ki
Yan taraflarda burulup
Geriye dönen dalgalar da var.
Kaynaktan ayrıldıklarına
Pişmanmış gibi
Bir süre geriye akıyorlar.
Duranlar da var,
Soluklanıyormuş gibi
Ya da
Dostlarına “geç geç” diyerek
Kibarlık gösterirmiş gibi.
Göl de var;
İçi su sahili su.
Dalgalar köpük yeleli
Tutmuş el ele
Oynuyorlar ……. ……..
Bazı yerleri de var…
Sanki görünmez bir şeyler
Burula burula
Saplanıyor suya.
Suda kocaman bir burgaç oluşuyor,
Sanki dalmaları için
Yer açıyor
Güneş’e
Ay’a.
Daldım sulara
Gördüm altta başka bir akım var
Daha soğuk
Daha hızlı.
Arttı içimdeki şaşkınlık…
Altta da başka bir Kür,
İleriye
Geriye
Akan Kür.
Oynayan Kür
Duran Kür.
Kür kaç tanedir
Kür ne güzel görünüyor.
İçim dopdolu hayret.
Merhaba Kür’üm,
Seni olduğun gibi
Görebildim nihayet.
HEP SEFERDE 40
Trenler duranda
Uçaklar inende…
Bence bitmez sefer
Seferdesin yine de.
İnsan dünyaya benzer
Seferdedir ebedi.
Bana göre otursa da
Bir taşın üzerinde.
Anlamlı bir kitabı
Karıştırıyorsa eğer
Güzel bir seferdedir.
Uyurken her gece
Uykusu
Köprü ise
İki gün arasında
Seferdedir o insan.
Hatta mezardaysa
Anısı dostlarına
Bir tepe aşmak için
Güç veriyorsa eğer
O yine seferdedir.
Menzile çok kalmış daha.
Seferdedir,
Yol gidiyor.
MARTILAR
Ama da çoktur Neft Taşlarında
Martılar.
Martılar..
Martılar…
Bir gün gördüler
Dalgalarda insan da var.
Bağrıştılar
Martılar.
Şehir kurdu sularda insan,
Korkuda bağrıştılar martılar.
Korktular, vatan dedikleri deniz
Ellerinden alınacak diye.
Yanlışlarını anladılar,
Barıştılar martılar.
Şimdi de
Yemekhanenin önünde
Görüldüğünde martılar
Onlara pencereden
Yem atılır.
Her gün buraya katar katar
Uçup geliyor martılar.
Neft işçileri gibi tam zamanında
Sabah sabah
Martılar.
Martılar..
Martılar…
RÜZGÂR, DENİZ GECE, ÖLÜM VE SELİM
Şehir yeni yeni kuruluyordu
Rüzgâr coştu
Deniz coştu
Haddi aştı
Deniz taştı
Her dalgası
Ada şehir üzerinde
Ufalanan
Ağır bir taştı.
Ada-şehir üzerinde
Denizin taş yüreğine
Basıp
Sağlam dayanmıştı.
Şaha kalkıp
Dalgalardan kopuyordu,
Dalgaların mavi dağları da
Gökyüzünde birden sökülüyor,
Dökülüyordu
Gökler gibi şehrin üstüne…
Az kalsın yıkıyordu
Çelik tahta caddeleri
Sokaktaki direği de
Yürekteki direği de.
Koparmak istiyordu
Yüreklerden
Sevgi demirini
Genç şehrin.
Abanıyordu şehrin üzerine
Korkunç
Dev şelalesi
Boz Hazar’ın.
Kişniyordu
Deniz…
Rüzgâr…
Bağırıyordu
Bir at gibi,
On at gibi,
Yüz at gibi…
Kırat41 gibi,
Dorat42 gibi.
Keleşlerin atı gibi,
Bozat43 gibi.
Birdenbire çizgi koptu
Işık söndü.
Tatlı ne var hayat gibi?
Artık gözlere gerek yok…
Deniz ‘ölüm’
Rüzgâr ‘ölüm’
İnsan ise ‘ışık’ diyor.
Bir yiğit gerek
Ölümün gür dalgaları
Parçalanan sert dalgaları,
Islıkları
Gürültüsü arasında
Arasın da
Sorsun