Sabir Şahtahtı

Nisgil


Скачать книгу

birbirlerini daha iyi anlarlar ve çabuk kaynaşırlar.

      Samad Bey gülümseyerek cevap verdi. Müdirenin odasındaki sohbet uzadıkça uzadı. Odadan çıktıklarında iki eski dost gibi yakınlaşmışlardı. Dışarıda hava açık olmasına rağmen hafif bir yağmur vardı. Nina Vladimirovna gökyüzüne bakarak:

      – Islanacaksınız!

      Samad Bey havaya bakarak gülümsedi. Yumuşak bir sesle:

      – Şimdi keser, ılık yağış fazla uzun sürmez buralarda.

      – Yağmurun sıcağı, soğuğu, ılığı mı var?

      Samad Bey Nina’nın gözlerine bakarak:

      – Bedene tesir eden her şeyin derecesi yüreğin sıcaklığı ile hissedilir.

      Sonbahar yeni başlamasına rağmen havaların soğuk geçmesi yeşil doğayı amansızca soldurmuştu.

      Nina:

      – Yazık ki bu güzellik çok çabuk soldu!

      Samad Bey gülümseyerek:

      – Kızıl sonbahar…

      Bu sözlerle Nina’nın hayıflanma duygusu birden değişti. Okul müdiresi ilk defa, kızarmaya başlayan yaprakların yeşilden daha güzel olduğunu fark etti. İçinden Samad Bey’in zekâsını ve duygularını, kızarmış yaprakların güzelliği ile karşılaştırdı.

      Samad Bey gülümseyerek:

      “Yeniden doğulmaz, solmazsa eğer

      Ebedi yaşam manayı geçer.

      Tabiat elbise değişmemişse, İnsanın gözünde aşağı düşer.” dörtlüğünü hem Rusça hem de Türkçe olarak yavaş bir sesle mırıldandı.

      Samad Öğretmen’in her iki dilde akıcı olarak okuduğu şiirden etkilenen Nina Vladimirovna gözlerini ondan ayırmadan yere doğru eğildi ve yarısı kırmızı, yarısı sarı bir yaprağı alarak burnuna götürdü. Çoktandır hasret kaldığı ve en çok sevdiği kokuyu bulmuş gibi içine çekti. Merakla:

      – Şiir kimindir?

      Nina, sorunun cevabını beklemeden “Çuda16” diyerek genç kızlar gibi sağ tabanına basarak yerinde yarım daire döndü. Gülümsüyordu. Gözlerinde garip bir mutluluk ışıltısı vardı. İlk defa olarak sonbaharın güzelliğini emsalsiz bir şekilde yaşadığını hareketleri ile ifade ediyordu.

      İki adım ötedeki bir gül dalını koklayan Nina Vladimirovna, yaprakları soğuktan buruşmuş bir goncanın etrafında gezen arının bal yapmak için gerekli ortamı bulamadığını düşünerek hüzünlendi. Üzgün bir sesle:

      – Bakın, bu arı da sonbaharın gelişine sevinmemiş. Demek ki ben yalnız değilim!

      Kollarını göğsünde çapraz bağlayınca göğüsleri dikleşti. Nina bu hâliyle çok daha güzel görünüyordu. Kafasını indirip kendi göğsüne bakması ile ellerini indirmesi bir oldu. Nina elinde olmadan yaptığı bu hareketten utanmıştı.

      Samad Bey:

      – Arı, gülün etrafında polen aramıyor. Şimdilik sadece geziniyor. Daha önce aldığı polenler için güle teşekkür ediyor. Dikkatli bakın, yedi defa döndükten sonra buradan uzaklaşacak.

      Nina şaşırmıştı. Dikkatli bir şekilde arıyı izlemeye başladı. Geçekten de dördüncü turdan sonra arı oradan uzaklaştı. Üç turu daha önce yaptığı anlaşılıyordu. Hayranlıkla Samad Bey’e bakmıştı. Demek ki tüm canlılar karşılıklı olarak birbirlerine, bir şekilde minnet duygularını gösteriyorlardı. O günden sonra Nina doğa olaylarını ve doğadaki diğer canlıları daha dikkatli bir şekilde gözlemlemeye başladı. Okulun diğer öğretmenleri, Nina’daki bu değişikliğin Samad Bey’den kaynaklandığını anlamışlardı.

      Nina, sürekli Samad Bey’den söz ediyor hatta onun ev adresini bile biliyordu. İyi bir matematikçi olmasının yanında Rus dili gramatiğini iyi bilmesi, felsefeye ilgi duyması, zeki bir aydın olması nedeniyle Samad Bey sürekli gündemdeydi. Bu olaylar tahminen Nisgil’in bulunmasından on dört ay önce olmuştu. Nisgil’in babasını aramaktan yorulmayan köyün kadınları dedikodularına bir tarih de uydurdular: Güya Samad Bey, Nevruz Bayramı’nda matematik öğretmeninin evinden çıkarken görülmüştü. Tabii ki kimin gördüğünü kimse bilmiyordu…

***

      Askerî birlik komutanı Andrey Topçi’nin Sohvoz başkanına başvurması boşuna oldu. Çünkü, Tiflis’e taşınmaya hazırlanan Salman ailesi, komutanı kapı önünden geri döndürerek ev eşyalarını toplamak istiyordu. İlave belgelerle uğraşmak istemiyordu.

      Üsteğmenle birlikte muhasebe odasına girdiğinde, muhasebeci elindeki büyük çotkosunu17 yan çevirerek taşları bir tarafa itti. Sanki çalışmasını bitirdiğini göstermek ister gibi bir yüz ifadesi vardı. Başkan bir adım daha ileri giderek: “Vayennilerin18 samana ihtiyacı varmış! İyi de bunu nasıl bilebilirdik?” dedi ve alaycı bir şekilde dudağını büktü.

      Muhasebeci, üsteğmenin ve başkanın ellerini sıkarak masanın üstünde duran sarı kağıdı eline aldı. Sanki böyle bir olayı bekliyormuş gibi sakince devam etti:

      – İki gün önce, devlet sınır birliklerine yardım etmek için yeni bir emir geldi. Bu evraka dayanarak işlem yapabiliriz.

      Üsteğmen kâğıdı eline alarak inceledi ama Azerbaycan dilinde yazıldığı için hiçbir şey anlamadı. Muhasebeci iki cümle ile durumu özetleyerek sordu:

      – Samanı temin edebiliriz ama karşılığında ne vereceksiniz?

      Komutan omuzlarını silkerek bir şeyleri olmadığını anlatmaya çalıştı. Muhasebeci biraz düşündükten sonra gülümseyerek:

      – Size vereceğimiz ot ve saman karşılığında bize yakacak verme imkânınız var mı?

      – Bizde yakacak yok ki!

      – Var! Aras Nehri kıyısından topladığınız odunlarla takas yapalım. Biz de odunları köy nüfusu arasında paylaştırırız. Böylece kışın soğuğundan köylüyü korumuş oluruz.

      Bu olayın ertesi günü Samad Bey eşi ile birlikte Yavuz Öğretmen’i ziyarete gitti. Nisgil’in doğum günüydü. Doğum evrakına 31 Aralık 1949 yazdırmışlardı. Yavuz Öğretmen bu tarihi seçtikleri için çok mutluydu. Çünkü eski yıl bitiyor yeni yıl geliyordu. Bu tarihte milyonlarca insan kutlama yapıyordu.

      Yavuz Bey’in evinde de bayram şenliği vardı. Nisgil’le beraber evlerine hem yeni yıl hem de yeni bir ruh gelmişti. Çok mutluydular. Nisgil büyüdükçe, zekası, güzel huyu ve terbiyesi ile herkesi kendisine hayran bırakıyordu.

***

      Andrey Topçi ve Nina Vladimirovna’nın bulundukları faytonun tekerleği, bölgedeki tek iki katlı ve bodrumlu sanat eseri gibi düzenlenen evin önünde yerinden çıktı. Her ikisi de ciddi bir kaza geçirmişlerdi. Aksi gibi yol da eğimliydi ve şiddetli bir yağmur yağıyordu. Aşağı inmek istediler ama ıslandıkları için tekrar faytonun tentesi altına sığındılar. Ancak bir tekerleği çıkmış ve yan yatmış olan faytonda oturmak zor oluyordu.

      Faytonu kullanan asker, yardım almak için etrafı inceledi. Hemen yanı başlarında duran dut ağacından yapılmış işlemeli tahta kapının üstündeki tokmağı var gücüyle vurmaya başladı. Bir iki dakika sonra kapı açıldı. Samad Bey, Nisgil’in doğum gününden yeni eve geldikleri için üzerini değiştirmemişti.

      Dışarı çıkar çıkmaz neler olduğunu hemen anlayarak aceleci