kıran geminin peşinden
Arktika’ya uzanıyor,
Saldırıyor buzlara.
Onları bağlıyor
Henüz dokunmadığım
Bembeyaz kâğıtlara.
Çizgi duruyor yine aniden…
Bu kıran gemi ulaşamamıştır
Buzun son köşesine.
Oğlum bekliyor,
Kahraman kâşiflerimiz
Kutbu ne zaman
Boydan boya
Aydınlığa gark edecek diye.
Gece geç oluyor…
Çalışıyor kaç saattir…
Kafa kafaya getiremiyor
Oğlum bütün çizgileri.
Oğlumu düşünerek
Uydum gece.
Uykuda
Ülkeden ülkeye geçerek…
Sabah uyanıp bir sese
Dönüyorum yatağıma
Hangi ülkedeyse.
Kalkıyorum
Açılmış pencere
Güneşe,
Karıncaya
Ota
Çimene…
Temmuza
Ocağa.
Pencerenin gözleri nasıl da büyür
Güneş ışınları gibi
Açıldıkça yanlara.
Pencere gözlerinin hizasından
Bir doğru çiziyorum hayalimde.
Pasifik çakılıyor bir ucuna
(İçim az kalıyor ki uçuna32)
Öteki çizgi boylamla örtüşerek
Dünyanın patikası oluyor.
Yerin son noktasına varıyor.
Tutuyorum çizgileri
Babamın tuttuğu dizginler gibi.
“Ey kâinat.
Sen bir doru at,
Sürüyorum seni sahibin olarak.
Çekiyorum üçgen çizgilerini
Geriye,
‘Gel’, ‘gel’ diyerek.
Acıtsa da elimin nasırı
Dünya beriye gelerek
Penceremin önünde boy gösteriyor,
Doluyor evime
Dünya.
İnsan
Okyanus sesi…
Açılıyor evime
Dünyanın penceresi.
O zamanlar
Bir kütük üzerine
Uzunca bir sırık koyardık.
Her ucuna birimiz oturur
Şenlenerek oynardık.
Boylam üzerindeyim
Çocukluk hissindeyim.
Derim ki, ülkeler
Anlaşsalar aralarında…
Bazen dinlenmek için
Biraz esinlenmek için
Sevinçten mest olup,
Coşsalar,
Kaynasalar…
Boylam üzerine dizilip
Çocuk tek oynasalar.
Gözlerim sana hayran olmuş…
Bakışlarım boylam olmuş
Takılmış dünyanın en uzak noktasına.
Bakışlarımda ülkeler
Köyler,
Şehirler…
Bakışlarım dönmüş boylama…
Kâh trenle
Uçakla başa baş gidiyor,
Kâh dönüyor yana
Kâh dağ gibi yükseliyor
Kâh çırpınıyor okyanus gibi.
Neden gelmiyorsun?
Gönlüm bunu nasıl anlar?
Duymuyorsun,
Konuşmuyorsun
Gelmiyorsun,
Kırılıp dökülüyor boylamlar.
Arkadaşımla deminden beri bir koca33 üzerine
Yine ne biliyorsak söylüyoruz teker teker.
Oğlumun elindeki renkli kalem
Söylediklerimizi anında yakalıyor…
Diyoruz, belki bu koca
Bağlıdır dünyanın her köşesine;
Kâh Doğuda savaşmış,
Kâh Batıda…
Yanına yaklaşamamış ölüm bile.
O bronz alnındaki kırışlar
Bir ulusa,
Bir ülkeye
Bir yurda bağlıdır.
“Dünyayı yarınlara götürenlerden
Birisi de benim” derse haklıdır.
Bakıyorum oğlumun çizdiği resme,
Kocanın anlıdaki kırışıklar
Dönüyor
Ekvator oluyor
Boylam oluyor
Kâh Doğuya gidiyor
Kâh Batıya doğru yol alıyor.
Alnında düğümlenmiş çizgilerin düğümü…
Her çizgiye bağlanmış nice ülke var.
Koca azacık eğilmiş… Çizgileri çapraz,
Alnını öne çıkararak gidiyor.
Dönüyor yıldız oluyor yıldızlar arasında,
Akıyor alnından damla damla ter.
Peşi sıra yer gidiyor,
Galaksiler
Dolu mu dolu
Renkli balonlar gibi uçuyor.
Şimşek gibi gözlerinden nur saça saça
Sürükleyip evreni götürüyor bu koca.
TAŞ
Yarı çıplak
Kadim insan
Düşmanına bir ok attı,
Kana battı.
Taş düşmedi ama yere,
Uçup gitti
Ufuklardan ufuklara.
Sanmayın ki taş kayboldu
Taş dönüştü bir ok oldu,
Oldu