Sabir Şahtahtı

Nisgil


Скачать книгу

müdafaası için eline silah aldığında, iri yarı, pehlivan gibi, bıyıkları yeni çıkan genç bir delikanlıydı. Nahçıvan’ın müdafaasına, sonra ise Ermeni işgalinden kurtarılmasına katılan ve bu zamana kadar yaşayan sayılı insanlardan biriydi.

      Ocak 1919’da Nahçıvan’a vali olarak atanan Yarbay Frederik Eastfield Laughton ve daha sonra onun yerine atanan Yarbay John Chalmers Simpson8 ile şahsen iletişim kurmuştu. O devirde, Nahçıvan’daki İngiliz silahlı kuvvetlerinin asıl amacı yerli toprak ağalarından Ermeni silahlı güçleri için gıda temin etmekti. Özellikle de yerli toprak ağalarını, Ermeilere tahıl satmaları için zorluyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’nın acılarına, Avrupa’nın yarısının aç olmasına bakılmadan, Avrupalı komutanların kendi altın paraları ile Ermenilere buğday aramaları yerli halkı tedirgin ediyordu.

      Aynı yılın ağustos ayında Yarbay Plovden, Yüzbaşı Poidebard, ABD İnsanî Yardım Teşkilatı’ndan Binbaşı Stevart Forbes ve Clerance D. Ushher’den ibaret heyet, Nahçıvan’daki Müslüman Şûrası’nın lideri ile görüştüler. Bu heyet, Yüzbaşı Piodebard’ın Nahçıvan’a vali tayin edilmesi ve en az beş yüz kişilik silahlı gücün bölgede kalmasında ısrar ediyordu. Onların niyetinin İngilizlerden daha kötü olduğu belliydi.

      Halil Bey, bu heyetle sert bir şekilde konuşarak bölgenin terk edilmesini istiyordu.

      Fransa ve İngiltere silahlı kuvvetlerinin raporlarında, yerli beylerin Nahçıvan’ın savunması için hızla teşkilatlandıkları yer alıyordu. Bu raporları General Thomson’a götüren atlı ulağı yakalayan Amid ve onun iki arkadaşı raporları Halil Paşa’ya götürdüler. Halil Paşa da durumu derhâl Kazım Karabekir’e bildirdi. Böylece durumdan haberdar olan Mustafa Kemal Paşa, bu raporlar sayesinde İngiltere, ABD ve Fransa’nın Nahçıvan ile ilgili planlarını bozdu. Sonraki yıllarda ise bu yurdu düşmandan korumak için bölgedeki tüm Türk ve Müslümanları “Nahçıvan Türk’ün kapısıdır!” diyerek seferberliğe davet etti.

      Bundan hayli bir zaman sonra Hacı Cabbar Şeyhzade9 Osmanlı’nın Doğu Ordusu vasıtasıyla Atatürk’e bir mektup gönderdi. Bu mektupta Nahçıvan için yardım talep ediyordu. Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okunan Bu mektupta: “Savaşın son yıllarında Türk ordusunu karşıladık, bağrımıza bastık ancak onlarla beraber olmayı felek bize çok gördü! Ermenilerin zulmü, gereksiz yere ağlamanın faydasız olduğunu bizlere ispat etti. Onun için mücadele ettik ve istiklalimizi kazandık. Mülteci olduk, aç kaldık, şükürler olsun ki Ermeni olmadık. Rus ve Azerbaycan Sovyet Hükümeti hayvanî düşüncelerle topraklarımızı acımasız düşmanımız olan Ermenilere peşkeş çektiler. Nahçıvan, Şerur, Ordubat ve Vedibasar’ın gözyaşı döken halkını unutmayın lütfen. Bize yardım edin.

      Bu zamanda Nahçıvan Devrim Komitesinin başkanı Behbud Ağa Şahtahtinski, Nahçıvan’ın savunması için çalışmalara başlamıştı. O, bölgenin siyasî kaderi ile ilgili olarak Lenin10 ve Mustafa Kemal Paşa ile sık sık görüşüyordu.

      Hacı Cabbar’ın talebi ile o devirde ilk duygusal adımlarını atarak Türk Parlamentosu’nun dış siyasetle ve Azerbaycan’la ilgili olarak ilk kararı alındı. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Hükümeti ve Parlamentosu Nahçıvan ile ilgili sorunları dikkatle inceliyor, hükümetin Revan ve Tiflis’teki diplomatik misyonu bunlarla ilgili faaliyet gösteriyorlardı. Ancak bütün bunlar yeterli değildi. Bölgenin güvenliği için ilk fırsatta askerî bir gücün oluşturulmasına ihtiyaç vardı. Mevcut siyasî ve uluslararası durum, Nahçıvan halkının Azerbaycan ile birleşme arzusunun gerçekleşmesine imkân vermiyordu. Büyük devletler eski Azerbaycan toprağı olan Revan’da Ermenistan adında bir devletin kurulması ile yetinmiyorlardı. Kurulan bu devletin güçlenmesi ve topraklarının genişlemesi için ellerinden geleni yapıyorlardı.

      Böyle bir zamanda hele Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmadan çok önce, 1918 yılının Kasım ayında Nahçıvan’da kurulan Aras Türk Cumhuriyeti, Nahçıvan’ın Ermenistan Taşnak Hükümeti tarafından işgal edilmesini önledi. Tarihî Azerbaycan topraklarını koruyup kolladı. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Hükümeti’nin Nahçıvan meselesinde gösterdiği kararlılık, arazinin korunması ile ilgili yaptığı çalışmalar ve siyasî iradesi, Nahçıvan halkının kararlı duruşu, Azerbaycan’ın kuruluş aşamasında Nahçıvan’ın özerk statü kazanmasında önemli rol oynadı. Daha sonra yapılan bir hamleyle Ermeniler Zengezur’u işgal ettiler. Buradaki amaç Ermenistan arazisini büyütmek ve uygun bir zamanda da Nahçıvan’ı işgal etmek için ortam yaratmaktı. En tehlikelisi ise Orta Asya’nın uzaklarından başlayarak ta ki Avrupa’nın eteklerine kadar büyük bir bölgede yerleşmiş olan Türk halklarını coğrafi bakımdan birbirinden ayırmayı başardılar.

      II. BÖLÜM

      Şahtahtı, Aras sahilinin yamacında, Şeril Ovası’nın en rüzgârlı yerinde, çok eski eserlerin, hilal biçiminde işlenmiş mezar taşlarının bulunduğu mezarlıkların olduğu ucu bucağı görünmeyen traverten11 yataklarının üstünde kurulmuştur.

      Etrafında çıplak tepeler olmasına rağmen buranın toprağı; lezzetli meyve ve sebze yetiştiren bir yer olarak, kendine mahsus “tutma yemişi12” ile şöhret kazanmıştır.

      Yazın her karış toprağı kızgın güneş altında ışıl ışıl parlar, Aras Nehri’nin şırıltısı ise açıkça işitilirdi.

      Kışın ayazlı günlerinde yine güneş ışığı vardır ama her tarafı bembeyaz kar kaplamıştır. Aras’ın kıyısındaki çalılarda yuva yapan vahşi hayvanların sesi açıkça duyulurdu.

      Güneşin etrafa yaydığı ışıkların görünüşü burada her zaman farklı olurdu. Bu ışıklar her yönde farklı renkte görünürdü. Halkın kendine mahsus özlemleri vardı. Aras’ın her iki tarafında bulunan ve kaygılı gözlerle birbirini izleyen hasret dolu bakışlara şahitlik ederdi Şahtahtı.

      Tarih boyu defalarca düşmanlar tarafından kılıçtan geçirilen halk, çok defa mermi yağmuruna maruz kalmıştı. Sadece 20. asırda iki defa Ermeni Taşnaklar tarafından talan edilmiş, toprak ağalarının evlerinin kapıları pencereleri sökülerek başka yerlere taşınmıştı. Burası, birçok tarihî eser ve mekâna sahiptir. “Yürüyen Kervansaray”, “Gavur Kalesi, “İğdeli Pir”, “Taş Hamam”, “Şah Bağı”, “Kaftarlık”, “Ağbulak”, “Cin Deresi” bunlardan bir kaçıdır.

      Tunç devrine ait birçok eser burada bulunmuştur. Güney Azerbaycan’ın üç dört tane köyü buradan açıkça görülür. Buradaki kerpiç evlerin arasından uzanan dolambaçlı yollarda yürüyen insanlar gözle seçilebilir, arada bir görülen at arabaları ve fayton tekerleklerinin gıcırtısı rahatça duyulur. Medeniyet ilerledikçe Avrupa yapımı otomobillerin motor gürültüsünün duyulduğu en eski yerleşim yerlerinden birisidir.

      Bölgedeki siyasî ihtiraslar ilk olarak burada ortaya çıkmıştır. Siyasî teşkilatların değişik kolları buralara her zaman ilgi duymuştur. 19. asrın sonunda Gümrü-Culfa demir yolunun inşasına başlandığında bölgeye gönderilen Çarlık Rusya askerlerinin iki bölüğü, hatta ceza almış bir Rus taburu, Şeril Ovası’ndaki arazide kamp kurmuşlardı.

      Rusların sayısındaki artış, bölgedeki sosyo-politik, sosyo-ekonomik yaşam ve kültürel uyum üzerinde hızlı bir etki yarattı. Demir yolunun inşasında, işçilere günlük su temini konusunda büyük zorluklar yaşandı.