ve bu ilişkiden bir çocuk sahibi olduğunu, daha sonra hastalandığı ve rahmini aldırdığını hatta Nina’nın beş altı ay içinde öleceğini ekledi.
Nina, birkaç gün sonra Kamçatka’da yeni müdire olduğu okulunda göreve başlamıştı. Arkadaşlarının bakışlarının ardındaki mananın ne olduğunu anlamaya çalışırken, Aras’a emanet ettiği sırrının çalıştığı yere ulaştığını fark etti. Artık bu gerçekten kaçmak imkânsızdı. Nina Vladimirovna ise Samad Bey’i nasıl büyük bir aşkla sevdiğini, yıllar sonra Çernobil’deki faciada kendisini ölümden kurtaran doktor Nisgil’e anlatacaktı.
23 Ağustos 1966 günü Nisgil ile Kabil, Şerur-Bakü treniyle bir kompartımanda beraber yola çıktılar. Şimdi onlar için her şey gelecekteydi, hem mutlulukları hem mutsuzlukları… Bu yolu Yavuz Öğretmen de onlarla birlikte gidiyordu. Yaklaşık on üç saat gideceklerdi. Tamamen tesadüf sonucu oluşan bu yolculukta, eski sınıf arkadaşı olan bir öğrenci ve bir kursiyerle birlikte mutlu anlar yaşayacaktı. Her ikisi de doktor olacaktı. Aralarındaki tek fark Kabil Harp Akademisi’nde tıp okuyacak, Nisgil ise Bakü’de okuyacaktı. Kabil ve Nisgil, en mutlu anlarını yaşadıklarının farkındaydılar. Hiçbir zaman akıllarına bile getirmedikleri mutluluk onları takip ediyordu. Eğer onların yanında anneleri olsaydı birbirlerini ne kadar büyük bir aşkla sevdiklerini hemen anlayacaklardı. Çünkü anne, evladının yüreğini gözünden okurdu. Sık sık vagonun koridoruna çıkan gençler trenin demir tekerleklerinden çıkan sesi bile aşk müziğinin notaları gibi kabul edip ondan zevk alıyorlardı. Yavuz Öğretmen, Kabil’i restorandan su almak için gönderdi. O zaman Nisgil, denizdeki yosunlar gibi yemyeşil gözlerini açarak merakla sordu:
– Trende restoran var mı?
Nisgil’in içindeki aşk, gözlerinden süzülen mutluluk ile birleşerek kalbinde öyle bir çarpıntıya sebep oldu ki göğüs kafesi gözle görülür şekilde inip çıkmaya başladı. Trendeki restoranı görme isteği ile Kabil’i yalnız bırakmama isteği çakıştı. Diğer vagonun koridoru Aras tarafındaydı. Hava sıcak olduğu için koridordaki pencerelerin birkaç tanesi açıktı. Açık pencerelerden giren rüzgâr sağa sola çarparak farklı sesler çıkarıyordu. Nisgil, saçlarını arkada toplamıştı. O zamanların modası olan yumruk büyüklüğündeki toka ile saçlarını tuttursa da vagonun pencerelerinden giren rüzgâr saçlarını dağıttı. Dirseğini pencereye dayayan Kabil, onun bu romantik görünüşünden zevk aldığını gizlemedi. Fısıldayarak:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.