olarak 1882–84 yılları arasında köydeki ilim sahibi kişilerden okuma yazma öğrenir. Sonra köy okuluna, 1886’da Rus-Kazak okuluna başlar. 1891’de Orenburg’daki öğretmen okuluna girer. 1895’te öğretmenliğe başlar. Bu arada Rusça eğitim de alır. Kazakistan’ın farklı bölgelerindeki okullarda öğretmenlik yapar. Ahmet Baytursınulı, 1896 yılında Kazak tarihi, etnografyası, folkloru ve dili üzerinde çalışmalar yapan Çuvaş Türkü Alektorov ile buluşur. O, Alektorov’dan Kazakistan dışındaki Kazakların yaşayışları ve Kazak ülkesi üzerinde güdülen yayılma ve sömürü siyaseti hakkında bilgi edinir. Rus âlimi Ilminskiy’nin çalışmalarının Kazakları eğitme değil misyonerlik faaliyetleri olduğunu Alektorov’dan öğrenir. Bu görüşmeden sonra Ahmet’in siyaset, eğitim, bilim ve kültür alanındaki düşünce dünyası değişir (Türk 1999: 1).
O, İsmail Gaspıralı’nın temellerini attığı bütün Türkistan’a yayılan Usul-i Cedid adlı eğitim sistemini yakından takip eder. Baytursınulı, Kazak dili ve edebiyatının tarihî gelişimini araştırır, modern Kazak edebiyatını oluşturmanın yollarını arar. Kazak halkının folklor malzemelerini derleme, inceleme ve araştırma işiyle de uğraşır. Kazak toplumunun sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili makaleler, şiirler yazar. Rus klasiklerinden çeviriler yapar.
Ahmet Baytursınulı, Çarlık Rusyasının artan baskıları karşısında ‘Kazaklar bağımsız millettir.’ diyerek kendisiyle aynı görüşte olan aydınlarla birlikte hareket eder. Böylece siyasete atılır.
Kazak çocuklarının eğitimiyle ilgili yazılarıyla dikkatleri üzerine çeken Baytursınulı, 1909 yılında hükûmete karşı girişimlerde bulunmakla suçlanır. Önce Karkaralı cezaevine konur, daha sonra Semey hapishanesine nakledilir. Oradan da Orenburg’a sürgüne gönderilir (Oralbayeva 1998: 92). Ahmet Baytursınulı, sürgün yıllarını geçirmek üzere 9 Mart 1910’da Orenburg’a gelir. 1910’dan 1917 yılı sonuna kadar burada kalır. Yazarlık ve yayıncılık hayatı burada başlar.
O, Kazak gençleri ile Mart 1913’te, Orenburg’da ‘Kazak’ adında haftalık bir gazete çıkarmaya başlar. Gazetenin çıkış amacı, ‘Kazakların bilimsel, edebî, siyasi, sanatsal açıdan yetişip gelişmesi, halkın eğitilmesi’dir. Gazete, 1917’de hükûmet tarafından kapatılır.
Bu dönemde, ilk kitabı olan Masa (1911)’yı, Okuv Kuralı (1912) adlı eserini, Kırık Misal (1913), Til Kuralı (1915) adlı kitaplarını yayımlar. 21–28 Temmuz 1917’deki Kurultay’da Kazak partisinin kurulması kararı çıkar. Baytursınulı, ‘Kazak’ gazetesinin 27 Kasım 1917 tarihli sayısında yeni kurulan ‘Alaş’ partisinin programını yayınlar. O yıldan 1919’a kadar da ‘Alaş-Orda’ hükûmetinin eğitim bakanlığını yapar. 1919’da ‘Alaş-Orda’ dağıtılır. ‘Alaş’tan ayrılıp hürriyet ve bağımsızlık vaatleriyle gelen Bolşeviklerin safına geçer. Moskova’ya giderek bizzat Lenin’le görüşür. 1920’de Lenin’in isteğiyle ‘Eğitim Bakanlığı’na atanır. Baytursınulı, 1921–1925 yılları arasında bilim ve edebiyat komisyonu başkanlığı, Kazakistan Araştırmaları Komisyonu fahri başkanlığı, 1921–26 yılları arasında Orenburg’daki Kazak Eğitim Enstitüsü’nde hocalık görevlerini yürütür. Komünist Partisi üyeliğini 1925’e kadar sürdürür. Sonra tamamen bilime ve öğreticilik faaliyetlerine yönelir. Taşkent’teki Kazak Pedagoji Enstitüsü’nde Kazak Dili ve Edebiyatı dersleri verir. 1928’de Almatı Kazak Memleket Üniversitesi’ne davet edilir ve burada Kazak Dili ve Edebiyatı profesörü unvanıyla dersler vermeye başlar (Oralbayeva 1998: 94). Bu yıllar Stalin’in ilk yıllarıdır. Stalin’in ilk icraatı Orta Asya Türk aydınlarını takibe almak ve onları ortadan kaldırmak olur. Türk aydınları ‘halk düşmanı’, ‘devrim düşmanı’, ve ‘pantürkist’ olmakla suçlanır. Ahmet Baytursınulı da bu fırtınadan nasibini alır ve 1 Haziran 1929’da halk düşmanı suçlamasıyla gözaltına alınır. 2 Haziran’da tutuklanarak Arhangelsk’e sürgün edilir. 1934 yılında Rus yazar Maksim Gorki’nin eşinin sürgündeki aydınların affedilmeleri içerikli rica mektubu üzerine serbest bırakılır. Ona verilen ‘Herhangi bir iş sahibi değildir’ (Buran 2010: 426) belgesi sebebiyle Almatı’da hiçbir işe kabul edilmez. Eskisi gibi bilimsel çalışma yapmasına, çocuk okutmasına, bir işte çalışmasına izin verilmez. Baytursınulı ve ailesi adeta açlığa terk edilir.
Baytursınulı’nın 1935-37 yılları arasında görüştüğü kişiler bahane edilir. 1936-37’lerin kasırgası ‘Kızıl Kırgın’ onu da bulur, 8 Ekim 1937’de Ahmet Baytursınulı tutuklanır. Bazı kaynaklara göre 8 Aralık 1937’de; bazılarına göre de 9 Ekim 1938’de Torgay kasabası, Cangeldi köyünde kurşuna dizilerek katledilir.
Bütün Türk aydınlarına olduğu gibi onun da adına ve eserlerine bu tarihten sonra yasak konur, tarih ve edebiyat kitaplarından adı çıkartılır (Buran 2010: 427; Türk 1999: 2). 1985 yılında yönetimdeki rahatlamadan sonra Kazak SSR Yüksek Mahkemesi’nin 4 Kasım 1988’de aldığı bir kararla Ahmet Baytursınulı ve diğerleri ‘Halka hizmet etmekten başka hiçbir suçları yoktu.’ denerek aklanırlar (Oralbay 1998: 95).
Kazak Bozkırında Başkaldırı ve İsyanın Sesi
Yeni düzenleme ve endüstriyel gelişmeler sonucunda Fransa, İngiltere gibi birçok batılı devletten sonra Rusya da sömürgeci siyaset izleyen devletler arasına katılır. Onun en iyi sömürebileceği yer hiç şüphesiz Türkistan’dır. 20. yüzyılın başlarındaki Türkistan savaşlar, bölünmeler, sürgünler ve ölümle doludur. Uçsuz bucaksız bozkırlarda, yüzyıllar boyu ardı arkası kesilmeyen Moğol/Kalmuk saldırıları ile güçsüz kalan ve parçalanan Kazak Hanlığı, iyice zayıflamış olan Buhara, Hive, Hokant hanlıkları, Rusların emellerini gerçekleştirmeleri için iyi bir fırsattı. Asıl amaç ise gittikçe hayati önem kazanan ve Orta Asya’dan başlayıp Hindistan’a kadar uzanan ticaret yolunda gücü kendi eline alma isteğiydi. Birinci basamak Kazak bozkırlarının ele geçirilmesidir. Bu sebeple Ruslar, Kazaklarla ilişkilere ağırlık vermiş ama daha sonra koruma politikası ile başlayan bu karşılıklı ilişki onlara müdahale ile bitmiş, hanlıkların hayatiyeti sona erdirilmiştir. O dönemde uygulanan aşırı yaptırımlar, yerleşik hayata mecburi geçiş için baskılar, yasaklar, açlık, ölümler ve sömürü politikası bu toprakları yaşanılmaz bir duruma getirmiştir. Bu güçlükler içinde yaşayan Kazaklar, 18. asır sonlarından itibaren Ruslara karşı sürekli başkaldırırlar.
Baytursınulı da bu başkaldırıda yerini alır. Onun başkaldırısı bazen isyan olsa da çoğunlukla bu isyanın aydınlanma ile olacağını savunur. İlk Kazak okullarının kurulup açılışını, ilk Kazak Türkçesini anlatan ders kitaplarının yazımını o gerçekleştirir. Millet, ayağa kalkmak zorundadır, cahillikten bir an önce kurtulmalıdır. Kendine gelip bilim sahibi olmalıdır. Millet, ancak aydınlanmayla hürriyet ve istiklalini kazanabilecektir.
Şairin ruhunda fırtınalar kopmaktadır. Bu büyük fırtına onda bir aydının isyanını harekete geçirir. Bir aydın olarak olan bitene karşı çıkar. Mücadele eder. Zaten, ‘ölüme karşı savaşmak, yaşamın anlamını istemek, kural ve birlik için çarpışmak’ anlamına gelmez mi?
Ahmet Baytursınulı, Türkistan’ın aydınlatılması hareketinin önderlerindendir. 1912–1917 yılları arasında Türkistan’da Rus hükûmetine karşı bir ayaklanma başlatılır. 1917–1920 yılları arasında Çarlık Rusyası’nın devrimle yerini Bolşevik Rus hükûmetine bırakması sebebiyle Türkistan’da kısa da olsa bağımsız bir dönem yaşanır. Kazak cüzleri bu dönemde bir araya gelirler ve ‘Alaş-Orda Devleti’ni kurarlar. Bu devlet ancak üç yıl yaşayabilir. Daha sonra Ruslar egemenliği ele geçirirler. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği devri başlar. Alaş-Orda’nın ilk ortaya çıkışı 1905’tir. Daha sonraki dönemlerde çalışmalarını Alaş Partisi olarak sürdürmüş,