her birine bir cevap bularak ve fakat verdiği cevapların hiçbirisi diğerine uymayarak hepsine müdafaa gösterirdi.

      Kaptanlara mahsus kahveden kesesine güvenenler sabahları birer fincan kahve içebilirlerdi. Tam miço dahi kalktıktan sonra Alonzo keyiflenmekten ziyade, gözlerinden akıp gitmekte bulunan uykuyu kaçırmaya medar olmak için bir fincan kahve içmek yolunda her fedakârlığı göze aldırdı. Miço kahveyi getirdi. Alonzo baş altı tarafına ve Hasan’a dönük olarak kahvesini içip bitirdi.

      Bir de bu aralık kıç tarafındaki kamaranın kapısı açılıp Kaptan Zerno baş gösterdi. Gemi üzerinde bir kere baştan başa gezindi. Bu aralık dümencinin yanına varıp besbelli geminin seyir ve hareketi hakkında konuştu. Nihayet gözüne Alonzo ilişmekle “Sabah şerifleriniz hayrolsun Lostromo Alonzo!” diye bir iltifat etti. Lostromo unvanı gemilerde güverte zabitlerine verilir bir unvan olduğundan Alonzo kendisine böyle bir unvanla seslenildiğini görünce o gece kaptanlar arasında kendi lehinde bir söz geçmiş olduğunu anlayarak kendi terakkisi için değil, belki velinimetzadesini kurtarmak başarısını temin ettiği için pek ziyade memnun oldu.

      Kaptan Zerno’nun daveti üzerine kalktı, yanına gitti.

      Hâlbuki kaptan ettiği iltifatı yalnız lafla etmeyip Alonzo’ya bir kahve daha ısmarlamak suretiyle fiilen dahi ispat etti.

      Lakin Alonzo kahvesini şimdi içtiği cihetle işbu ikram olunan kahveyi misafiri için alıkoydu.

      Kahvenin misafir için alıkonması, misafir hakkında söz açılmasına yol açtı. Alonzo ise Arap’ın maharet ve malumatını pek ziyade methedip maharet ve malumatından pek ziyade de yiğitliğini görmüş olduğunu anlattıkça kaptan kendisini tasdik makamında durmadan başını salladı.

      Bunlar bir hayli vakit şu suretle konuştular. Aradan bir saat kadar zaman geçtikten sonra Kaptan Pietro dahi kamarasından çıkıp yanlarına geldi ki bu hâlde üçü arasında Hasan için edilecek müzakere en ciddi müzakere olacak, verilecek karar dahi kesin bir karar olmak üzere kabul edilecekti.

      Dördüncü Bölüm

      Gemide haydutlar arasında Korsikalı bir herif vardı ki arkadaşları arasında tembellikle şöhret bulmuştu. Gerçi, öbür haydutlara nispetle bu herif tembel addolunabilirdi. Zira gece gündüz uykudan baş kaldırmayıp armaya çıkmaya korkar, dümen tutmayı bilmediği için ondan da uzak durur ve kürek çekmek için sandala indirilecek olsa âdeta kürek ile suyu kesmekte olduğu görülürdü. Bu adam Korsika’da bir gece içinde validesiyle pederini ve bir de küçük kız kardeşini katlederek firar etmekle bu haydutlara sığınmıştı.

      Kaptan Pietro, Alonzo ile Zerno’nun yanına gelip de ne yaptıklarını, ne konuştuklarını sorarak yeni misafir hakkında bazı şeyler müzakere etmekte oldukları cevabını alınca ortağı Zerno’ya:

      Pietro: “Dün akşam konuştuk ya, işte şu Korsikalı mundarı ipine oynatıp yerine yeni misafiri koyarız.”

      Alonzo: “Korsikalı da kalmış olsa…”

      Pietro: “Bizim burada tembel beslemeye vaktimiz yok!”

      Zerno: (Alonzo’ya) “Yok, artık onun için nafile hiç rica etme. Kaptan Pietro’nun bu sözü haklıdır. Zaten yakayı ele verecek olsa idam olunacak değil miydi?”

      Alonzo: “Canım, hangimiz yakayı ele versek idam olunmayacağız? Bunun için değil mi ki ta son nefese kadar çalışmaya cümlemiz mecburuz.”

      Pietro: “Öyle ama Korsikalı dünya yüzünde yaşayacak adam değildir. Bir adam yediği ekmeğin hakkını çıkarmalı.”

      Zerno: “Bu konuda ısrar etme. Dedim ya, Korsikalı gidecek. Zaten yeni misafir gelmemiş olsa bile yine gidecekti. Haydi, sen arkadaşını kaldır da ona bazı şeyler soralım.”

      Alonzo: “O daha uykuya varalı iki saat oldu.”

      Pietro: “Vesselam. Demek ki bir tembelden kurtulup birisine daha çatacağız.”

      Alonzo: “Tembel mi? Uyansın da herifte mahareti gör. Dün on iki on dört saat hayvan sırtında alabildiğine yol yürümüş. Bu gece de sabaha kadar uyumadı.”

      Pietro: “Yaya yürümemiş ya?”

      Alonzo: “Allah aşkına bilmediğin şeyi söyleme. Hayvan insanı ne kadar yorar bilsen, böyle söylemezsin. Ömründe hayvana binmemişsin ki…”

      Pietro: “Haydi diyorum, kaldır. İşimizi görelim de ondan sonra kendisine bir gün istirahat için izin veririz.”

      Kaptanın bu sözü üzerine Alonzo daha ziyade naz gösteremeyerek kalktı, baş altına gidip Hasan’ı kaldırdı. Hasan uykudan uyandığı zaman birdenbire ürkeklik gösterince Alonzo kendisinin nasıl bir tehlikeli mevki içinde ve fakat ne kadar selamette olduğunu dört beş kelime ile anlatıp edilecek teklife dahi kesinlikle itiraz edilmemek tembihleriyle aldı, kaptanların yanına götürdü.

      Arap gelince Alonzo kendisine ikram ettiği hâlde ertelediği kahveyi tekrar ısmarlamasını Zerno’ya hatırlatınca Zerno memnunen kabul ederek Hasan kahveyi içince uykudan ziyade yorgunluğunu kahve alıp oldukça aklı başına geldi.

      Zerno: “Sana bir teklifimiz var arkadaş!”

      Arap: “Görelim bakalım.”

      Zerno: “Seni öldürmeyeceğiz. Fakat sen de bize arkadaş olmayı kabul edecek misin?”

      Arap: “Beni öldürmediğiniz hâlde size arkadaş olmayı mecburen kabul edeceğim. Hatta ben istemeliyim. Çünkü nereye gidebilirim?”

      Pietro: “Tamam, sen gemicilikte, filanda tam maharet dava ediyorsun. Eğer o kadar maharetin varsa bizimle arkadaşlığa dahi razı olursan uyuşuruz.”

      Arap: “Evet, bende dava ettiğim kadar maharet vardır. Ben, evvela manevra hususunda maharet dava ediyorum. Bunu fena bir havada, fena bir mevkide gösterebilirim. İkincisi armada maharetim vardır. Bunu şimdi görürsünüz. Üçüncüsü dahi topçulukta maharet davasındayım. Şuradan denize bir varil atarız. Lüzumu kadar açıldıktan sonra ben gülle atarım, istediğiniz